Andrew Mango Hatay meselesi hakkında şu değerlendirmeyi yapmaktadır:
“6 Ocak 1937'de Türk basını Cumhurbaşkanının şimdilik Konya'ya kadar gitmek üzere İstanbul'dan ayrıldığını, diğer Bakanlar ve Genelkurmay Başkanı'nın kendisiyle Eskişehir'de buluşacakları haberini verdi. Resmî açıklamanın başlığı 'Kendi haklarımızı korumaktan âciz değiliz. Eğer izzet-i nefsimizi müdafaa mecburiyeti bizi harp hâline koyarsa, mesuliyet Fransa'ya intikal etmiş olacaktır' biçimindeydi. İnönü paniğe kapıldı. Fransa içerde ve dışarıda sorunlar yaşamaktaydı. İskenderun yöresindeki gücü çok zayıftı, ama, Fransa ile çatışmaya girmek Türkiye'nin yararına olmazdı. Atatürk askerî harekât seçeneğinden vazgeçti ama, İstanbul'da partiye bağlı bir gazetede Fransa'ya karşı düşmanca makaleler yayımlanmaya başladı. İstanbul'un tanınmış kafelerinden birinin adını Hatay olarak değiştirdi. İngiltere'nin de arabuluculuk çabalarından sonra, nihayet, Fransa pes etti. 29 Mayıs 1937'de, Milletler Cemiyeti, sancağın (Hatay'ın) ayrı bir oluşum olmasına karar verdi. Atatürk'ün Mersin ve Adana ziyaretlerinden sonra (19 Mayıs 1938), Fransa bir ödün daha verdi ve 5 Temmuz 1938'de bir Türk birliği sancağa girdi. Ardından seçimler yapıldı ve 40 sandalyenin 22'sini Türkler kazandı. Atatürk, Fransa'nın 23 Haziran 1939'da Hatay'ı Türkiye'ye bıraktığını görecek kadar yaşayamadı” (“Mango, “Atatürk”, s. 583)../…
Atatürk Bayar'ı İnönü'ye Tercih Etti!
Atatürk, Ekonomik Kalkınmanın İnönü'nün koyu devletçilik anlayışı ile başarılamayacağına iyice kanaat getirince, İnönü'nün yerine Bayar'ı hazırlamayı kafasına koyarak 1932 yılında Celâl Bayar'ı İktisat Vekilliğine getirmiştir.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk'ün Celâl Bayar'a duyduğu güven konusunda şu bilgiyi vermektedir: “İktisat Vekâleti sanayileşme ve ekonomik gelişme hareketlerimizi destekleyecek yerde, köstekleyen bir hükümet cihazı zannını uyandırmaya başlamıştı. Oysa, öte yanda bir İş Bankası vardı ki, hemen bütün sınai ve ticari teşebbüslere yardım etmekte ve hattâ çoğuna bizzat katılmaktan geri kalmamakta idi. Bu mâli müessesenin başında bulunan Mahmud Celâl Bey'den başka biri değildi. Şu hâlde, Celâl Bey'in memleketin en yetkili iktisatçısı olduğuna inanmak lâzım gelmez miydi? İtiraf ederim ki, Atatürk de buna inanmış ve bu inancını birçok vesilelerle açıklamıştır. Meselâ, her ne vakit İş Bankası'ndan söz açtı ise, o bankanın bütün başarılarını Celâl Bey'in dirayetli sevk ve idaresine atfedici beyanlarda bulunmuştur. Hattâ bir gün gelmiş, İş Bankası'nın kuruluşunun onuncu yılı münasebetiyle, İstanbul'da, Ertuğrul yatında yapılan bir törende, bize Celâl Bey'i göstererek, 'Bilesiniz ki, Mahmud Celâl Beyefendi Türkiye'nin en büyük iktisatçısıdır' demiş ve her birimizin kalkıp onu ayrı ayrı tebrik etmemizi istemişti” (“Politikada 45 Yıl”, s. 119).
Turhal Şeker Fabrikası konusu, Atatürk'ün İnönü hakkındaki olumsuz kanaatlerini daha da pekiştirecektir. Turhal Şeker Fabrikası'nın yapılması işi ile ilgili olarak, Bakanlar Kurulunda yine İsmet Paşa'nın bir engeli söz konusu olur. İş Bankası'na, Turhal'ın makineleri için, Maliye'nin 250 bin liralık, o da şeklî bir kefaleti gerekmekteydi. Konu Bakanlar Kurulu'na gelmişti. İsmet Paşa'nın taktiği, kendisinin söylemek istediği şeyleri alâkalı vekile söyletmekti. Bu mevzuda da kabinede en çok kullandığı kişiler, sadık arkadaşları Sağlık Vekili Dr. Refik Saydam Bey'le, Gümrük ve İnhisarlar Vekili Râna Bey'di.
Celâl Bey, hem İktisat Vekili ve hem de, eski İş Bankası Umum Müdürü idi. Konu, iki taraflı olarak kendisini ilgilendirdiğinden, vekil arkadaşlarına izahat için önündeki dosyadan notlarını derlerken, Gümrük ve İnhisarlar Vekilinin şu inanılmaz sözleri ile donakalır. Râna Bey'e göre, bu fabrika kurulursa, ithal edilen şekerden alınan gümrük resmi dolayısıyla bütçe gelirleri azalacaktı!
O, her hâdise karşısında sakin olan Celâl Bey, hiç beklemediği bu çıkış üzerine, elindeki dosyayı kapattı ve kendisinden de hiç beklenmeyen şu karşı çıkışı yaptı: “Bu esası kabul edeceksek kurduklarımızı da kapatalım. Hattâ, kapitülâsyonları neden kaldırdığımızı araştıralım. Ya millî sanayiyi kuracağız; ya da memleketi gümrük gelirleri ile idare edeceğiz!”
Bayar, bir baş selâmı ile toplantıyı terk edip gitti (İsmet Bozdağ'dan aktaran, Cemal Kutay, age. s. 127). ./…

