Bir önceki yazımda ABD’nin bölgeden çekileceğine ilişkin tartışmaların yeniden ivme kazanabileceğine değinmiştim. Burası önemli. Devam edelim.

Önce tabloyu özetleyelim.

Bir. ABD rotasını belirliyor. Biden yönetimi artık aynı anda iki cephede (Rusya/Ortadoğu ve Çin) savaşmanın pek mümkün olmadığını düşünüyor. Amerikan devleti Ukrayna’da Rusya’ya zemin ve enerji kaybettirdi. Benzer bir akıbeti Ortadoğu’da yaşamak istemiyor. İran ve İsrail’in Washington’u savaşa çekme hamlelerini gördü. Çatışmadan uzak durdu. Çünkü odak noktası artık Uzak Asya. Yani Çin.

İki. Amerikan iç siyasetinde Trump’ın eli güçleniyor. Trump ABD başkanı olursa Çin’le gerilimin daha fazla artacağı kesin. Trump’ın NATO ve AB ile ilgili düşünceleri de ortada. AB’yi önemsiz görüyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron başta olmak üzere Avrupalı liderleri küçümsüyor. Trump’ın NATO’dan çıkma fikrinde olduğunu danışmanı John Bolton söyledi.

Üç. AB ise -tuhaf bir ciddiyetle- Rusya ile olası bir savaşa hazırlanıyor. Ve ABD’nin dikkatini Çin’e verdiği gerçeğinden yola çıkarak endişe ediyor. Yalnız kalacağını düşünüyor. Macron “Avrupa Ukrayna’da savaşmak için ABD’ye bağımlı olmamalı” dedi. “Gerekirse Ukrayna’ya asker göndeririz” imasında bulundu.

Dört. Avrupa, güvenlik politikalarını ABD’den bağımsız kılma ve “stratejik otonomi” kazanma arayışında. Ancak askeri altyapı çok zayıf. AB güvenliğinin yine NATO içinde -ABD NATO’da kalsa da kalmasa da- sağlanması gerektiğini düşünüyorlar. Böylece iki askeri gücü, İngiltere ve Türkiye’yi içeride tutacaklar. Türkiye’yi geçtiğimiz günlerde “Avrupa Gökyüzü Kalkanı” projesine sürpriz bir şekilde kabul etmeleri bu bakış açısının ürünü (Bu ABD’nin de desteklediği bir süreçtir. Fransa dışarıda kalmıştır.)

Beş. ABD enerjisini Uzak Asya’ya yöneltecek ve bölgedeki varlığını azaltacaksa iki şeyi yapmak zorunda. Yazmıştık: Birincisi İsrail’in güvenliğini sağlamak (ABD ‘Bölgeden çekilirim’ diyor ama bir şartı var, 2 Şubat). İkincisi: İran’ı enterne etmek. İsrail’in güvenliğini sağlamak için -Netanyahu ile çelişir görünse de- Gazze’deki meseleyi İsrail lehine çözmeyi ve kurumsallaştırmayı planlıyorlar. Daha da önemlisi bunu Körfez ülkeleriyle yapmak, son kertede Arap ülkeleriyle İsrail’i barıştırmak istiyorlar.

Suudi Arabistan, ABD’nin Ortadoğu planında kilit rolde. Riyad’ı ikna etmek için daha önce ayak sürüdükleri güvenlik ve işbirliği anlaşmasını bu kez Washington yapmak istiyor. Üstelik Riyad’a nükleer teknoloji ihraç ederek. Yine aynı kapsamda Türkiye’nin mimarı olduğu, yedi ülkeden oluşan Temas Grubu’nun da bu süreçte önemli bir rol üstlenebileceğine inanıyorlar.

Peki, tüm bu olguların ışığında Türkiye’ye nasıl bakıyorlar? Türkiye’nin “Avrupa Gökyüzü Kalkanı” projesine bir anda dahil edilmesi bu konuda bir fikir veriyor. ABD’nin Avrupa’nın güvenliği için Türkiye’nin varlığına ihtiyaç duyduğu anlaşılıyor. Fikir veren bir diğer konu ise Temas Grubu’dur. ABD, Türkiye’nin Körfez ülkeleriyle dirsek temasında kalmasını bekliyor. Suudi Arabistan bu gömleği giymeyi kabul ederse Ankara süreci tıkamasın istiyor.

Bu bir teklif midir? Evet. Peki, bir anlaşma mıdır? Hayır.

Çünkü ABD, terör örgütü PKK’yı desteklemeyi sürdürüyor. Ancak anlaşılan o ki ABD örgütü masaya koyacaktır. Mevcut konjonktürün ve Washington’ın ihtiyaçlarının dayattığı gerçek budur.

Bu çıkarım doğruysa ABD’nin Türkiye’ye yakın vadede şunları söylemesi beklenir: Bir. Suriye’de DEAŞ’la siz mücadele edin. İki. DEAŞ mensupları ve ailelerinin kaldığı El Hol kampının kontrolünü sağlayın. Üç. YPG’nin Şam rejimiyle entegrasyonunu destekleyin. Dört. Petrol bölgesi Deyrizzor’da SDG (PKK/YPG) unsurları varlığını sürdürsün. Bunun karşılığında PKK/YPG’nin Türkiye’ye yönelik tehditleri son bulsun.

