Recep Seyhan arkadaşımın bir kitabının adı böyleydi. Yakın zamanda Taşova'da ziyaret etmiştik. Şair-Yazar Kadir Ünal'la yola revan olmuştuk. Hastaydı, niye zahmet ettiniz emişti! Ne münasebet dostum demiştik. Demek ki son görüşmemizmiş. Öyle de oldu. Velut bir yazardı. İyi bir arkadaştı. 8O'li yıllardan beri tanışırdık. Geçen sene fakültede bir program yapmıştık. Onlarca kitabını bana bırakmıştı. Biz de talebelere dağıttık. Kitap imzası yaptı. Topluma hizmet kapsamında eserlerini değerlendirmiştik. Talebeleri çok sevmişti. Bana Hikâye Anlatma derdi. Mavera kuşağı yazarlarındandı. İlmek ilmek ördüğü bir yazı dili vardı.
Bu yaz yorucu ve moralsiz geçmişti. Bana da hece baskısı yeni kitaplarını göndermişti. Ziyaretimizde çok mütevekkildi. Hastalığının farkındaydı. “Gitmeden kitapları çıkarabilsek” demişti. Evet, mümin bir duruşu vardı. Kitapları da çıktı, emanetini de teslim etti. Yeri nur olsun.28.Ekim 2023 tarihli Hakkı Yanık yazısını okuduktan sonra, arkadaşlardan ölüm haberini aldım. Sosyal medya ölümü de hızlı yayıyor! Bu da öyle oldu. Geçen yıl annesini kaybetmişti. Anasına olan ilgisine şahidim. İstanbul-Amasya arası mekik dokudu. İyi bir evlattı. Ara ara fakülteye geldi. Sohbet ettik. Dergiler aldı.
“Hikayeleri yazarken…'hikmet 'kavramıyla ve onun çağına düşen gölgesiyle ilgiliyim” derdi. Hikayelerini içelerken gördüm ki, Anadolu ve insanımızla çok ilgili. Uğultu, Pusu, Bir Göl Masalı hikayeleri bunlara açık örnektir. Hikâye dilinde mahalli unsurlar da mevcuttur. Kadınge gibi yerel Amasya ağzını da eserlerinde kullanmıştır. Ona göre bu dünya, bir sepet hayalden ibarettir. Öyle de yaşamıştır. Görev yaptığı yerlerdeki unsurları mekân yapacak kadar da yerel bir anlayışa sahipti. Zongo'nun Değirmeni ve Floranın Çıngırakları hikayesi böyle bir alt yapıya sahiptir. Hikayelerinde, geleneksel olanla moderni harmanlayan Seyhan, yoluna uzun hikayelerle de devam etmiştir.
Bana Hikâye Anlatma tam bir retorik kitabıdır. Talebelerim bayağı ağır bulmuştu. Yeni düzenlemesiyle Heceden yayınlanmıştır. “Hikâyenin gerçek olandan kotarıldığını, öykünün ise kendine mahsus bir gerçeği bulunduğunu söyleyebiliriz.” Demişti eserinde. Ben de okudum eseri. Oldukça teorik, bir o kadar da kuramsal buldum. Hikâyeyi ve öyküyü inceden anlatan bir dili vardı. Kitabının başlığını oldukça ironik bulmuştum. Uzun uzun eserlerini konuşmuştu talebelerle. Çok da keyif almıştı. Bir panel havasında geçen yazar-okur buluşması onu çok mesut etmişti. Gençleri seviyordu. Hikayeleri ontolojik ögelerle doludur. Peygamber, tarikat, cemaat vb. unsurları kapsayan metinleri vardır.
Tam bir kelime ustası ve anlık durum yazarıydı. Ebucehil Karpuzu adlı ödüllü romanında on beş temmuz darbesi ve dini kullanan katileri anlatmıştı. Bir çok yayınevi kitabını basmak istememişti! Sonunda basıldı. Anlatılarının dili sade, basit, akıcı ve bir o kadar da otantiktir. Eserlerinde çok ilginç kelime yapıları vardır. Hem dönem, hem olay ve durum hikayeleri yazmıştır. Ben de olay hikayesi tarafındayım. Bunu ona da belirtmiştim. Yaşımız ve yaşadıklarımızdan ötürü, durum hikayesi sıkar bizi derdi. O da olay hikayesi tarafındaydı. Havlamayı Özleyen Köpek adlı hikayesi tam bir durum hikayesidir.
Recep Seyhan'la ilk tanışmamız seksenli yıllarda bir dost meclisinde olmuştur. Ankara Zafer Çarşısında. Rasim Özdenören, Mustafa Kutlu ve Fatih kitabevinde. Ey gidi günler. Sonra Samsunlu yıllar. Görüşemediğimiz uzun bir ara ve tekrar Amasyalı yıllar. Kesintili yıllara rağmen bir hukukumuz oldu. Hep kaldığımız yerden devam ettik. Anacığı için Amasya'ya dönünce, kaldığımız yerden ve kuvvetle devam ettik. Sağlık sorunları olsa da devam eden bir dostluk. Gerçekten vefalı bir dosttu. Hikayelerindeki tiplerin toplamı bir kişilikti. 28 Şubat'ı iliklerine kadar yaşamıştır. Mağdur olmasına rağmen, mağrur olmadı. Sade ve mütevazı yaşadı. Hakkında ağır ve haksız eleştiri yazan köşe yazarı, baron arkadaşlarına bir şey söylemedi! Mavera, Kayıtlar, Hece, Yedi İklim, Türk Edebiyatı, Töre gibi dergilerde yazdı.
Uzun süren yazma orucunu aleyhine kullanan edebiyat erbabına tek kelime etmedi. Hakkında çıkan yazıları ona ulaştırdığım da hep teenniyle karşıladı. Küsmedi, kızmadı. Aldı ve dinledi. Hikâye ve romanındaki başlıklar, biraz da onun yaşadıklarını özeti gibidir. İlginç. “İnsanın iç dünyasını onarır sanat; varlığına ve eşyaya anlam kazandırır, varlık bilinci veri ona” derdi. Sanata böyle bakan arkadaşım, her daim içine bakan bir adamdı. Cengiz Aytmatov'u da çok severdi. Aytmatov'u çok konuşmuştuk. Amasya'da çalışmalar yapalım dedi ama pek de gerçekleştiremedik. Değişik ziyaretlerimiz oldu. Bürokratik eziyetten yakınırdı.
Ben de eleştirirdim. Çözüm adamıydı. Öğrencilerime hediye ettiği kitaplar için çok teşekkür ediyorum. Bütün eserlerinde bir iç muhasebe, tılsımlı bir hayal dünyası mevcuttur. Sepeti hayallerle dolu bir arkadaştan geriye, sağlam eserler ve güzel hatıralar kaldı.
Recep Seyhan'ın kendi notlarıyla bitirelim: "Beni ilk terk edecek olan adım ve yazılmamış öykülerimdir.
Adım terk edecek ilkin beni,
"Cenaze geldi mi?" diyecekler "Recep geldi mi?" değil sözgelişi... "Cenaze nerede" diyecekler ısrarla adımı anmayacaklar...
Sonra bir hikâye bile yazamayacağım...
Hikâye(m) bitmiş olacak.
Dünya budur..." Aynen söylediğin gibi oldu. Seni özleyeceğiz arkadaşım. Ruhun şad, mekânın cennet olsun.

