Bu kıssa, ölümden sonra dirilmenin gerçek olduğunu en bariz bir şekilde anlattığı gibi, Cenab-ı Allah “zamanın da sahibi benim, onu istediğim gibi tasarrufumda kullanırım” diyerek, isterse “BASIT” ismi ile genişletir, isterse “KABIT” ism-i celilleri ile daraltarak vahidiyetini ispat etmektedir.

“Bast-ı zaman sırrıyla çok seneler hükmünde olan birkaç dakikalık zaman-ı miraç, bu hakikatin sırrını ispat eder ve bilfiil vukuunu gösteriyor… Hem şu hakikate bina edilen beyn-el evliya kesretle (Evliyalar arsında çokça) vuku bulmuş olan “bast-ı zaman hadiseleridir” (3. Lema)

Bast-ı zaman hadiseleri Risale-i Nur’un yazılması, dağıtılması ve anlaşılmasının etkili olmasında da apaçık görülmektedir.

“Evet, ekser kardeşlerim ve yanımdaki umum arkadaşlarım ve müstensihler biliyorlar ki; On Dokuzuncu Mektub’un beş parçası, birkaç gün zarfında her gün iki üç saatte ve mecmuu on iki saatte hiçbir kitaba müracaat edilmeden yazılması… hatem-i nübüvveti gösteren dördüncü cüz, 3-4 saatte dağda, yağmur altında ezber yazılmış ve otuzuncu söz gibi mühim ve dakik bir risale, altı saat içinde… Yirmi Sekizinci Söz iki saat içinde…” (Barla Lahikası) yazılmaları bast-ı zamanın delilidir.

Ve yine o yıllardaki baskılara rağmen on binlerce nüshası elle yazılıp Anadolu’nun her tarafına ulaştırılması ve okuyanları kısa zamanda tahkiki imanı kazandırması da bast-ı zamanın diğer mucizesidir.

“Eskiden kırk günden tut, tâ kırk seneye kadar bir seyr-i süluk ile hakaik-i imaniyeye ancak çıkılabilirdi. Şimdi ise, Cenab-ı Hakkın rahmetiyle, kırk dakikada o hakaika çıkılacak… Kur’ani bir yolu açtığını, dikkatle okuyanlar hükmediyorlar.” (Kastamonu Lahikası)

Geçmiş zamanın zalim Roma imparatoru Dakyanus’un zulmünden kaçıp mağaraya sığınan Ashab-ı Kehf misali; bu zamanda da o zulümden daha beter zulüm görülmektedir. Ayet ve hadislerle vasıfları bildirilen İslam Deccali kendine tabi olanların hem dünyasını hem de ahiretlerini kaybettirmektedir.

Bu dehşetli durum karşısında Allah’ın rahmet ve inayeti ile Barla’ya sürülen Bediüzzaman hazretleri, mağara arkadaşlarını benzer kahraman talebeleri ile Risale-i Nurları telif etmeye başlar ve Barla kürsüsünden yayılan nur sayesinde dünyada milyonlarca kişi imanlarını kurtarmaktadır.

Ve bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Risale-i Nur hizmeti, Risale-i Nur cemaatleri ve medreseleri Ashab-ı Kehf’in sığındığı mağaralardır, girin kurtulun.

QOSHE - Ashab-ı Kehf, bast-ı zaman ve Risale-i Nur - Çetin Acar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ashab-ı Kehf, bast-ı zaman ve Risale-i Nur

3 0
31.01.2024

Bu kıssa, ölümden sonra dirilmenin gerçek olduğunu en bariz bir şekilde anlattığı gibi, Cenab-ı Allah “zamanın da sahibi benim, onu istediğim gibi tasarrufumda kullanırım” diyerek, isterse “BASIT” ismi ile genişletir, isterse “KABIT” ism-i celilleri ile daraltarak vahidiyetini ispat etmektedir.

“Bast-ı zaman sırrıyla çok seneler hükmünde olan birkaç dakikalık zaman-ı miraç, bu hakikatin sırrını ispat eder ve bilfiil vukuunu gösteriyor… Hem şu hakikate bina edilen beyn-el evliya kesretle (Evliyalar arsında çokça) vuku bulmuş olan “bast-ı zaman hadiseleridir” (3. Lema)

Bast-ı zaman hadiseleri Risale-i Nur’un yazılması, dağıtılması ve anlaşılmasının etkili olmasında da apaçık görülmektedir.

“Evet, ekser kardeşlerim ve yanımdaki umum arkadaşlarım ve müstensihler biliyorlar ki; On........

© Yeni Asya


Get it on Google Play