Bir terör örgütü var. Adı: PKK.

O terör örgütünün bir silahlı kanadı var. Bir de siyasi kanadı.

Silahlı kanadı oluşturan teröristler aldıkları emir üzere ölüm kusuyorlar.

Siyasi kanadı oluşturanlar ise aldıkları emir gereği siyasi sonuç devşirmek için faaliyet icra ediyorlar.

Kısacası terörün siyasetini yapıyorlar.

Hiç çekinmeden, pervasızca.

Terör örgütünün siyasi propagandasını yapıyorlar.

Terör örgütünün ölüm kusan silahlı kanadındaki teröristleri “özgürlük savaşçıları” olarak selamlıyorlar.

*

Belediye başkanı seçiliyorlar.

Belediyeyi örgütten aldıkları talimat doğrultusunda yönetiyorlar.

Örgüt tarafından atanıyorlar.

Sandık sadece biçimsel bir yasallık kılıfı.

Sonrasında örgüt ne derse o.

*

Milletvekili seçiliyorlar.

Daha doğrusu örgüt tarafından belirlenip atanıyorlar.

Sandık, seçilmişliğin yasal kılıfı.

Meclis’e geliyorlar.

Meclis’i yönetecek başkan vekiline sahip oluyorlar.

Altlarında devletin kendilerine tahsis ettiği makam araçlarıyla dolaşıyorlar.

Sabah akşam terör örgütünün ve liderinin propagandasını yapıyorlar.

Yetmezmiş gibi, tehditler savuruyorlar.

Dokunulmazlık zırhının arkasına sığınıp terörün siyasetini pervasızca yapıyorlar.

Sonra utanmadan kalkıp bu ülkede demokrasinin olmadığını söyleyerek devleti/hükümeti suçluyorlar.

Devletin sömürgeci ve faşist olduğunu söylüyorlar.

*

Şimdi soruyorum size: Terör örgütünün silahlı elemanlarıyla siyasi elemanları arasında ne fark var?

Sadece rolleri farklı.

Görevleri farklı.

Her ikisi de aynı örgütün elemanı.

Her ikisi de talimatla hareket ediyor.

Talimat aldıkları yer aynı merkez.

Birinin elinde silah var, ötekinin elinde yasal siyaset kartı.

*

O terör örgütünün partisine ne yazık ki en büyük desteği Atatürk’ün kurduğu parti CHP veriyor.

Dahası, desteğin ötesinde o terör örgütünün partisiyle ittifak içine giriyor.

Bu olayda yasallık ile meşruiyeti birbirine karıştırılıyor.

Bence Atatürk’ün partisi olma iddiasındaki CHP bunu bilerek yapıyor.

DEM Parti’nin PKK’nın partisi olduğunu elbette biliyorlar.

Bal gibi biliyorlar.

Çünkü o partinin yöneticileri bunu saklama gereği bile duymuyorlar ki.

Açık açık kendileri söylüyor zaten.

CHP bunu bildiği halde siyasi iş birliğine yasallık kılıfı geçirmek için o partinin yasal bir parti olduğunu her seferinde söyleyip duruyor.

Sanki bunu bilmeyen varmış gibi!

Elbette o parti, yani PKK’nın partisi, yasalara göre kurulmuş bir parti.

O yüzden seçimlere katılabiliyor.

O yüzden Meclis’te bulunuyor.

O nedenle devlet bütçesinden devasa yardımlar alıyor.

Sorun yasallığında değil ki, asıl meşruluğunda.

Terör örgütlerinin çeşitli kılıflarla parti kurmalarına izin veren yasalarımızın kendisi o yüzden sorunlu zaten.

Yasallık, her zaman meşruluk anlamına gelmez.

*

Bu yasaların ivedilikle demokratik meşruluk temelinde düzenlenmesi şart.

Demokrasilerde terör örgütlerinin partilerine yer yoktur.

Terörün propagandasına ve siyasetine yer yoktur.

Terörün siyaseti gayrı meşrudur.

Yeryüzünün hiçbir ülkesinde o ülkeyle savaşım halinde olan terör örgütlerinin partilerine hayat hakkı tanınmaz.

Bırakınız yasalara göre kurulmuş bir partinin terör örgütüne sırtını dayadığını açıklamasını, o terör örgütün eylemlerini kınamaktan kaçınması bile kapatılma nedeni sayılır demokratik ülkelerde.