QOSHE - BİR SEPET HAYAL - İsa Çolaker
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

BİR SEPET HAYAL

3 33
21.11.2023

Recep Seyhan arkadaşımın bir kitabının adı böyleydi. Yakın zamanda Taşova'da ziyaret etmiştik. Şair-Yazar Kadir Ünal'la yola revan olmuştuk. Hastaydı, niye zahmet ettiniz emişti! Ne münasebet dostum demiştik. Demek ki son görüşmemizmiş. Öyle de oldu. Velut bir yazardı. İyi bir arkadaştı. 8O'li yıllardan beri tanışırdık. Geçen sene fakültede bir program yapmıştık. Onlarca kitabını bana bırakmıştı. Biz de talebelere dağıttık. Kitap imzası yaptı. Topluma hizmet kapsamında eserlerini değerlendirmiştik. Talebeleri çok sevmişti. Bana Hikâye Anlatma derdi. Mavera kuşağı yazarlarındandı. İlmek ilmek ördüğü bir yazı dili vardı.
Bu yaz yorucu ve moralsiz geçmişti. Bana da hece baskısı yeni kitaplarını göndermişti. Ziyaretimizde çok mütevekkildi. Hastalığının farkındaydı. “Gitmeden kitapları çıkarabilsek” demişti. Evet, mümin bir duruşu vardı. Kitapları da çıktı, emanetini de teslim etti. Yeri nur olsun.28.Ekim 2023 tarihli Hakkı Yanık yazısını okuduktan sonra, arkadaşlardan ölüm haberini aldım. Sosyal medya ölümü de hızlı yayıyor! Bu da öyle oldu. Geçen yıl annesini kaybetmişti. Anasına olan ilgisine şahidim. İstanbul-Amasya arası mekik dokudu. İyi bir evlattı. Ara ara fakülteye geldi. Sohbet ettik. Dergiler aldı.
“Hikayeleri yazarken…'hikmet 'kavramıyla ve onun çağına düşen gölgesiyle ilgiliyim” derdi. Hikayelerini içelerken gördüm ki, Anadolu ve insanımızla çok ilgili. Uğultu, Pusu, Bir Göl Masalı hikayeleri bunlara açık örnektir. Hikâye dilinde mahalli unsurlar da mevcuttur. Kadınge gibi yerel Amasya ağzını da eserlerinde kullanmıştır. Ona göre bu dünya, bir sepet hayalden ibarettir. Öyle de yaşamıştır. Görev yaptığı yerlerdeki unsurları mekân yapacak kadar da yerel bir anlayışa sahipti. Zongo'nun Değirmeni ve Floranın Çıngırakları hikayesi........

© Yeşilgiresun


Get it on Google Play