Avrupa’da Amerikan çağının sancılı sona erişi

4 ve 5 Aralık 2025 tarihlerinde dünyaya iki ayrı cepheden iki ayrı haber düştü. Biri, Beyaz Saray’ın açıkladığı 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS 2025) Belgesiydi. Diğeri, Reuters’in Avrupa başkentlerini sarsan haberi: Pentagon’un Avrupalı delegasyonlara kapalı kapılar ardında verdiği 2027 ültimatomu. Birincisi, ABD’nin kendisini mitolojik Atlas’a benzeterek Amerika’nın artık dünyayı omuzlarında taşımak istemediğini ilan ediyordu. İkincisi ise bu yeni doktrinin Avrupa’ya çevrilmiş adeta mafya tehdidine benzer somut baskı aracını ortaya koyuyordu. Bu röportaja göre 2027’ye kadar NATO’nun konvansiyonel savunma yükünün çoğunluğunu Avrupa üstlenecek, aksi halde ABD NATO savunma koordinasyon mekanizmalarından çekilecekti. Bu gelişmeler üzerine, AB ve İngiltere’nin elindeki yaklaşık 2,3 trilyon dolarlık Amerikan Hazine tahvilini, Trump yönetiminin Ukrayna’da Avrupa’yı devre dışı bırakan bir barış planı dayatması halinde silah olarak kullanma fikri Brüksel ve bazı başkentlerde yüksek sesle tartışılmaya başlandı. Diğer yandan NSS 2025 dokumanı ve 2027 savunma ültimatomuna karşı AB’nin söz konusu tahvil kartı hamlesine Brüksel’in elinde tuttuğu 210 milyar avroluk dondurulmuş Rus varlıklarına çökme niyeti de eklenebilir. Bu süreçlerin kesiştiği alan ise Ukrayna. Trump yönetimi bu savaşı sonlandırmak ve Rusya ile yeniden ilişki kurmak istiyor. AB ise kendi halkları Rusya ile savaş istemediği halde Ukrayna Rusya barışına yanaşmıyor. Diğer yandan 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi, süslü “kurallara dayalı düzen” söylemlerini bir kenara bırakmış, somut güç siyasetine dönmüş bir metin. Temel mesajı hiçbir ülkenin ABD’nin çıkarlarını tehdit edecek kadar baskın hale gelmesine izin verilmeyeceği üzerinedir. NSS 25 dokumanı üç ana hat üzerinde yükseliyor. Birincisi Çin. İkincisi Amerika Kıtaları. Üçüncüsü Avrupa. 

NSS 25’te Çin

Çin dokumanda resmen “neredeyse eşit” rakip ilan ediliyor. Eski angajman politikasının başarısız olduğu açıkça kabul edilmekte, Çin’in ABD’nin beklediği role girmediği ifade edilmektedir. Birinci Adalar Zinciri, Çin’i çevreleyen askeri bir duvar olarak düşünülürken, Çin ile tam ekonomik kopuştan kaçınılan, ancak iş birliğinin sadece Amerikan gücünü zedelemeyen dar alanlara indirildiği uzun soluklu bir kuşatma stratejisi benimsendiği görülmektedir. 

NSS 25’te Rusya

Belgenin en dikkat çekici bölümlerinden biri, Rusya’ya dair kullandığı dildir. Rusya, ABD çıkarlarına birincil tehdit olarak tanımlanmamakta; asıl hedef, Rusya ile stratejik istikrarı yeniden tesis etmek olarak belirlenmektedir. Ukrayna savaşı, “mümkün olan en kısa sürede bitirilmesi gereken” bir dikkat ve kaynak sapması olarak görülmekte; Avrupa liderleri ise halklarının barış isteğini yansıtmayan, savaşın uzamasından siyasi çıkar sağlayan aktörler olarak resmedilmektedir. Bu çerçeve Moskova’ya ciddi bir diplomatik manevra alanı açmaktadır. Kremlin, strateji yayımlanır yayımlanmaz “müzakere için esnekliğe hazır” olduğunu açıklamış, ABD aracılı barış önerilerini “yapıcı” bulduğunu vurgulamış, Avrupalı pozisyonları ise “maksimalist ve gerçek dışı” ilan etmiştir. Giderek netleşen tabloda Washington, Ukrayna’da zafer değil, maliyeti azami ölçüde Avrupa’ya yıkılmış bir “dondurulmuş çatışma” peşindedir. Cephe hattına yakın bir yerde hatların dondurulması, NATO üyeliğinin fiilen rafa kalkması, güvenlik garantilerinin muğlak kalması, Rusya’nın ise “stratejik kazanım” anlatısını içeriye ve çevresine pazarlayabilmesi hedeflenmektedir. Bu senaryoda, 2027 ültimatomunu yerine getiremeyeceği şimdiden belli olan Avrupa, hem Ukrayna’nın çökük güvenlik mimarisinin faturasıyla hem de Rusya’yı kendi başına caydırma zorunluluğuyla baş başa kalacaktır. ABD, “Atlas artık bu yükü taşımıyor” derken, Ukrayna’nın sorumluluğunu Avrupa’nın kucağına bırakmaya hazırlanmaktadır.

