Yıl 1908 yazıydı.
Mustafa Kemal gencecik bir kurmay subaydı. Selanik’te, 3’ncü Ordu Askeri kulübünün salonunda bir konferans vardı.
Gitti.
Salon çok kalabalıktı. O günlerde bir Yunan köşe yazarı Osmanlı Ordusuna dil uzatmış ve hakaret etmişti. Bunun üzerine de subaylar galeyana gelmişti.
İttihatçı gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın da coşkulu bir yazıyla Yunan Ordusuna cevap vermişti. Bu cevap Osmanlı subaylarını çok memnun etmiş, Selanik’te Silah gazetesi sahibi Hasan Tahsin ise 3’üncü Ordu subayları arasında para toplayarak Hüseyin Cahit’e altın kaplama bir kalem hediye etmek istemişti.
Konferansın nedeni buydu.
Silahçı Tahsin, Hüseyin Cahit Yalçın’ın yazısını salonunda abartılı bir dille okumaya başladı.
Konferans Salonunda bulunan subaylar coşkuyla alkışlamaya başladılar.
Mustafa Kemal konuşmayı izliyordu. Sessizdi. Hüseyin Cahit’in yazısını okurken Silahçı Tahsin salonu coştukça coşturuyordu;
-“Ordu, bütün bu koca kahraman Osmanlı Ordusu, bütün bu Viyana surlarına kırmızı sancaklar diken kahraman ecdadımızın hayırlı torunları, Yunan palikaryalarının alaylı kahkahaları karşısında hakarete uğramıştı. Bir Atina paçavrası dün, bizi, Osmanlı subaylarını aşağılayan hakaret eden sütunlarıyla” diye yüksek sesle konuşuyor, subaylar da sık sık alkış tutuyorlardı.
Konuşma, “İşte Hüseyin Cahit Bey, o muhterem........© 12punto