İspanya’da Batasuna partisi bu yüzden kapatılmadı mı?

ETA’nın terör eylemini kınamadığı için.

Oysa Batasuna da 1978’de kurulmuş yasal bir partiydi.

CHP’nin siyasi iş birliği içine girdiği partinin genel başkanları ve yöneticileri, PKK’yı bir terör örgütü olarak değil silahlı bir halk hareketi olarak gördüklerini, o örgütün liderini de kendi önderleri olarak kabul ettiklerini açıklamaktan hiç bir zaman geri durmadılar. Hâlâ mecliste her gün Öcalan’a methiyeler dizmekten de geri durmuyorlar. Öcalan’ın tecrit koşulları kaldırılmadığı ve sorun çözülmediği sürece Türkiye’nin huzur bulamayacağını tehdit yollu söyleyip duruyorlar.

CHP’nin yerel seçim öncesi PKK tarafından alçakça katledilen şehitlerimizle ilgili terör örgütünü kınayan ortak bildirinin altına PKK’nın meclisteki partisiyle beraber imza koymaktan kaçınması, ifşa olmuş suç ortaklığının utanç verici vesikasıdır.

Anayasa Mahkemesi’nin PKK terör örgütünün partisi olduğunu gösterir onca belgeye ve delile rağmen terör örgütünün partisini kapatmaktan kaçınmakla yetinmeyip o partiye bir de Hazine’den para yardımı yapılmasını sağlayan kararı, düşündürücü olduğu kadar üzücüdür.

Avrupa demokrasilerinde Batasuna kararı ortadayken Anayasa Mahkemesi’nin o terör örgütünü demokrasi ve hukuk kisvesi altında korumaya almış olmasını anlamak ve anlamlandırmak asla mümkün değildir.

X

Lafı uzatmadan diyeceğimi diyeyim.

Bana göre terör örgütünün silahlı kanadı ile siyasi kanadı arasında hiç bir fark yoktur.

İlkesel olarak demokrasilerde terör örgütlerinin partilerine de yer olmaması gerektiğine inananlardanım.

Bu terör örgütü ister etnikçi-ayrılıkçı temelde olsun, ister dinci, ister mezhepçi, fark etmez.

Yasal çerçevede kurulmuş bir parti terör örgütlerinin siyasi kanadı olarak söylem ve eylem ortaya koydukları andan itibaren meşruiyetlerini kaybederler ve kapatılmayı hak ederler.

PKK’nın partisine sırf Meclis’te olduğuna bakılarak gösterilen müsamaha, yarın DEAŞ’ın veya FETÖ’nün partisi için de gösterilecek midir?

Eğer öyleyse vay ülkemizin haline!

X

CHP’ye soruyorum:

Türkiye ile savaş halinde olan dinci bir terör örgütün talimatıyla kurulduğu besbelli olan bir parti günün birinde Meclis’e girerse, sabah akşam Atatürk’e ve cumhuriyetin değerlerine saydırırsa, hilafet ve şeriat istemi doğrultusunda halkı kışkırtıp durursa ne yaparsınız?

O partinin kapatılması için gerekli çağrılarda mı bulunursunuz, yoksa PKK’nın partisi için dediğinizin aynısını deyip korumaya mı çağırırsınız?

Bu sorunun net cevabını bekliyorum.

Öyle lafı dolandırmadan dosdoğru cevap vermeye çağırıyorum sizi.

Bakmayın siz CHP’nin 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’nün siyasi ayağı deyip durduğuna. İnanınız FETÖ’yü alenen savunan FETÖ’nün partisi Meclis’te olsaydı ne Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılırdı ne de CHP kapatılması için çağrı da bulunurdu.

Nerden mi biliyorum?

Çünkü FETÖ’nün STK’ları, televizyon ve gazeteleri ve bankası kapatıldığında CHP “demokrasi elden gidiyor!” diye kızılca kıyamet koparmıştı da ordan biliyorum.

Şimdi bakalım DEAŞ benzeri dinci terör örgütünün partisi için sorduğum soruya nasıl cevap verecekler göreceğiz.

X

Bu ülkeye yazık!

Anayasa Mahkemesi’nin Avrupa’nın güya hukukî değerlerini gözeterek sergilediği tavır, ziyadesiyle içler acısıdır.

Avrupa’nın demokrasisi de hukuk sistemi de ortada.

