Piyano Başında 50 Yıl: Fazıl Say’la Çorlu’da: Evrendeki iyilikten vazgeçmeyelim |
İstanbul’dan Çorlu’ya taşındığımızda iki yaşındaydım. Sanırım ilkokul birinci sınıftaydım okuma yazmayı yeni öğrenmiştim, bir gün Pazar konserini izlerken bir arya duydum. O kadar çok beğendim ki melodisini aklımda tutabilmek için defterime “lallaa lallallaa” diye yazdım. Ama bu aryanın ne olduğunu Çorlu’da bana anlatacak kimse yoktu. Çocuk aklıyla, notası olmayan bir melodiyi nasıl anlayabilirdim ki? La Traviata ile böyle tanıştım. Aradan yıllar geçti bugün dünyanın en ünlü sanatçılarından biri Çorlu’da!
Bazı hayatlar, yaşandıkları çağdan bağımsız düşünülemez.
Fazıl Say’ın hayatı da onlardan biri. Çocuk yaşta başlayan müzik disiplini, erken yaşta sahne, dünyaya yayılan bir konser trafiği ve bütün bunların içinde hiç eksilmeyen yaratıcılık ve sorumluluk duygusu…
Fazıl Say için müzik, hiçbir zaman yalnızca notaların düzeni olmadı; yaşadığı çağla kurduğu bir hesaplaşma biçimiydi. 3 Aralık’ta Prag Senfoni Orkestrası ile sahnedeydi. Aradan birkaç gün geçti, bugün Çorlu’da. Avrupa’nın büyük konser salonlarıyla Türkiye’nin taşra sayılan kentleri arasında kurduğu bu ritim, onun müziğe ve hayata bakışını özetliyor sanki.
Benim için Çorlu’nun anlamı daha kişisel, çocukluğumun geçtiği, ailemin hâlâ yaşadığı şehir. Bu nedenle Fazıl Say’la burada konuşmak, yalnızca bir röportaj değil zamanın, mekânın ve hafızanın kesiştiği bir karşılaşma.
Piyano başında geçen elli yılın ardından hâlâ yeni eserler, hâlâ yeni sorular var. Mozart ile Mevlânâ’yı buluşturan bir prömiyer, iklim krizine adanmış besteler, yapay zekânın sanatı tehdit eden yönlerine karşı yükselen sert bir itiraz… Fazıl Say’la yalnızca müziği değil bir sanatçının yaşadığı çağa karşı sorumluluğunu da konuştuk.
Piyano başında 50 yılı geride bıraktınız. Bu yolculuk nasıl başladı, bugün nereye geldi?
Fazıl Say: Beş yaşında Ankara’da piyanoya başladım. Hocam Mithat Fenmen’di. O yıllarda ilkokuldan sonra konservatuvar başlardı; 17 yaşıma kadar bu şekilde devam ettim, ardından Ankara Devlet Konservatuvarı’nda öğrenim gördüm. Çok değerli hocalarla çalıştım. Sonra Berlin’e gittim. Uluslararası yarışmaları kazanmaya başlayınca konser hayatım da başladı. Son otuz yılda dünyanın her yerine gitmeye başladım. Yirmi beş yaşımdan beri bu konser trafiğiyle yaşıyorum.
Bu yoğun uluslararası tempoya rağmen Türkiye’de her yerde konser vermeye devam ediyorsunuz. Bunun sizin için özel bir anlamı var mı?
Fazıl Say: Türkiye’nin aydınlanmasına çok değer veriyorum. O nedenle Türkiye’nin her yerinde konser vermeye çalışıyorum. Büyük-küçük demeden… Türkiye’deki konserlerimde hem kendi hayatımdan hikâyeler hem de Türkiye’nin hikâyesinden bir geçit sunuyorum. Edebiyatla müziğin buluşması benim için çok kıymetli. Bu yüzden konserlerimde şarkılarım da oluyor.
Çorlu konserine ilgi çok yüksekti, biletler hızla tükendi. Bu sizi şaşırttı mı?
Fazıl Say: Evet, açıkçası çok büyük bir sürpriz oldu. Biletler bir günde bitti, ikinci konseri açtık, o da hemen tükendi. Çok güzel bir şehriniz var, 350 bin nüfuslu ve çok güzel bir konser salonu var. Belli ki sanata da ilgi yüksek.........