QOSHE - ATATÜRK İNÖNÜ'YÜ TASFİYE ETMİŞTİ ! (8) - İsmail Şefik Aydın
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ATATÜRK İNÖNÜ'YÜ TASFİYE ETMİŞTİ ! (8)

20 0
27.11.2023

Andrew Mango Hatay meselesi hakkında şu değerlendirmeyi yapmaktadır:
“6 Ocak 1937'de Türk basını Cumhurbaşkanının şimdilik Konya'ya kadar gitmek üzere İstanbul'dan ayrıldığını, diğer Bakanlar ve Genelkurmay Başkanı'nın kendisiyle Eskişehir'de buluşacakları haberini verdi. Resmî açıklamanın başlığı 'Kendi haklarımızı korumaktan âciz değiliz. Eğer izzet-i nefsimizi müdafaa mecburiyeti bizi harp hâline koyarsa, mesuliyet Fransa'ya intikal etmiş olacaktır' biçimindeydi. İnönü paniğe kapıldı. Fransa içerde ve dışarıda sorunlar yaşamaktaydı. İskenderun yöresindeki gücü çok zayıftı, ama, Fransa ile çatışmaya girmek Türkiye'nin yararına olmazdı. Atatürk askerî harekât seçeneğinden vazgeçti ama, İstanbul'da partiye bağlı bir gazetede Fransa'ya karşı düşmanca makaleler yayımlanmaya başladı. İstanbul'un tanınmış kafelerinden birinin adını Hatay olarak değiştirdi. İngiltere'nin de arabuluculuk çabalarından sonra, nihayet, Fransa pes etti. 29 Mayıs 1937'de, Milletler Cemiyeti, sancağın (Hatay'ın) ayrı bir oluşum olmasına karar verdi. Atatürk'ün Mersin ve Adana ziyaretlerinden sonra (19 Mayıs 1938), Fransa bir ödün daha verdi ve 5 Temmuz 1938'de bir Türk birliği sancağa girdi. Ardından seçimler yapıldı ve 40 sandalyenin 22'sini Türkler kazandı. Atatürk, Fransa'nın 23 Haziran 1939'da Hatay'ı Türkiye'ye bıraktığını görecek kadar yaşayamadı” (“Mango, “Atatürk”, s. 583)../…
Atatürk Bayar'ı İnönü'ye Tercih........

© Yeşilgiresun


Get it on Google Play