Bu, 'hastalığa bağlı sinirlilik' iddiasına Şevket Süreyya Aydemir de inanmış! Aydemir, Atatürk'ün İnönü ile ihtilâfı ve İnönü'nün 1937 yılında Başbakanlıktan alınması konusunda, “O artık hasta ve yalnızdı. Sinirliydi. Hastalık yalnız karaciğerden gelmiyordu; karaciğeri de hasta eden devamlı alkol alışkanlığı, günün alkol alınmayan saatlerinde de kendini gösteriyordu” değerlendirmesini yapmış (II. Adam, İkinci baskı, Cilt I, s. 514)!
Ancak, daha sonra, çok vahim bir hata yaptığını anlamış olmalı ki, II. Adam'ın sonraki baskılarından 'alkol tahribatı' sözlerini çıkarmış (Mehmet Arif Demirer, “Atatürk, Bayar ve DP Ekseninde Masallar ve Gerçekler”, s. 26)!
Hâlbuki, İnönü'nün görevden alınmasının sebepleri çok başkadır. Bu sebepleri Hasan Rıza Soyak'ın hâtıralarında buluyoruz. Cemal Kutay da bunlara değinmiş. Atatürk'le İnönü'nün aralarının açılmasının temel sebeplerinden biri, İnönü'nün Recep Peker'le birlikte kurmak istedikleri Parti Devleti'ne Atatürk'ün itirazıdır. İnönü'nün, başarılı olamadığı görülen katı bir Devletçiliği sürdürmek istemesinin de bir başka anlaşmazlık konusu olduğu anlaşılıyor!
Celâl Bayar'ın, I. Plân'ın başarıyla uygulanmasından sonra hazırlanan 2.5 Yıllık Kalkınma Plânı'nı, hasta yatağında olan Atatürk'e sunuşu ve Atatürk'ün dikkat çeken ilgisi hakkında anlattıkları da, İnönü'nün hâtıralarında çizdiği Atatürk profilinin tam zıddıdır!
Bayar, Nazmi Kal'la yaptığı bir mülâkatta, bu konuda şunları söylüyor: “Atatürk, Dolmabahçe Sarayı'nda son günlerini yaşıyordu ve ben de kendisinden emir almak ihtiyacını duyuyordum. Beş senelik yaptığımız plân başarı ile bitmişti. 2.5 senelik bir program hazırladım. Her şeyini tamamladım. İlân edeceğim. Atatürk, hastalığı sırasında basını da takip eder; gözlüğünü takar, yatağının içerisinde gazeteleri gözden geçirirdi. Emrini almadan gazeteyle ilân edersem, kendisini ihmâl ettiğim manası çıkar. Ona izah edersem, memleketin hayrına bir iş yapıldığını görmekten manen çok büyük bir zevk alır diye düşündüm ve doktorlardan izin istedim. Vermek istemediler. Israr ettim, 'böyle bir vazifem var, bunu arz edeceğim' dedim. Nihayet, bana 15 dakika süre verdiler. Hazırlanmış beni bekliyordu. Anlatmaya başladım. 15 dakika dolduğu hâlde, anlattıklarımdan zevk alıyordu. Devam ettim. Dışarıdan doktorlar, 'Yoruldunuz Paşam' diye müdahale ettiler. Onlara kızdı. 'Ben bu işten yorulmam. Oturunuz bakınız bu adam ne anlatıyor, siz de dinleyiniz' dedi.”
Hastalığı nedeniyle psikolojisi bozulduğu iddia edilen bir insan, nasıl olur da bu kadar basiretli değerlendirmeler yapabilir?
Ne yazık ki, Atatürk'ün ölümü ile birlikte, bu 2.5 yıllık program rafa kaldırılacaktır!
Hatay Meselesi:
İsmet Paşa'nın Başbakanlıktan alınmasında Hatay meselesi de etkili olmuştur. Hatay'ın Anavatana katılması, Atatürk'ün üstün dehasının eseridir. Bilindiği gibi, II. Dünya Harbi öncesinde, Fransa'nın etrafı bir faşist kuşakla çevriliydi. Güneyde İspanya'da, 1936 yılında başlayan, Cumhuriyetçilerle Kralcılar arasında süren ve Franko'nun kazanmak üzere olduğu bir iç savaş vardı; doğuda ise, Nazi Almanya'sı ve Mussolini'nin faşist yönetimi altındaki İtalya bulunuyordu! Fransa'nın başında, sosyalist Leon Blum'un başkanlığında, l936 yılında kurulan Halk Cephesi Hükümeti bulunmaktaydı. Fransa siyasî karışıklıklar içindeydi. Bu durumdaki bir Fransa'nın, 'Hatay Sancağı' için Türkiye'yle bir savaşı göze alması son derece güçtü. Hasan Rıza Soyak'a göre, 'Fransızlarla harbe sürükleniriz' korkusu içindeki Başbakan İsmet Paşa, Hatay işini ağırdan almakta, hattâ, 'Hatay'ın, Suriye ile aramızda bölünmesi' konusundaki teklifleri müzakere edebileceği izlenimi uyandırmaktaydı!
Atatürk'ün, Hasan Rıza Soyak'a, Hatay meselesi hakkında yaptığı şu değerlendirme, O'nun dünyayı ne kadar yakından takip ettiğini de ortaya koymaktadır: “Çocuk, biz istesek de Fransızlar Sancak (Hatay) için bizimle bir harbe girerler mi hiç? Arkadaşlar bunu nasıl düşünebiliyorlar? Görmüyorlar mı ki, bugün Fransa'nın bizzat anavatanı büyük tehlikelerle sarılı bir hâldedir? Bunu her Fransız idrak etmiştir ve endişe içindedir. Bu vaziyette, hangi hükümet, Sancak'taki mevhum ve daha ziyade şahsî menfaat kırıntıları için deniz aşırı, hem de bizimle bir harbi göze alabilir; evham ve vesvesenin bu derecesine şaştım doğrusu. Hayret, hayreti uzma” (Soyak, “Atatürk'ten Hatıralar”, s. 577)!
'Uzma' kavramını Atatürk, hayret ifadesini pekiştirmek için kullanmaktadır. Atatürk'ün burada kastettiği kişi Başbakan İsmet Paşa'dır. İsmet Paşa'nın, 'Fransa ile savaşmak durumunda kalırız' korkusuyla, Hatay işini ağırdan alması üzerine, Atatürk bizzat kendisi olayın üzerine giderek, Hatay dâvasını kazanmayı bilmiştir. ./…

