menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Takke düştü!

32 1
16.12.2025

Kel göründü!

Oysa, bize ne güzel ittiriyorlardı, ortada bir pazarlık yok diye.

Varmış, hem de daniskası...

Üstelik, bu pazarlığın öyle kapalı kapılar ardında çekingen, utangaç temaslarla yapılmadığını da anlayabiliyoruz.

Siyasi denklemi itinayla kurulmuş, güzelce hesap kitap edilmiş, talepleri yazıya dökülmüş, muhatapları belli bir süreç olduğu çok belli.

Görebildiğimiz kadarıyla çoktan el bile sıkışmışlar da altın vuruşu yapmak için uygun vakti beklemekteler.

Önce Saygı Öztürk yazdı. Abdullah Öcalan'ın masaya koyduğu talepleri ayrıntılı bir şekilde aktardı.

Öcalan, sözüm ona Kürt bölgelerinde ana dilde eğitim, ilerleyen süreçte Kürtçenin resmi dil olmasını istiyormuş, SDG’nin silah bırakmasına karşı çıkıyormuş.

Asker olmasalar bile polis olmalarını öneriyormuş; Öcalan'a göre Türkler ve Kürtler, iki halk olarak Anayasa’da yer almalıymış, Anayasa’nın 66. maddesi değiştirilmeliymiş filan...

Bunları kâfi görmemiş olacak ki, PKK’lı teröristlere af çıkarılmasını, iş verilmesini, rehabilitasyona tabi tutulmalarını ve siyasette önlerinin açılmasını da talep etmiş.

Sonra, DEM'in Meclis'teki Öcalan komisyonuna verdiği rapor ortaya çıktı.

Hiç çekinmeden tek tek yazmışlar.

Ulus devletle, memleketin kurucu belgesi Lozan'la dertleri olduğunu, Öcalan'ın tahliye edilmesini istediklerini zaten biliyorduk.

Özetle, “Türkiye Cumhuriyeti ortadan kalksın, yerine İslamcı, Kürtçü bir federasyon kurulsun” demeye getiriyorlar.

Yakın gözlüğümüzü takalım.

Öcalan’ın taleplerinin özü net: Siyasi aktörlüğünü tescil ettirmek. Sadece kendisi için değil; temsil ettiği yapı için de...

“Silahlı mücadele sona ersin” diyor ama karşılığında istediği örgütün siyasi ve hukuki zeminde yeniden tanımlanması.

Yani silah bırakmanın bedeli, anayasal ve........

© 12punto