“Tahavvülat-ı Zerrat (yani zerrelerin değişikliğe uğraması ve hareketliliği) Nakkaş-ı Ezelinin kalem-i kudreti, kitab-ı kâinatta yazdığı ayat-ı tekviniyenin (kâinata ait olan ayetlerin) hengâmındaki ihtizazatı ve cevelanıdır.”

Buna göre, bütün zerreler kıyamete kadar yapacakları vazifeleri almışlardır.

Kâinatta zerreler âleminde âleminde hiçbir işin aksamadığını görmek mümkün. Yani kendilerini yaratanın emirleri dışında çıkmadıklarından bu da onların ibadeti oluyor.

İnsan, arz, kâinat âleminde apaçık görülen bu özelliklerden anlaşılıyor ki; her şey bir elden çıkıyor. Bu muti askerler kendi hususi lisanları ile o “BİR”e itaat ediyor, O “BİR”e ibadet ediyor. Her şeyi içinde barındıran ve kıyamete kadar her an hükmünü muhafaza eden o iki sırlı kelime “İTAAT VE İBADET” düsturlarından ayrılmıyorlar.

Üstad Hazretleri Mesnevi-i Nuriye’de…

“Kâinatta görünen Tanzimat, muvazenat, nizamat kabza-i tasarrufunda bir mizan ve nizam bulunan Halik’ın vücub-u vücuduna delalet etmekle “La İlahe İllallah” cümlesini okur.

Ve keza intizam ve ıttırad (tertip, düzen, sıra) hükümfermadır. Bu iki sıfat, mutasarrıfın vahdetine ve bir olduğuna şahadet etmekle (La ilahe illallah)hakikatini ilan ediyor.

Ve keza semavat sahifesini güneş ve yıldızlarla yazan kudretle, bal arısı ile karıncanın sahifelerini yazan hüceyrat ve zerrat ile yazan kudret bir olduğundan (La ilahe illallah) ile Halik’ın bir olduğuna delalet ve şahadet (şahitlik) ederler…”

Bütün mahlûkat Allah’ın “AMİR” İsm-i celili doğrultusunda verilen emri noksansız olarak yerine getirmeleriyle “İBADET”lerini yapmaktadırlar.

Allah (cc) Amir’dir. Yani Cenab-ı Hak, her şeyi yaradılışının gayesini bildiren, varlık sebebini emreden Amir-i mutlaktır. O’nun emri fiildir, fiili emirdir. Hazreti Ali (ra)nın Peygamber Efendimizden rivayet ettiği Amir ismi Kur’an’da genellikle “ol” emri ile birlikte geçer. Kur’an, Cenab-ı Hakk’ın emri ile fiili arasındaki yakın ilişkiyi şöyle anlatır. “Onun işi bir şeyi dilediği zaman ol“ demektir. O da hemen oluverir” (Yasin S.) Kur’an, yalnız şuur sahiplerine emretmekle kalmaz. Hud ve enbiya surelerinde geçen ateşe de, yeryüzüne de emreder. Aldığı emri yerine getiren mahlûkatlar da “İBADET” vazifelerini yerine getirmiş olurlar.

QOSHE - Mevcudat namaz kılıyor - Çetin Acar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Mevcudat namaz kılıyor

5 9
10.03.2024

“Tahavvülat-ı Zerrat (yani zerrelerin değişikliğe uğraması ve hareketliliği) Nakkaş-ı Ezelinin kalem-i kudreti, kitab-ı kâinatta yazdığı ayat-ı tekviniyenin (kâinata ait olan ayetlerin) hengâmındaki ihtizazatı ve cevelanıdır.”

Buna göre, bütün zerreler kıyamete kadar yapacakları vazifeleri almışlardır.

Kâinatta zerreler âleminde âleminde hiçbir işin aksamadığını görmek mümkün. Yani kendilerini yaratanın emirleri dışında çıkmadıklarından bu da onların ibadeti oluyor.

İnsan, arz, kâinat âleminde apaçık görülen bu özelliklerden anlaşılıyor ki; her şey bir elden çıkıyor. Bu muti askerler kendi hususi lisanları ile o “BİR”e itaat ediyor, O “BİR”e ibadet ediyor. Her şeyi içinde barındıran ve kıyamete kadar her an hükmünü........

© Yeni Asya


Get it on Google Play