İsrail’in işgal ve soykırımını eleştirmeyi dahi suç sayan bir Avrupa’nın demokrat olduğunu kim söyleyebilir, hukukun üstünlüğüne inandığını kim iddia edebilir?

Soruyorum size: Hamas’ın ideallerini benimseyen ve Hamas’ın talimatıyla hareket eden bir partinin kurulmasına izin verirler mi?

Avrupa demokrasileri bırakınız Hamas’la iltisaklı bir partinin kuruluşuna izin vermeyi “Hamas bir terör örgütü değildir” demeyi bile suç sayan bir hukuk sistemine sahip.

Biz ise kalkıp terör partisinin kapatılması halinde ülkemizin demokrasi ve hukuk siciline kara leke düşüreceğimizi düşünerek hareket ediyoruz.

Anayasa Mahkemesi’nin mülahazası ne yazık ki gördüğüm kadarıyla bu.

Çok yazık!

X

Türkiye artık bir yol ayrımında.

Hepimiz bir yol ayrımındayız.

Safımızı netlikle ortaya koymalıyız.

Terör örgütlerinin silahlı kanadı ile siyasi kanadı arasında fark görenler bilsinler ki o terör örgütünün ülkeye verdikleri her zarara ortaktırlar.

O terör örgütün partisiyle iş birliği içine girenler de bilsinler ki sundukları bu siyasi destek dolayısıyla apaçık bir aymazlık içindedirler.

Dökülen her kandan onlar da siyaseten sorumludurlar.

Sonsöz:

Silah ile siyaset bir arada olamaz.

Sırtını silaha dayamış bir siyaset gayrı meşrudur ve zinhar kabul edilemez.

Terör eylemleri ne kadar gayrı meşru ise terörün siyaseti de o kadar gayrı meşrudur, biline!

MİLLİ YAS DEĞİL MİLLİ DURUŞ!

Milli yas ilan edilmeli diyen CHP evvela terör örgütünün partisiyle her türlü siyasi iş birliğini sonlandırmalıdır.

Gayrısı inandırıcı ve samimi değildir.

Terör örgütünün Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde konuşlandığı sır değildir.

Hatta Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin hamiliğinde terör örgütüne bir devlet kurdurulmak istendiği de…

Peki, bu durumda CHP’nin tıpkı terör örgütünün partisi gibi Irak ve Suriye tezkerelerine hayır demesinin sebebi nedir?

Irak ve Suriye tezkereleri olmadan oralarda terör örgütüne karşı hangi yasal çerçevede mücadele edilecektir?

CHP PKK’ya Irak ve Suriye’de PKK’ya yönelik askeri operasyonlara karşı çıkarken içeride de PKK’nın partisiyle iş birliği içine girmekten kaçınmıyor. Hatta o partiyi, o partinin yöneticilerinden daha çok savunuyor. O partinin terör örgütüyle olan iltisakını eleştiri konusu yapanlara karşı her seferinde, “O parti yasal bir partidir” deyip savunma gereği duyuyor.

Terör örgütünü kınayan ortak bildirinin altına o partiyle siyasi iş birliğine halel gelmesin diye imza koymaktan kaçınıyor.

Sonra kalkıp “AK Parti’nin kirli siyasetine gelmeyiz” deyip çarpıtma yoluna gidiyor.

Sonra CHP’nin görünürdeki başkanı kalkıp şehit cenazesine gidiyor.

Ne mi oluyor?

Oradan adeta kovuluyor.

Milli yas bahanesine gerek yok.

Evvela PKK’nın partisine karşı tavrınızı netleştireceksiniz.

PKK’ya karşı çıkıp partisinden yana olmak en hafif tabiriyle ilkesizliğin ve samimiyetsizliğin dik alasıdır çünkü. Bu bir.

Kudretli devletler terör örgütlerini sevindirecek acziyet içine girmezler. Bedel ödetirler. Bu da iki.

Milli yas ilanı, bir acziyet ifadesidir.

Milli yas isteyenler, samimi iseler şayet, bugünkü İYİ Parti’yi dışta tutarak söylüyorum, evvela terör örgütünün partisine karşı millî bir duruş sergilemelidirler.

Bilinsin ki terör örgütüne ve partisine karşı asıl gerekli olan millî bir duruştur. Nokta.

QOSHE - Siyasi kanat ile silahlı kanat arasında ne fark var? - Mehmet Metiner
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Siyasi kanat ile silahlı kanat arasında ne fark var?

