Televizyonu açtınız, kanlar içinde yatan insanları gördünüz, bir de ekrana yansıyan içki şişelerini. Ne yaparsınız içki ile ölüm arasında bir bağ mı kurarsınız? Kimileri için ilk akla gelen bu olabilir, nitekim olaylar, onları çevreleyen olgularla birlikte ele alınır. Konuşup tartışmak gerek.
Öte yandan hadiselerin gelişim süreçlerini analiz etmek, olguları koşullar etrafında ele almak çoğu zaman sonuçları konuşmaktan daha zordur. Zira burası zahmetli bir alandır; bilgi, emek, zaman ister. Ve bir de tabi “zülfü yâre dokunacak” bir yürek.
Peki insan bu yürekliği, toplumsal olaylara ayıracağı düşünme zamanını, bilimsel tartışma kültürünü her durumda ortaya koyabiliyor mu? Maalesef bu soruya olumlu yanıt veremiyoruz. İdeolojik, kültürel, dini sebeplerle olayların kök nedenlerini her zaman aynı hızda ele almıyoruz.
Yaşama açtığımız pencere hangisi ise onun kadrajından içeriye dolanları konuşuyoruz sadece. Karanlığın yönünü, boyutunu umursamadan elimizdeki fenerin her yeri aydınlatacağını düşünüyoruz. Niye peki? Abraham Maslow’un şu sözü yanıt versin sorumuza: ‘’Sahip olduğunuz tek şey bir çekiçse, tüm sorunları birer çivi gibi görmeye meyledersiniz.’’
En son Cumhurbaşkanı bu duruma örnek teşkil edecek bir açıklama yaptı. Türkiye’yi sarsan Semih Çelik cinayetlerinde olayı, modern popüler kültürle, sosyal medyayla, sapkın akımlarla ve tabi alkol ile ilişkilendirerek açıkladı.
Yine Prof.Ebubekir Sofuoğlu malum cinayeti konuşurken, hadiseyi “islami hassasiyetlerle açıklama” yolunu tuttu. “Okullardaki çocuklar, İslami hassasiyetlerle yetiştirilmiş olsaydı yine aynı sonuçla mı karşılaşırdık? diye sordu. Ve sözlerini şöyle tamamladı: “İslami hassasiyetler çiğnenmeye devam ettikçe, tabii ki istemiyorum ama bu acı hadiselerle ne yazık ki karşılaşmaya da devam........© 12punto