Hazır şehirlerimizin kimin tarafından ve nasıl yönetileceği üzerine bir seçime gidiyoruz, vesile edinip bir süre şehir üzerinde düşünmekte büyük fayda var.

Daha önce de yazdığım bir yazıdan, yine yeri tekrar gelmişken uzun bir iktibastan önce şehirle ilgili güncel imtihan sorularımıza bir bakalım:

Düşünebiliyor olması, bu imkanını kullanıyor olduğu, yani düşündüğü anlamına gelmiyor tabi. Tıpkı düşünebiliyor olması her düşündüğünün isabetli, sağlıklı olduğu anlamına gelmediği gibi.

O resimlerde çizilen bir insan da yok aslında.

İnsan hep ete kemiğe bürünmüş bir anne ve bir babadan doğmuş, kendi özel hikayesiyle, kendini mutlaka başkalarından ayırt eden özel yanlarıyla temayüz etmiş, bir yaşı, bir cinsiyeti, bir mesleği, bir memleketi, bir tipi, bir kendine özgü bedeni, bir dili, bir cemaati, bir akrabalıklar bağı, bir sosyal çevresi olan bir özne olarak var oluyor.

Şehir böyle insanların toplamının oluşturduğu bir birliktelik. Bu birliktelikler de yine büyük harfli her yerde aynı özelliklerle temayüz eden bir şehir ortaya çıkarmıyor. O şehirleri oluşturan küçük harfli insanların oluşturduğu, organize ettiği, renklerini, karakterlerini ve canlılıklarını verdikleri yerdir şehirler.

Artık bir şehri merak etmenize, merak etmişseniz onu zahmet edip gidip gezmenize gerek yoktur Anadolu’da, birini gördüğünüzde hepsini görmüş gibi oluyorsunuz nasılsa. Hepsi birbirinin aynısı bu türden binalar ve mekanların serpiştirmeleri.

Tam olarak böyle olması mümkün değil tabii, ama bu sözde modern dünyada ortaya konulmaya çalışılan şehir pratiklerinde hayat boyutunu yok sayan, bütün şehirleri birbirine benzetirken, şehrin hayatına kasteden bir yaklaşım sözkonusu

Neticede şehirleri bu hale getiren, kendi hayatiyetinin tam aksi bir noktaya getirip donduran, canlı olan insanın kendisi. Bir tercihle olmuştur her şey ve bir başka tercihle başka bir yere doğru gelişebilir.

O tür şehirler sadece böylesi bir iddiaya dayanmışsa onları kuran irade ömrünün sonuna geldiğinde, kurdukları şehirler de kendileriyle birlikte sönüp gitmiştir. Çünkü İbn Haldun’un dediği gibi, onları besleyen badiyeler de yoksa hele, o şehirleri ayakta tutacak bir gerçeklik de olmadığı için önce zayıflamış sonra yok olup gitmiştir.

QOSHE - Şehir üzerine düşünmek: Gazze, Ramazan hoca, taksici cinayeti - Yasin Aktay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Şehir üzerine düşünmek: Gazze, Ramazan hoca, taksici cinayeti

45 26
03.02.2024

Hazır şehirlerimizin kimin tarafından ve nasıl yönetileceği üzerine bir seçime gidiyoruz, vesile edinip bir süre şehir üzerinde düşünmekte büyük fayda var.

Daha önce de yazdığım bir yazıdan, yine yeri tekrar gelmişken uzun bir iktibastan önce şehirle ilgili güncel imtihan sorularımıza bir bakalım:

Düşünebiliyor olması, bu imkanını kullanıyor olduğu, yani düşündüğü anlamına gelmiyor tabi. Tıpkı düşünebiliyor olması her düşündüğünün isabetli, sağlıklı olduğu anlamına gelmediği gibi.

O resimlerde çizilen bir insan da yok aslında.

İnsan hep ete kemiğe bürünmüş bir anne ve bir babadan doğmuş, kendi özel hikayesiyle, kendini mutlaka başkalarından ayırt eden özel yanlarıyla temayüz etmiş, bir yaşı, bir cinsiyeti,........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play