QOSHE - ATATÜRK İNÖNÜ'YÜ TASFİYE ETMİŞTİ! (7) - İsmail Şefik Aydın
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ATATÜRK İNÖNÜ'YÜ TASFİYE ETMİŞTİ! (7)

23 0
20.11.2023

Bu, 'hastalığa bağlı sinirlilik' iddiasına Şevket Süreyya Aydemir de inanmış! Aydemir, Atatürk'ün İnönü ile ihtilâfı ve İnönü'nün 1937 yılında Başbakanlıktan alınması konusunda, “O artık hasta ve yalnızdı. Sinirliydi. Hastalık yalnız karaciğerden gelmiyordu; karaciğeri de hasta eden devamlı alkol alışkanlığı, günün alkol alınmayan saatlerinde de kendini gösteriyordu” değerlendirmesini yapmış (II. Adam, İkinci baskı, Cilt I, s. 514)!
Ancak, daha sonra, çok vahim bir hata yaptığını anlamış olmalı ki, II. Adam'ın sonraki baskılarından 'alkol tahribatı' sözlerini çıkarmış (Mehmet Arif Demirer, “Atatürk, Bayar ve DP Ekseninde Masallar ve Gerçekler”, s. 26)!
Hâlbuki, İnönü'nün görevden alınmasının sebepleri çok başkadır. Bu sebepleri Hasan Rıza Soyak'ın hâtıralarında buluyoruz. Cemal Kutay da bunlara değinmiş. Atatürk'le İnönü'nün aralarının açılmasının temel sebeplerinden biri, İnönü'nün Recep Peker'le birlikte kurmak istedikleri Parti Devleti'ne Atatürk'ün itirazıdır. İnönü'nün, başarılı olamadığı görülen katı bir Devletçiliği sürdürmek istemesinin de bir başka anlaşmazlık konusu olduğu anlaşılıyor!
Celâl Bayar'ın, I. Plân'ın başarıyla uygulanmasından sonra hazırlanan 2.5 Yıllık Kalkınma Plânı'nı, hasta yatağında olan Atatürk'e sunuşu ve Atatürk'ün dikkat çeken ilgisi hakkında anlattıkları da, İnönü'nün hâtıralarında çizdiği Atatürk profilinin tam zıddıdır!
Bayar, Nazmi Kal'la yaptığı bir mülâkatta, bu konuda şunları söylüyor: “Atatürk, Dolmabahçe Sarayı'nda son günlerini yaşıyordu ve ben de........

© Yeşilgiresun


Get it on Google Play