O muhteşem Deniz Zaferi; 18 Mart...

Fransa-Marsilya...

Saat sabahın 10.00’u.

İngiliz Savaş Bakanı Orgeneral Sir İan Hamilton, Toulon limanı'ndaki odasında çalışıyordu. Kapı çalındı. İçeriye Savaş Bakanı Lord Kitchener’in emir subayı girdi. Selam verdi ve Lord Kitchener’in kendisini odasında beklediğini söyledi.

Kitchener koyu bir Türk düşmanı idi. Emri alan General Hamilton hemen ayağa kalktı ve Kitchener’in odasına gitti.

“İyi sabahlar” diyerek içeri girdi.

Soğuk yüzlü Kitchener masasında yazı yazıyor, bir şeyler karalıyordu. Bir süre sonra başını kaldırdı, gelen Hamilton’a baktı;

- Çanakkale’deki Kraliyet Donanmasını güçlendirmek için oraya bir askeri kuvvet gönderiyoruz. O gücün başına seni getirdik dedi.

Tekrar bakışlarını masasına indirdi, yazdıklarını gözden geçirdi. Kitchener bir süre sonra tekrar başını kaldırdı;

- Tamam mı? diye deklare etti.

İan Hamilton bu görevi beklemiyordu.

Ayrıca savaşacağı Türkleri de tanımıyordu. Ama askerlikti. Mecburen kabul edecekti. Kitchener de önündeki kağıda savaş emrini yazdı. Yazdığı emre göre Orgeneral İan Hamilton “Akdeniz Sefer Kuvvetleri Komutanı” olmuştu. Kuvvetinin sayısı 80 bin kadardı. Hamilton Kitchener’den yeni görevi devraldıktan sonra ayağa kalktı, kapıya yöneldi, asker selamı verip çıkmak üzereyken Kitchener kendisine seslendi;

- İngiliz Kraliyet donanması ile eğer boğazdan geçer de, İstanbul’u teslim alırsan, sadece Çanakkale savaşını değil, Dünya Savaşını da kazanmış olacaksın.

“Dünya Savaşı” dediği; Birini Dünya Savaşıydı.

Bu sözleri duyan Hamilton’un içini garip bir heyecan kapladı. Selam vererek odadan çıktı. Artık Akdeniz Kuvvetler Komutanı olmuştu. Yürürken, nasıl bir görev aldığını ve bu görevin ağırlığını düşünüyordu. Dünyanın en güçlü savaş gemileri emrinde idi. Aynı zamanda emrinde büyük bir kara gücü de vardı. Çanakkale’yi geçecek, savaşı kazanacak, sadece İngiltere’nin değil, tüm dünyanın kahramanı olacaktı. Son derece emindi. Çanakkale Savaşını kesin ama, kesin kazanacaktı.

Orgeneral İan Hamilton hemen yola çıktı. Hedef, Çanakkale idi. Pheaeton adlı savaş gemisiyle Akdeniz üzerinden Limni Adası'na geldi.

Hiç vakit kaybetmedi. Gemi komutanlarıyla acil bir toplantı yaptı. Alınan saldırı kararlarını ve hazırlıklarını bir de kendisi gözden geçirdi ve Filo Komutanı Amiral Robeck’e son emrini verdi.18 Mart günü saldırılacaktı. Robeck’in emrinde 14 İngiliz, 4 Fransız savaş gemisi, 4 kruvazör, 14 Muhrip gemisi, 6 uçak, 1 uçak gemisi, 7 denizaltı, 21 mayın tarama gemisi, 30’dan fazla savaş botu vardı.

Tam, 101 parçaydı.

Amiral Robeck önce ateş gücü yüksek savaş gemileri ile tabyaları susturacak, sonra mayın tarama gemileri ile Türklerin 18 hatta döşediği 403 mayının arasından yol açarak Çanakkale’yi geçecekti. Toplantı biterken kendinden emin olan Amiral Robeck şu son sözü söyledi;

“Yarın, boğazı aşacağım”

18 Mart günü hava güneşliydi.

Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa o sabah erken saatte Maydos’a geldi. Ama olacaklardan habersizdi. Mustafa Kemal’in kıyılarda aldığı önlemleri kontrol edecekti. O gün henüz Yarbay rütbesinde olan Mustafa Kemal, birlikleri kritik noktalara yerleştirmiş, 16 Mart günü de askerlere bir savunma tatbikatı yaptırmıştı.

Maydos’ta Cevat Paşa ile buluştular ve birlikte Alçıtepe’ye doğru yola çıktılar. Yolda, Mustafa Kemal Cevat Paşa’ya aldığı tedbirlerden bilgi veriyor, düşmanın mutlaka karaya asker çıkaracağını söylüyor, çıkarma noktalarının Kabatepe ve Seddülbahir noktası olacağını iddia ediyordu. Mustafa Kemal Seddülbahir’in kuzeyden güneye kadar açık olduğunu, düşmanın bu bölgeyi ateş altında alarak asker çıkardığı zaman Alçıtepe’yi rahatlıkla ele geçireceğini de söyledi. Cevat Paşa ise İngilizlerin Seddülbahir ve Kabatepe’den çıkarma yapacaklarına ihtimal vermiyordu.

Birlikte Kirte’ye gittiler.

Saat 10.00 civarıydı.

Birden üzerlerine ateş açıldı. Ne olduğunu anlamaya çalışırlarken karşıdan, Boğaza doğru çok sayıda savaş gemisinin gelmekte olduğunu gördüler. Mermi başlarının üzerinden geçmişti. Savaş gemilerinin dizilişinden büyük bir saldırı için geldikleri anlaşılıyordu.

Savaş başlamıştı.

İlk saldırı, Seddülbahir’e idi. Savaş gemileri Amiral Sir. Robbeck komutasında üç grup halinde geliyordu. Boğazın girişindeki tabyalar daha önce susturulduğundan içeriye doğru ateş ederek ilerlediler. En önde dünyanın en güçlü savaş gemisi Queen Elizabeth vardı. Triumph’da hemen yanındaydı. Diğer gemiler de onları takip ediyorlardı.

Gemiler, hep birlikte Saat 11.15’de, Kepez Burnu’na geldiler.

Kepez Burnu demek, Çanakkale’ye az bir mesafe demekti. Cevat Paşa Mustafa Kemal’den ayrılıp Çanakkale’ye geldiğinde İngiliz savaş gemileri şehrin dibindeki Anadolu Hamidiyesi ile Çimenlik kalesine bomba yağdırmaya başladılar. Savaş gemileri tabyaları döverken mayın tarama gemileri de boğazda yol açıyordu.

Saat tam 11.45’te Çanakkale'de müthiş bir patlama sesi duyuldu. Queen Elizabeth şehir merkezine bir mermi atmış, bazı mahalleler yanmaya başlamıştı. Ayrıca Çimenlik kalesinin cephaneliğine de bir mermi isabet etti, patladı.

Hamidiye ile........

© 12punto