Bayar'la birlikte, Katı Devletçilik anlayışının yerini Karma Ekonomi düşüncesi alacaktır. Bunun, Atatürk'ün bilgisi dışında olması elbetteki mümkün değildir. Nitekim, Celâl Bey'in, kendisini bu göreve getiren Atatürk'e çektiği bir teşekkür telgrafına, Atatürk aynı gün iktisat politikasındaki değişikliği benimsediğini belirten şu karşılığı verir:
“Bütün dünyada olduğu gibi, memleketimizde de, en başta bulunan mühim işimiz iktisat işidir. Bu işte en yüksek muvaffakiyeti temine çalışmak hayatîdir, zarurîdir. Bunun için, bu işte bütün devlet teşkilâtının, bütün yurttaşların ve hepimizin, ciddî duygularla alâkalı olmamız tabiîdir. Millî İktisat yolunda, emin olarak ve emniyet vererek, kati ve radikal adımlar atarken, esas programımızın ilham ettiği amelî tedbirleri tercih etmek en doğru yoldur. İçtimaî heyetimizi el ele vermiş, omuz omuza dayanmış, bir hedefe yürüyen samimî yolcular yapmak, devletin iktisat işinde yorgunluğunu azaltmak ve muvaffakiyet zamanını kısaltmak için tek çaredir. Muvaffakiyetiniz için, benimle beraber bütün arkadaşlarımızın ve yurttaşlarımızın maddî ve manevî her türlü vasıtalarla yardımcınız olduğunu düşünerek, müsterihane ve muvaffakiyetten emin olarak radikal süratte çalışınız efendim.”
Bu telgraf, 14 Eylül tarihli Ulus Gazetesi'nde yayımlanır ve yayımlanmasıyla birlikte de, büyük yankılar yapar. Atatürk'ün o güne kadar, bir vekile böyle tantanalı bir telgraf gönderdiği görülmemişti. Celâl Bey'e, vekil değil de sanki Başvekilmiş gibi davranılıyordu! İsmet Paşa artık, kabinenin İdarî İşler Başvekili idi!
İsmet Paşa bu dönemde, Bayar'ın hiçbir icraatına karşı çıkmayacaktır. Yaz geçer; Atatürk Çankaya'ya gelir. İsmet Paşa kendisini ziyaret için Çankaya'ya çıkar. Atatürk, Kılıç Ali, Nuri Conker ve Ruşen Eşref oturmaktadırlar. Atatürk, İsmet Paşa'ya, Celâl Bayar'dan memnun olup olmadığını sorar. İsmet Paşa, “Terbiyeli bir insandır, kendisini sevdiğimi bilirsiniz” der ve sonra şunları ekler: “Teşekkür telgrafına verdiğiniz cevap görülmemiş bir şeydi.”
Atatürk: “Nasıl?” diye sorunca; İsmet Paşa serzenişli bir sesle: “Bir Bakana değil, bir Başbakana çekilmiş gibi!… Bu telgraf karşısında müsaade ediniz de Başvekâleti terk edeyim” cevabını verir. Atatürk bir kahkaha koparır ve işi şakaya dökerek: “Şimdi değil, ilerde… Onun da sırası gelir” der (İsmet Bozdağ, “Bir Çağın Perde Arkası”)!
İnönü Görevden Alınmasının Nedenini Tahrif Ediyor!
İnönü'nün hâtıralarında, Başbakanlık görevinden affı konusunda neler söylediğine de bir bakalım! Bu sözleri, bir televizyon mülâkatında bizzat kendi ağzından da dinlemiştik.
“Atatürk ile çalışmamızı iki ayrı devrede izah edebilirim. Başlangıçtan hastalığına kadar şöyle olmuştur: Akşamları bir araya gelir, toplanırız. O coşar, biz coşarız. Meydan okuyucu birtakım konuşmalar olur. Hepimiz katılırız buna. Atatürk dahil, şöyle yapalım, böyle yapalım diye birtakım kararlar alır ve gece geç vakit dağılırız. Ertesi sabah uyanınca düşünürüm. Dün akşam birtakım şeyler konuştuk, birtakım kararlar aldık… Bunlar olacak şeyler değil… Hemen kalkar Atatürk'e giderim. Onu yatakta iken uyandırırım, oturup konuşuruz. Söylerim: 'Dün akşam biz yine coştuk, şunu yapalım, bunu yapalım diye kararlar aldık. Ama olacak şeyler değil, nasıl yapacağız?' 'Canım sen bildiğin gibi yap' der bana… Sonra bir devir oldu. Yine aynı şekilde akşamları toplanıp aldığımız kararları ertesi sabah görüşmeye gittiğimde, artık, 'Sen bildiğini yap' demiyordu. Israr ediyordu bu sefer… Asabîleşiyordu… Esaslı bir değişiklik olmuştu Atatürk'te… Doktorlara sordum, 'Hastalığın bir safhasıdır bu' dediler. Yâni, demek istediğim şudur ki, Atatürk'ün sıhhati ciddî olarak bozulduktan sonra, sinir hâkimiyeti, sinir sükûneti zayıflamıştı. Bu birlikte çalışmalarımızı etkiliyor ve etrafında telkinler yapanlar için ümitli bir hâl yaratıyordu.”
İnönü'nün hâtıralarında yaptığı bu değerlendirme gerçekten de, inanılır gibi değil. İnönü, Atatürk'ü âdeta sorumsuz biri olarak anlatıyor! Memleket meselelerinin enine boyuna tartışıldığı Çankaya'daki sofra ki, meşveret meclisinden farksızdır; son derece yakışıksız bir şekilde hafife alınıyor! Cemal Kutay, İnönü'nün bu, gerçeklerle ilgili olmayan sözleri konusunda şu haklı eleştiriyi yapmış: “Elinizi vicdanınıza koyunuz; aklınızı, hattâ vatan sevginizi hakem yapınız: Atatürk Devri, rahmetli İnönü'nün bu anlattığı mıdır” (Cemal Kutay, “Bilinmeyen Tarihimiz”, s. 85)?
İnönü'nün Atatürk hakkındaki bu yakışıksız değerlendirmeleri nedeniyle, 'Atatürkçü' kesimden İnönü'ye en küçük bir eleştiri bile gelmemiş olması ve 'Atatürk, İnönü birbirinin devamıydı' şeklindeki bir söylemin sürdürülmesi manidar değil midir?
Bu konuda Andrew Mango'nun verdiği şu bilgi de İnönü'yü yalanlamaktadır:
“14 Haziran 1938'de Atatürk Savarona'dan, Cenevre'deki Afet'e bir mektup göndererek, hastalığının tedavi edilememesinin doktorların suçu olduğundan yakındı. Londra Büyükelçisi, arkadaşı Fethi Okyar Atatürk'ü ziyaret etti. Hastalığın Atatürk'ün bedenini etkilediğini ama, beyninin her zamanki gibi ve hattâ içkiyi bıraktığından beri daha fazla çalıştığını fark etti” (Mango, “Atatürk”, s. 595)!
Şimdi kime inanacağız? Belli ki, İsmet Paşa, görevden alınmasını Atatürk'ün hastalığına-sinirliliğine bağlamak istiyor! ./…

