menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye neden nükleerle yol alamaz?

17 0
16.12.2025

Türkiye’nin enerji politikasında nükleer başlığının yeniden açılması, devlet aklının hâlâ eski dünyanın refleksleriyle hareket ettiğini gösteriyor. Oysa bu ülkenin ihtiyacı büyük ölçekli, merkezî ve risk katsayısı yüksek projeler değil; tam tersine, üretimin yerelleştiği, her hanenin ve her işletmenin kendi elektriğini üretebildiği, dağıtım yükünün hafiflediği bir enerji mimarisi.

Nükleer, Türkiye’nin gerçek sorununu çözmüyor. Üstelik coğrafya, denetim kültürü, deprem riski ve maliyet hesapları bir araya geldiğinde nükleer doğru cevap olmaktan çıkıyor. Enerjide gelecek, dev santrallerden değil mikro üreticilerden oluşan bir ağdan geçiyor. Türkiye'nin buna sırt dönerek nükleere yönelmesi, başka bir çağın çözümlerine takılıp kalmaktan ibaret.

Nükleerde Israr ve Yeni Anlaşmalar

Son açıklamalar, ülkenin bu alanda geri adım atmak yerine yeni anlaşmalara yöneldiğini gösteriyor. TerraPower ile yürütülen temaslar, küçük modüler reaktörlere dair bir cazibe yaratmış durumda. Türkiye 2050’ye kadar 5 bin MW’lık küçük nükleer kapasite kurmayı hedefliyor.

Kağıt üzerinde modern, kompakt ve güvenli görünen bu reaktörlerin cazibesi elbette anlaşılır. Fakat nükleer teknoloji hangi boyutta olursa olsun, riskin büyüklüğü yalnızca ilk saniyede ortaya çıkmıyor; asıl yük sonraki yüzyıla yayılıyor. Bu yüzden nükleer, kısa vadeli siyasi hedeflerin enerji kılıfına sokulamayacak kadar ağır bir iştir.

Çernobil’in Yüzyıllık Gölgesi

Nükleer tartışmasında göz ardı edilen nokta tam da budur: Bir santral yalnızca patladığı gün tehlikeli değildir. Çernobil bunun en sert örneği. Bölge hâlâ sızıntı veriyor, hâlâ izole bölgeler var, hâlâ ekolojik ve biyolojik etkiler hesaplanıyor.

Bir nükleer kaza yalnızca birkaç saatlik bir felaket değil; en az yüz yıl süren bir ekonomik, çevresel ve toplumsal yükümlülük. Üstelik Türkiye gibi fay hatlarıyla örülü bir coğrafyada bu riski almak, ihtiyatla değil aşırı özgüvenle açıklanabilir.

Bill Gates ve Küçük Reaktör Hayali

Bill Gates adını bu tartışmada sık duymamız boşuna değil. Microsoft’taki mirasından sonra kendisini küresel sorunlara çözüm arayan bir figür olarak konumlandırdı. Uzun zamandır projelerini takip ediyorum; Windows dönemindeki iş modellerinden Steve Jobs’la rekabetine kadar çizgisi hep açık, net ve sonuç almaya dönük değildi.

Annesinin onu Warren Buffett’a emanet ettiği yıllar büyük bir fırsattı. Fakat ardından gelen boşanma süreci, Microsoft hisselerinden çekilişi, Afrika’da temiz su ve aşı girişimlerinde elde edilen sınırlı başarılar gösteriyor ki Gates'in büyük ölçekli........

© 12punto