Yatağın İki Ucu TÜYAP’ta Buluştu

Cumartesi akşamı saat tam 18.00’de TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nda bu kez sahnede ben ve eşim Prof. Dr. Ali Atıf Bir vardık. O iletişim uzmanı, ben ilişki uzmanı. Yani yatağın iki ucunu temsilen oradaydık.

İddia ediyorum: Türkiye’de bu söyleşiyi yapacak karı koca sayısı çok azdır. Soru-cevaplı, bol kahkahalı ama bir o kadar da “bunu evde hiç konuşmadık” tadında bir akşam oldu.

Ali Hoca mikrofonu eline alır almaz salondaki herkesin zihninden geçen o soruyu sordu: “İnsanlar cinsellik ve ilişkiyle ilgili sorunlarını neden gazeteye yazıyor?” Cevap aslında çok tanıdıktı. İletişimin tıkandığı yerde insanlar üçüncü bir alan arıyor.

Ve o alan çoğu zaman bir gazete köşesi oluyor. “Bunu nasıl söylerim?” “Yanlış anlaşılmadan anlatmanın yolu var mı?” “Kırmadan istemek mümkün mü?” Gazete köşe yazarı yargılamıyor, surat asmıyor, “sen de amma abarttın” demiyor.

Karı–koca olunca her şey konuşuluyor sanıyoruz ama gerçek tam tersi. En zor iletişim, en yakınla kurulan iletişim. Gazeteye sorulan her cinsel soru, aslında evde söylenememiş bir cümle. O cümle söylenmeyince yatağa gitmiyor; mesafeye, sessizliğe dönüşüyor.

Cinsellik ve ilişki sorunları konuşulmadığında düzelmiyor. Sessizleşiyor. Sessizleşen her şey de ya uzaklaşıyor ya da başka bir yere sızıyor. Yatağın iki ucu var ama mesele yatak değil. Mesele duyulmak, anlaşılmak, yargılanmadan konuşabilmek.

Derken konu kaçınılmaz olarak aldatmalara ve toksik ilişkilere geldi. Zaten günümüz ilişkilerinin en popüler iki başlığı bunlar. “Aldatma tam olarak nerede başlar?” “Mesajlaşmak aldatma mı?” “Bir şey hissetmediyse sayılır mı?”

Bu sorular sorulurken salonda hafif bir kıpırdanma oldu. Çünkü kimse........

© 10 Haber