Allah’ın Atiyyesi İman ve Şükür

Allah her insanın sırtına taşıyabileceği kadar yük yüklemiştir. Taşıyamayacağı bir yükü hiç kimsenin sırtına vurmamıştır.

İman ve ibadet, nefsin taşıyamayacağı bir yükümlülük değildir. Eğer böyle olsaydı nefsin Hâlık’ı ona bu yükümlülüğü vermezdi.

Allah’ın nefse vurduğu iman ve ibadet yükü, Allah’ın atiyesidir, hediyesidir, lütfudur. Nefis ise bu yükün matiyyesidir, yani taşıyıcısıdır. Nefis kendisine yapılan teklifi kaldırmak ve taşımakla yükümlüdür. Yani Allah’ın emirlerine muhatap olmak ve yerine getirmekle ve Allah’ın yasaklarından kaçmakla yükümlüdür. İşte bütün bu yükümlülükler nefsin sırtına vurulan yükler ve sorumluluklardır. Allah’ın verdiği sorumlulukları taşıyabilecek güç ve kudret nefiste vardır. Nefis bunları yüklenmediğinde, daha ağır yükler sırtına düşer ve nefis bunların altında ezilir.

Emredilen İtikat: Allah inancı

Mesela nefis, zıtlıklar ve çelişkiler arasında, kendisini küfre, inkâra ve isyana atabilecek yollar da bulur ve girer. Batıl yollara hak diye girer. Bâtıl yollara girdiğinde ise sanki hakkı görecek ve kabul edecek gücü kaybeder. Bedîüzzaman bunu şöyle misallendirir: Meselâ, güneşin eli sana yetişir, ışığıyla başını okşar; fakat senin elin güneşe yetişemez. O halde, güneşin sana karşı iki ciheti vardır:

1-Yakınlık ciheti. Güneş sana yakındır, güneşin eli senin başındadır, omuzundadır. Güneş seni ısıtır, yakar, sana renk verir, eşyalarını şekillendirir, sana yön verir.

2-Uzaklık ciheti. Sen güneşe uzaksın. Elin güneşin sırtına ulaşamaz. Güneşin sırtını sıvazlayamazsın. Güneşe emir veremezsin, güneşi keyfince hareket ettiremezsin, güneşe tesir edemezsin.

Eğer sen güneşten uzak olduğunu düşünüp, “Güneş bana tesir edemez” desen veya güneşin sana yakın olduğu cihetini düşünüp “Güneşe tesir edebilirim, onu yönlendirebilirim” desen, cahilliğini ilan etmiş olursun.

Keza, Allah ile nefis arasında da biri yakınlık, diğeri uzaklık iki cihet vardır. Yakınlık Allah’ındır. Allah bize bizden daha yakındır. Uzaklık ise nefsindir. Eğer nefis, uzaklığı cihetiyle, enaniyet ile Allah’a bakıp, “Bana tesir edemez” derse dalâlete düşer.

Ve keza nefis, mükâfâtı gördüğü zaman, “Keşke ben de öyle yapaydım, böyle olaydım!” der. Cezânın şiddetini de gördüğü zaman, bunu genelleştirir, başkalarının da aynı cezayı paylaştığını düşünür ve inkâr ile kendisini tesellî eder.1

Nefsin Hüsran Noktası

Göklerin, dağların ve yerlerin çekindiği halde insan nefsinin yüklendiği emanetin bir kısmının “Ene”den ibaret olduğunu kaydeden Bedîüzzaman, enenin, Hz. Âdem (as) zamanından beri insanlığın etrafına dal budak salmış nûrânî bir Tûbâ ağacı ile, müthiş bir Zakkum ağacının çekirdeği hükmünde geliştiğini, Peygamberlerin ene’ye “kulluk” ziyneti takarlarken, şirk dünyasının ona “ilah” manası yüklediğini; yani Peygamberlerin elinde ene’nin Allah’ın kulu, peygamberleri dinlemeyen kör felsefenin elinde ise –hâşâ- Allah’ın ortağı unvanı kazandığını kaydeder.2

Yani yaratılış hikmetini unutup fıtrî vazifesini terk ederek kendine mânâ-i ismiyle bakan ve kendini Mâlik itikat eden ene emanete hıyanet eder. “Nefsini hüsrana daldıran, hüsrana uğramıştır.”3 Âyeti ile işaret edildiği gibi hüsrana uğrar.4

Yani nefis ancak kulluk yapabilir, ilahlık yapamaz.

Dipnotlar:

1- Mesnevî-i Nûriye, s. 67

2- Sözler, s. 494-498

3- Şems Sûresi: 10

4- Sözler, s. 496

QOSHE - İman ve ibadet, Allah’ın atiyesidir - Süleyman Kösmene
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İman ve ibadet, Allah’ın atiyesidir

6 22
02.02.2024

Allah’ın Atiyyesi İman ve Şükür

Allah her insanın sırtına taşıyabileceği kadar yük yüklemiştir. Taşıyamayacağı bir yükü hiç kimsenin sırtına vurmamıştır.

İman ve ibadet, nefsin taşıyamayacağı bir yükümlülük değildir. Eğer böyle olsaydı nefsin Hâlık’ı ona bu yükümlülüğü vermezdi.

Allah’ın nefse vurduğu iman ve ibadet yükü, Allah’ın atiyesidir, hediyesidir, lütfudur. Nefis ise bu yükün matiyyesidir, yani taşıyıcısıdır. Nefis kendisine yapılan teklifi kaldırmak ve taşımakla yükümlüdür. Yani Allah’ın emirlerine muhatap olmak ve yerine getirmekle ve Allah’ın yasaklarından kaçmakla yükümlüdür. İşte bütün bu yükümlülükler nefsin sırtına vurulan yükler ve sorumluluklardır. Allah’ın verdiği sorumlulukları taşıyabilecek güç ve kudret nefiste vardır. Nefis bunları yüklenmediğinde, daha ağır yükler sırtına düşer ve nefis bunların altında ezilir.

Emredilen İtikat: Allah inancı

Mesela nefis, zıtlıklar ve çelişkiler arasında, kendisini küfre, inkâra ve isyana atabilecek yollar da bulur ve girer. Batıl yollara hak diye girer. Bâtıl yollara girdiğinde ise sanki hakkı görecek ve kabul edecek gücü kaybeder.........

© Yeni Asya


Get it on Google Play