QOSHE - ATATÜRK İNÖNÜ'YÜ TASFİYE ETMİŞTİ! (6) - İsmail Şefik Aydın
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ATATÜRK İNÖNÜ'YÜ TASFİYE ETMİŞTİ! (6)

9 0
13.11.2023

Bayar'la birlikte, Katı Devletçilik anlayışının yerini Karma Ekonomi düşüncesi alacaktır. Bunun, Atatürk'ün bilgisi dışında olması elbetteki mümkün değildir. Nitekim, Celâl Bey'in, kendisini bu göreve getiren Atatürk'e çektiği bir teşekkür telgrafına, Atatürk aynı gün iktisat politikasındaki değişikliği benimsediğini belirten şu karşılığı verir:
“Bütün dünyada olduğu gibi, memleketimizde de, en başta bulunan mühim işimiz iktisat işidir. Bu işte en yüksek muvaffakiyeti temine çalışmak hayatîdir, zarurîdir. Bunun için, bu işte bütün devlet teşkilâtının, bütün yurttaşların ve hepimizin, ciddî duygularla alâkalı olmamız tabiîdir. Millî İktisat yolunda, emin olarak ve emniyet vererek, kati ve radikal adımlar atarken, esas programımızın ilham ettiği amelî tedbirleri tercih etmek en doğru yoldur. İçtimaî heyetimizi el ele vermiş, omuz omuza dayanmış, bir hedefe yürüyen samimî yolcular yapmak, devletin iktisat işinde yorgunluğunu azaltmak ve muvaffakiyet zamanını kısaltmak için tek çaredir. Muvaffakiyetiniz için, benimle beraber bütün arkadaşlarımızın ve yurttaşlarımızın maddî ve manevî her türlü vasıtalarla yardımcınız olduğunu düşünerek, müsterihane ve muvaffakiyetten emin olarak radikal süratte çalışınız efendim.”
Bu telgraf, 14 Eylül tarihli Ulus Gazetesi'nde yayımlanır ve yayımlanmasıyla birlikte de, büyük yankılar yapar. Atatürk'ün o güne kadar, bir vekile böyle tantanalı bir telgraf gönderdiği görülmemişti. Celâl Bey'e, vekil değil de sanki Başvekilmiş gibi davranılıyordu! İsmet Paşa artık, kabinenin İdarî İşler Başvekili idi!
İsmet Paşa bu dönemde, Bayar'ın hiçbir icraatına karşı çıkmayacaktır. Yaz geçer; Atatürk Çankaya'ya gelir. İsmet Paşa kendisini ziyaret için Çankaya'ya çıkar. Atatürk, Kılıç Ali, Nuri Conker ve Ruşen........

© Yeşilgiresun


Get it on Google Play