Bir gün herkes ajan olacak!

Hukukta spesifik veya teknik anlama sahip kimi kavramlar öteden beri siyasette gelişigüzel kullanılır. Örnek mi? Suç, vatana ihanet, hırsızlık... Oysa hukuk bunlara özel anlamlar yükler. Siyasetteki anlamla hukuktaki anlam karışınca konuşmalar tehlikeli hale gelir. Gazeteciye ''vatana ihanet'' suçlaması yöneltilir; herhangi bir şeyi izinsiz alma ''hırsızlık'' addedilir. Örneğin, vatana ihanet suçunun faili herkes olamaz, gazeteci hiç olamaz.

Dünyanın dört bir yanında siyaset büyük ideolojik anlatılardan kopuyor. Duygusal reflekslerin, ahlaki dogmaların veya düpedüz hukuki ithamların söylemine dönüşüyor siyasal söylem. Bunun en tehlikeli örneklerinden birini ''ajanlık'' suçlamalarında görüyoruz.

''Ajan''dan kastın ne olduğu belirsiz. Gizli servis görevlisi mi? Gizli servis için kullanılan muhbir mi? Kimi devletlerde görülen ve kanunen Türkiye'de izin verilmeyen ajan provokatör mü? Bir haber elemanı mı? Moda deyimle, siyasal bir ''influencer'' mı? Bunlardan gizli servis görevliliği, muhbirlik ve ajan provokatörlük duruma göre yasal da olabileceğinden suça konu olamayabilir. Elbette yabancı bir ülkenin gizli servis görevlisi veya muhbiri zararına çalıştığı devlet tarafından yakalanabilir, bununla ilgili diplomatik süreçler işletilebileceği gibi cezai yargılama da yapılabilir pekâlâ.

Ne var ki, küresel ölçekte bir garabetle karşı karşıyayız. Gazeteciler gizli belgelere erişip bunları yayınladıkları gerekçesiyle yargılanabiliyor. Bunlar için ajanlık ve vatana ihanet suçlamalarında bulunulabiliyor.

Yine küresel ölçekte tehlikeli bir suç tanımı yapılmaya başlandı: ''Etki Ajanlığı''. Gürcistan'da ''şeffaflık'' gerekçe gösterilerek mali kaynaklarının belirli bir oranından (kimi kaynaklara göre yüzde 20'sinden) fazlası yurtdışından edinilen sivil toplum örgütleri ile medya kuruluşlarının ''yabancı bir gücün çıkarlarını gözeten organizasyon'' olarak kayıt altına alınmasını şart koşuyor. (https://www.dw.com/tr/gürcistandan-türkiyeye-etki-ajanlığı-düzenlemesi/a-69078654)

Gürcistan gibi kamu kaynaklarının iktidardaki partinin tam kontrolünde olduğu ülkelerde muhalefet kaynaklarının ciddi bir kısmını yurtdışından sağlamak zorunda. Bu kaynakların kimi gerçekten de yabancı devletlerin doğrudan veya dolaylı fonlarından gelebileceği gibi önemli bir kısmı da yurtdışındaki rejim muhalifi Gürcülerden gelebileceği unutulmamalıdır. Hal böyleyken bu düzenlemeyle muhalif kesimler kolaylıkla ''yabancı bir gücün çıkarlarını gözetiyor'' olarak suçlanabilecek. Dahası, bu çıkar ortaklığı veya ''adına çalışma'' karinesiyle yürütülen siyasal faaliyetler ''etki ajanlığı'' olarak nitelenebilecektir. Bu işin sonunun nereye varacağını kestirmek güç değil. Nitekim, özellikle Batı dostu araştırmacılar bu yasayı ''Rusya Yasası'' olarak niteliyor. Rekabetçi Otoriter addedilen Rusya'ya atıfta bulunmak suretiyle bu yasanın, muhalifleri etkisizleştirmek, avlamak için kullanılacağı öne sürülüyor.

Türkiye'deki düzenleme medyaya yansıdığı haliyle daha da tehlikeli. ANKA'nın aktardığına göre, "Yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye'de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlara hapis cezası" öngörülüyor. Şayet bu doğruysa, düzenleme bir karine düzenlemekle kalmıyor. Dahası, aksinin ispatlanması güç........

© 12punto