İslam’ı yaşamayan Müslümanlar ve Kur’an’a uyan kafirler!

Toplumları; inançları, değer yargıları, kültür ve ideolojilerinden bağımsız ele almak, toplumsal yapıyı bu dinamiklerden bağımsız okumak sonuçları itibariyle ağır neticeler verebilir. Zira toplum uzay boşluğunda hareket etmez, ona yön ve ruh veren etkenler söz konusudur. Dahası toplumsal yapıda ortaya çıkan eksikliklerin tedavisi öncelikle doğru tanı ile mümkündür. Kanser hastasına grip tanısı konulursa, daha baştan o hastanın ölümüne imza atılmış demektir.

Yukarıdaki girizgaha sebep olan cümleler İmam Hatipli İsmail Yaşar’ın bir soruya verdiği yanıtla ilgili. Önce soruyu aktarayım :“Kâfirler neden refah içinde yaşıyor, neden başlarına bela gelmiyor?” Evet, soru böyle.

Gelelim yanıta.

Bakın İsmail Yaşar mezkur soruya aynen şu yanıtı veriyor: “Dünya, müminin imtihan yeri; kâfirin ise geçici nimetler diyarıdır.” Yani Müslümanlar imtihan halinde olduğu için yoksullukla, rüşvetle, yolsuzlukla ve benzeri onca sorunla boğuşurken, kafirler geçici nimetler içinde yaşayabiliyormuş. Yaşar bu sözleri söylerken bu savını Kur’an’daki bir ayete dayandırıyor, diğer bir ifadeyle Tanrı’yı karşımıza çıkarıyordu.

O vakit Müslümana susmak düşüyor değil mi? Tanrı konuşuyorsa, insanın sözünün hükmü kalır mı!? Zaten çoğunlukla dini metinleri referans vermenin altında da bu tutum yatar. İnananlar için “Tanrı sözü” öne sürülür ki, diğer bütün sözler sussun.

Lakin susmak olmaz. Ne inananalar açısından, ne de yaşanan bu duruma tanıklık edenler açısından susmak, söze, düşünceye ortaklık etmek anlamına gelir. Niye susulmaması gerektiğine birazdan geleceğim lakin ona geçmeden önce Hz.Ali’ye atfedilen bir sözü yeri geldiği için burada aktarmak istiyorum. Şöyle diyor Ali: “Kuran konuşmaz, onu insanlar konuşturur” Tarih boyunca kimin Kur’an’ı nasıl konuşturduğunu hatırlayınca, sözün önemini de yeniden kavramış oluyoruz. En başta Sıffın........

© 12punto