Sözkonusu ABD olunca bit yeniği arayan -haklı olarak- çok olur. Çünkü ABD güvenilmezdir. Kimileri diyor ki: Biden yönetimi iç kamuoyuna oynuyor. Trump’ın sesini bastırmak için “Biz de bölgeden çekileceğiz” imasında bulunuyor. Birileri de diyor ki: “Amerikan diplomasisi bölgeden çekilmek istiyor ama son kararı ordu verir.” “Orası demokrasi, rotayı seçilmişler belirler” diye düşünmeyin. Trump daha önce Suriye’den çıkış talimatı vermişti ancak generaller direndi. İngiltere eski Başbakanı Liz Truss’un şu sözünü de yabana atmayın: “Son 30 yılda İngiltere yönetimi seçilmişlerden Quango’ya geçti. ABD’de siz ona derin devlet diyorsunuz.”

ABD’nin pozisyonu ne olursa olsun Ankara terörle mücadelede güçlü adımlar atıyor. Askeri, istihbari operasyonları diplomatik çalışmalar izliyor. Ankara-Bağdat arasında yaşanan trafiğin ardından önceki gün basına yansıyan bir habere bakalım: “Irak İçişleri Bakanlığı’na bağlı sınır muhafızları birlikleri Duhok’un Amedi ilçesine konuşlandı. Terör örgütü PKK Bağdat hükümetine tepki gösterdi, ‘Birliklerin bölgeye yerleştirilmesi bir takım güçlerin oyunu’ dedi.” Anladığım kadarıyla konuyla ilgili başka gelişmeler de olacak. Süreci takibe devam edeceğim.

Türk savunma sanayii son yıllarda büyük bir ivme yakaladı. Milli Teknoloji Hamlesi’yle kökleşen bir süreç bu. Türk SİHA’larının başarıları ortada. Yeni Şafak’ta okudum: ABD ve Çin’den sonra dünyanın en büyük üçüncü İHA/SİHA filosu bizdeymiş. Bayraktar Kızılelma’yı alkışlarken Kaan’ı gökyüzünde gördük. Onu incelerken bu kez Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni bir uçak gemisi yapılacağını duyurdu. (Öğrendiğime göre şu an mühendislik ve tasarım çalışmaları yapılıyor. Uzunlukları farklı beş ayrı platform seçeneği üzerinde duruluyor. Şimdilik net olan şu: Bu gemi TCG Anadolu’dan uzun olacak. Kaan dahil yeni nesil jetler kullanacak.) Her şey güzel ama bir sorun var. Türk savunma sanayiinin başarısı diğer ülkelerin de dikkatini çekiyor. Bazı başkentler bu başarıda emeği olan insan kaynağını ülkelerine çekmek, kendi üretimlerini gerçekleştirmek istiyor. Özel ya da kamu, savunma sanayiinde çalışan birçok isme dolgun maaşlar teklif edildiği ve “Ne biliyorsan gel, burada yap” denildiği konuşuluyor. Bu Türk savunma sanayii için bir risktir. Tedbir gerekir.

QOSHE - ABD PKK’yı masaya mı koydu? - Yahya Bostan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ABD PKK’yı masaya mı koydu?

21 15
01.03.2024

Bir önceki yazımda ABD’nin bölgeden çekileceğine ilişkin tartışmaların yeniden ivme kazanabileceğine değinmiştim. Burası önemli. Devam edelim.

Önce tabloyu özetleyelim.

Bir. ABD rotasını belirliyor. Biden yönetimi artık aynı anda iki cephede (Rusya/Ortadoğu ve Çin) savaşmanın pek mümkün olmadığını düşünüyor. Amerikan devleti Ukrayna’da Rusya’ya zemin ve enerji kaybettirdi. Benzer bir akıbeti Ortadoğu’da yaşamak istemiyor. İran ve İsrail’in Washington’u savaşa çekme hamlelerini gördü. Çatışmadan uzak durdu. Çünkü odak noktası artık Uzak Asya. Yani Çin.

İki. Amerikan iç siyasetinde Trump’ın eli güçleniyor. Trump ABD başkanı olursa Çin’le gerilimin daha fazla artacağı kesin. Trump’ın NATO ve AB ile ilgili düşünceleri de ortada. AB’yi önemsiz görüyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron başta olmak üzere Avrupalı liderleri küçümsüyor. Trump’ın NATO’dan çıkma fikrinde olduğunu danışmanı John Bolton söyledi.

Üç. AB ise -tuhaf bir ciddiyetle- Rusya ile olası bir savaşa hazırlanıyor. Ve ABD’nin dikkatini Çin’e verdiği gerçeğinden yola çıkarak endişe ediyor. Yalnız kalacağını düşünüyor. Macron “Avrupa Ukrayna’da savaşmak için ABD’ye bağımlı olmamalı” dedi. “Gerekirse Ukrayna’ya asker göndeririz” imasında bulundu.

Dört. Avrupa, güvenlik politikalarını ABD’den bağımsız kılma ve “stratejik otonomi” kazanma arayışında. Ancak askeri altyapı çok zayıf. AB güvenliğinin yine NATO içinde -ABD NATO’da kalsa da kalmasa da- sağlanması gerektiğini düşünüyorlar. Böylece iki askeri gücü, İngiltere ve Türkiye’yi içeride tutacaklar. Türkiye’yi geçtiğimiz günlerde “Avrupa Gökyüzü Kalkanı” projesine sürpriz bir şekilde kabul etmeleri bu bakış açısının ürünü (Bu ABD’nin de desteklediği bir süreçtir. Fransa dışarıda kalmıştır.)

Beş. ABD enerjisini Uzak Asya’ya yöneltecek ve bölgedeki varlığını azaltacaksa iki şeyi yapmak zorunda. Yazmıştık: Birincisi İsrail’in güvenliğini sağlamak (ABD ‘Bölgeden çekilirim’ diyor ama bir şartı var, 2 Şubat). İkincisi: İran’ı........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play