NSS 25’te Amerika Kıtaları

1823 tarihli ünlü Monroe Doktrini’nin Trump versiyonunun yeniden sahaya sürülmesi dokumanın önemli temalarından ikincisini oluşturuyor. Batı Yarımküre, yeniden ABD’nin münhasır etki alanı ilan edilmekte; Latin Amerika ve Karayipler’de Çin’in liman, altyapı, maden ve enerji yatırımlarına açıkça meydan okunmaktadır. Bu tablo, daha fazla deniz faaliyeti, hükümetler üzerinde daha fazla baskı ve sınır ile göç konularında sertleşen bir yarımküre hegemonyasıyla tamamlanmaktadır. Dokumanın yayınlanmasından kısa süre sonra Venezuela’ya kara harekatı yapılacağının açıklanması, hava sahasının kapatılması ve muhalefet lideri Machado’nun CIA yardımı ile ülke dışına kaçırılarak yetişememiş olsa da Oslo’da Nobel törenine getirilmesi bu sürecin parçalarıdır. 

NSS 25’te Aşağılanan AB

Dokumanın belki de en çarpıcı unsuru Avrupa’ya karşı kullanılan olağanüstü sert dildir. Dokumanın Avrupa bölümü, klasik “ortak değerler” ve “transatlantik dayanışma” dilini terk ederek Avrupa’yı adeta başarısız bir proje ve çöküşe giden bir medeniyet olarak resmetmektedir. Dokumanda Avrupa, “medeniyetin silinmesi” ile karşı karşıya olan, 20 yıl içinde “tanınmaz” hale gelebilecek bir kıta olarak tasvir edilmektedir. Brüksel merkezli düzenleyici kültür, göç politikaları, düşük doğurganlık, kimlik krizi ve siyasi parçalanma topyekûn hedef alınmaktadır. Milliyetçi Avrupa partileri isim isim (Orbán, Le Pen, Lega, FPÖ, PVV çizgisindeki hareketler), resmen umut kaynağı olarak işaret edilmektedir. Bu yaklaşım, iki şeyi aynı anda yapmaktadır. Birincisi, mevcut merkez hükümetleri gayrimeşru, güvenilmez ve başarısız aktörler olarak çerçevelemektedir. İkincisi, Avrupa içindeki sağ popülist, milliyetçi dalgayı Amerikan stratejisiyle hizalayıp içerden rejim değişimi aracı haline getirmeye çalışmaktadır. Bu, müttefiklerin iç siyasetini doğrudan hedef alan, adeta ideolojik mühendislik niteliği taşıyan bir yaklaşımdır. NATO tarihinde hiçbir strateji belgesi, müttefik hükümetlerin varlığını bu kadar açık biçimde ideolojik tehdit olarak tanımlamamıştır. 

NSS 25, Afrika ve Batı Asya

Aynı metin, Batı Asya’yı birincil savaş alanı olmaktan çıkarıp yatırım ve sınırlı güvenlik iş birliği sahasına indirmekte; Afrika için insani söylemi bırakıp maden, enerji ve nüfuz mücadelesine odaklanmakta; iklim başlığında ise fiilen geri çekilip liderlik rolünü isteksizce de olsa Çin’e bırakmaktadır. 

2027 Ültimatomu

Sonuçta ortaya şu resim çıkmaktadır: Çin merkezî rakip, Latin Amerika yeniden Amerikan arka bahçesi, Avrupa sürüklenen ve hizaya getirilmesi gereken kıta, Batı Asya “paraya çevrilecek” alan, Afrika kaynak savaşının sahnesi, iklim sorumluluğu ise ertelenmiş bir dosya.........

© 12punto