Tez savunması ve yayın saçmalığı: Diplomasına güvenmeyen üniversiteler

Ülkemizde akademik açıdan niteliksizleşme herkesin malumu. Bu niteliksizleşmeye karşı ilginç çareler deneniyor. Bu ilginç ve ''saçma'' çarelerden biri, doktora tezini savunmadan önce adayın tezinin içinden üretilmiş bir makalesinin belirli bir standarda sahip hakemli bir dergide yayınlanması için kabul yazısı almış olması. Böylelikle, ''literatüre katkı yapmış'' bir tez üretimi güvence altına alınmış olacak. En azından bu çarenin ardındaki fikir bu. (Yorumlarıyla yazıya ilham kaynağı olan hocam Prof. Dr. Ali Murat Özdemir'in bu vesileyle adını anmayı bir borç bilirim.)

Çare ''ilginç''. Çünkü akademinin niteliksizleşmesinin devasını yine niteliksizleşmiş akademinin içinden seçilmiş hakemlerin değerlendirmelerine güvenip, tez izleme komitesindeki ve tez jürisindeki akademisyenlerin değerlendirmelerine güvenmemekte buluyor bu çare. Düşününüz. Örneğin, Marmara Üniversitesi'nin saygıdeğer hocalarının tezi değerlendirmedeki yetkinliklerine güvenmiyoruz. Ama 20-30 sayfalık bir makaleye dair kimlerden oluştuğu belli olmayan birkaç hakemin değerlendirmesine güveniyoruz.

Çarenin beraberinde getirdiği sorunların farkında mıyız? Avukat meslektaşlara müjdeleyeyim. Burada dava bakımından doğurgan bir sorun var. Konuyu biraz daha açalım...

Öncelikle, nitelikli dergilerde bir makalenin hakem sürecinin tamamlanması çoğu zaman 1 yıldan uzun bir zaman alıyor. Bu durumda, nitelikli bir makale üretmiş olsa bile YÖK mevzuatı ve ilgili üniversitenin lisansüstü yönetmeliği gereği mezuniyeti süreyle sınırlanmış doktora adayı, öngörülemez bir sürecin insafına kalıyor. Çoğu zaman, intihal ve akademik etikle ilgili kurallardan ötürü aynı anda birden çok dergiye makale gönderemeyeceğinden, makalelerin........

© 12punto