siz de görmüş olabilirsiniz, sosyal medyada, siyahlarla evlenen türkiye cumhuriyeti vatandaşı kadınların vatandaşlıktan çıkartılması gerektiğini savunanlar var. insan ilk anda, “yok canım, onu kastetmemişlerdir” diyor ama onu kastediyorlar. mesela kayserili bir kadın, abd ya da nijer vatandaşı siyah bir erkekle evlendiğinde tc vatandaşlığından çıkartılsın istiyorlar!

bir başka grup, “cinsel bölücü” ve “sosyâl terörist” olarak tanımladıkları feministlerin idam edilmesi gerektiğini savunuyor; hatta biri üşenmeyip düğüm atılmış urganlı falan görsel yapmış!

sosyal medya demokratik imkânlar sunuyor ama özellikle kimliğini gizleme imkânını sağlamasıyla, herhangi bir tutarlılık, akıl, vicdan kırıntısı olmadan esip gürleme imkânını da tanıyor, işin bu kısmı bizim cenahta da var, maalesef. ama iş bununla kalmıyor, bu zırvalıkları görüp makul bulan insan da çok.

halkın cehaleti, iktidarların en önemli silahlarından biri. eğitim sisteminin, ancak parası olanların nitelikli eğitim alabileceği bir hale getirilmesini bu açıdan da düşünmek gerek. bir yandan da bu esip gürlemeler, insanlara öfkelerini boşaltacakları tehlikesiz bir kanal sunuyor. iktidara en ufak bir eleştiri, gece kapınızın çalınmasıyla sonuçlanabilir ama kürtlerin öldürülmesini, feministlerin idamını talep etmek alkış topluyor.

şiddet ve yasaklamayı tek mücadele biçimi olarak görmek de dahil olmak üzere, bütün bunlar faşist ideolojinin yaygınlaşmasının belirtileri ve her durumda otokratik rejimlerin işine yarıyor. her durum derken kastettiğim şu; bugün türkiye’deki iktidar, -özellikle müslüman- siyahlara yönelik ayrımcı tutumları hoşgörüyle karşılamayabilir. ama devletin, hoşa gitmeyen herhangi bir durum karşısında, hukukla ilgisi olmayan yöntemlere başvurmasının normalleşmesi, son tahlilde iktidarın işine yarar; her iktidarın!

bugünkü rejimi otokratik neoliberalizm olarak tanımlamayı tercih ediyorum çünkü faşizm teriminden sadece siyasi baskı ve faşist ideoloji hatta onun milliyetçilik, ırkçılık gibi unsurları anlaşılıyor. oysa faşizm çok daha fazlası; siyasal baskı ve faşist ideoloji, servetin el değiştirmesi, yeni bir emek rejiminin inşası gibi adımlar için kullanılan araçlar; baskı itirazları susturmayı, ideoloji rıza üretmeyi sağlıyor.

avrupa’da, geçen yüzyılda faşizme karşı mücadelenin zengin bir tarihi var, bu tarih bize önemli araçlar sunuyor. ama bu mücadelelerin sonuç vermediğini, ikinci dünya savaşı’nda faşizmin yenilgisini, esas olarak kızıl ordu’ya borçlu olduğumuzu unutmamak gerek.

yani kendi yolumuzu açmak zorundayız. bu yolun, baskıyı ve ideolojiyi odağa alarak değil, neoliberalizmin sonuçlarını, yani yoksulluk, yoksunluk ve devletin kamu hizmetlerinden tümüyle çekilmesinin sonuçlarıyla mücadele ederek yani sınıf mücadelesinin bütün biçimleriyle açılabileceğini düşünüyorum.

bunu söylerken kadın kurtuluş hareketinin, kürt özgürlük hareketi’nin, alevilerin mücadelesinin otokratik neoliberalizme karşı işlevsizleştiğini kastetmiyorum, tabii ki. tekrar edeyim, siyasal baskıya karşı mücadelenin değil sınıf mücadelesinin öncelenmesini öneriyorum. sınıf mücadelesi bugün çok geniş bir alanda veriliyor, yüksek enflasyon politikasının ve yeni emek rejiminin tüm sonuçlarına kaşı mücadeleyi içeriyor. yani daha iyi ücret, daha iyi çalışma koşulları, güvenli barınma hakkı, ücretsiz, yeterli sağlık hizmeti, gıda hakkı, okullarda ücretsiz beslenme, ücretsiz, nitelikli eğitim için, ve aklıma gelmeyen alanlarda mücadele yükseliyor.

ayrıca servetin el değiştirmesine yönelik adımları da hesaba katmalı; yeni kentsel dönüşüm yasasıyla özellikle rantın yüksek olduğu bölgelerde akıl almak, hukuk tanımaz işler yapılmaya başlandı bile.

demokratik siyaset, hiçbir talebi dışlamadan, ezilen sömürülen her kesimin sesini dikkate alarak inşa edilir, muhakkak ki. ama bu, dönemsel önceliklerin olmayacağı anlamına gelmez, değil mi?

farkındayım, yerel seçimler yaklaşıyor, farkındayım, seçimleri önemsemeyenler için bile seçim gündeminden kaçınmak o kadar kolay değil; seçim merkezli siyaseti eleştirmek için bile olsa. ama seçimden sonra bugün iktidar tarafından frenlenen siyasal, hukuki ve ekonomik adımların hızla atılması kuvvetle muhtemel.

önümüzdeki birkaç yıllık dönem üzerine düşünürken bunları hesaba katmakta yarar var bence.

QOSHE - bir önceliğimiz olacak mı? - Ayşe Düzkan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

bir önceliğimiz olacak mı?

5 0
03.12.2023

siz de görmüş olabilirsiniz, sosyal medyada, siyahlarla evlenen türkiye cumhuriyeti vatandaşı kadınların vatandaşlıktan çıkartılması gerektiğini savunanlar var. insan ilk anda, “yok canım, onu kastetmemişlerdir” diyor ama onu kastediyorlar. mesela kayserili bir kadın, abd ya da nijer vatandaşı siyah bir erkekle evlendiğinde tc vatandaşlığından çıkartılsın istiyorlar!

bir başka grup, “cinsel bölücü” ve “sosyâl terörist” olarak tanımladıkları feministlerin idam edilmesi gerektiğini savunuyor; hatta biri üşenmeyip düğüm atılmış urganlı falan görsel yapmış!

sosyal medya demokratik imkânlar sunuyor ama özellikle kimliğini gizleme imkânını sağlamasıyla, herhangi bir tutarlılık, akıl, vicdan kırıntısı olmadan esip gürleme imkânını da tanıyor, işin bu kısmı bizim cenahta da var, maalesef. ama iş bununla kalmıyor, bu zırvalıkları görüp makul bulan insan da çok.

halkın cehaleti, iktidarların en önemli silahlarından biri. eğitim sisteminin, ancak parası olanların nitelikli eğitim alabileceği bir hale getirilmesini bu açıdan da düşünmek gerek. bir yandan da bu esip gürlemeler, insanlara öfkelerini boşaltacakları tehlikesiz bir kanal sunuyor. iktidara en ufak bir eleştiri, gece kapınızın çalınmasıyla sonuçlanabilir ama kürtlerin öldürülmesini, feministlerin idamını talep etmek alkış topluyor.

şiddet ve yasaklamayı tek mücadele biçimi olarak görmek de dahil olmak üzere, bütün bunlar faşist........

© Yeni Yaşam


Get it on Google Play