30 4
26.12.2023

Bir terör örgütü var. Adı: PKK.

O terör örgütünün bir silahlı kanadı var. Bir de siyasi kanadı.

Silahlı kanadı oluşturan teröristler aldıkları emir üzere ölüm kusuyorlar.

Siyasi kanadı oluşturanlar ise aldıkları emir gereği siyasi sonuç devşirmek için faaliyet icra ediyorlar.

Kısacası terörün siyasetini yapıyorlar.

Hiç çekinmeden, pervasızca.

Terör örgütünün siyasi propagandasını yapıyorlar.

Terör örgütünün ölüm kusan silahlı kanadındaki teröristleri “özgürlük savaşçıları” olarak selamlıyorlar.

Belediye başkanı seçiliyorlar.

Belediyeyi örgütten aldıkları talimat doğrultusunda yönetiyorlar.

Örgüt tarafından atanıyorlar.

Sandık sadece biçimsel bir yasallık kılıfı.

Sonrasında örgüt ne derse o.

Milletvekili seçiliyorlar.

Daha doğrusu örgüt tarafından belirlenip atanıyorlar.

Sandık, seçilmişliğin yasal kılıfı.

Meclis’e geliyorlar.

Meclis’i yönetecek başkan vekiline sahip oluyorlar.

Altlarında devletin kendilerine tahsis ettiği makam araçlarıyla dolaşıyorlar.

Sabah akşam terör örgütünün ve liderinin propagandasını yapıyorlar.

Yetmezmiş gibi, tehditler savuruyorlar.

Dokunulmazlık zırhının arkasına sığınıp terörün siyasetini pervasızca yapıyorlar.

Sonra utanmadan kalkıp bu ülkede demokrasinin olmadığını söyleyerek devleti/hükümeti suçluyorlar.

Devletin sömürgeci ve faşist olduğunu söylüyorlar.

Şimdi soruyorum size: Terör örgütünün silahlı elemanlarıyla siyasi elemanları arasında ne fark var?

Sadece rolleri farklı.

Görevleri farklı.

Her ikisi de aynı örgütün elemanı.

Her ikisi de talimatla hareket ediyor.

Talimat aldıkları yer aynı merkez.

Birinin elinde silah var, ötekinin elinde yasal siyaset kartı.

O terör örgütünün partisine ne yazık ki en büyük desteği Atatürk’ün kurduğu parti CHP veriyor.

Dahası, desteğin ötesinde o terör örgütünün partisiyle ittifak içine giriyor.

Bu olayda yasallık ile meşruiyeti birbirine karıştırılıyor.

Bence Atatürk’ün partisi olma iddiasındaki CHP bunu bilerek yapıyor.

DEM Parti’nin PKK’nın partisi olduğunu elbette biliyorlar.

Bal gibi biliyorlar.

Çünkü o partinin yöneticileri bunu saklama gereği bile duymuyorlar ki.

Açık açık kendileri söylüyor zaten.

CHP bunu bildiği halde siyasi iş birliğine yasallık kılıfı geçirmek için o partinin yasal bir parti olduğunu her seferinde söyleyip duruyor.

Sanki bunu bilmeyen varmış gibi!

Elbette o parti, yani PKK’nın partisi, yasalara göre kurulmuş bir parti.

O yüzden seçimlere katılabiliyor.

O yüzden Meclis’te bulunuyor.

O nedenle devlet bütçesinden devasa yardımlar alıyor.

Sorun yasallığında değil ki, asıl meşruluğunda.

Terör örgütlerinin çeşitli kılıflarla parti kurmalarına izin veren yasalarımızın kendisi o yüzden sorunlu zaten.

Yasallık, her zaman meşruluk anlamına gelmez.

Bu yasaların ivedilikle demokratik meşruluk temelinde düzenlenmesi şart.

Demokrasilerde terör örgütlerinin partilerine yer yoktur.

Terörün propagandasına ve siyasetine yer yoktur.

Terörün siyaseti gayrı meşrudur.

Yeryüzünün hiçbir ülkesinde o ülkeyle savaşım halinde olan terör örgütlerinin partilerine hayat hakkı tanınmaz.

Bırakınız yasalara göre kurulmuş bir partinin terör örgütüne sırtını dayadığını açıklamasını, o terör örgütün eylemlerini kınamaktan kaçınması bile........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play