Osmanlıda kadın ikinci sınıf vatandaştı diyeceğim ama,
Aslında vatandaş bile değildi.
1421’de tahta oturan II. Murat Osmanlı hükümdarı olarak ilk haremi kurdu.
Osmanlıda kadın, hareme kapatıldı.
1451’de Fatih Sultan Mehmet kadınların kaymakçı dükkanlarına girmelerini yasakladı. Olur ya bir erkekle karşılaşır ve kaymakçı dükkanında şehvet uyandırır diye. Şimdi dondurma yalamanın şehvet uyandıracağını söylemeleri gibi.
Yavuz Sultan Selim kadınların su taşıdıkları yerlerde erkeklerin dolaşmasını yasakladı.
Kanuni dönemine gelindiğinde artık kadın eve kapatılmış, bir insan olmaktan öte, bir nesne halini almıştı. Çünkü bu dönemde kadın adeta köle yapıldı.
İlerleyen zamanlarda bu eve kapatma öyle bir hâl aldı ki, bundan Hristiyan Yahudi kadınları bile etkilendi. Onlar da dışarı çıkarken tesettüre bürünmek zorunda kaldılar.
Hristiyan kadının tesettür ve peçeye girmesi çok zor olmadı aslında. Zaten peçe bir Hristiyan geleneğiydi ve İslam kültürüne onlardan geçmişti. Özellikle Hristiyan Havari Aziz Pavlus’un kadınları ötekileştirme ve aşağılama fikri İslamiyette de etkili olmuştu.
Padişahların, sarayda Farsî geleneklerini de kabul etmesi, kadınları haremin en karanlık diplerine itti.
Padişahlar kadını hareme mahkum ettikçe, tebaa da kadını kafesin arkasına kapatmaktan geri kalmadı. Artık erinin, erkeğinin yanında duran Türk kadını değil, efendisinin kölesi gibi peçeye, kafese kapatılmış Osmanlı kadın figürü yaratılmıştı.
Kadın, mecburiyetten sokağa çıkmak zorunda kalırsa, peçe kullanılacaktı. Ayrıca peçelerin üstüne gösterişli uzun yakalar........