“Merkezî yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı. (…) Hatay, kamu yatırımlarını noksansız alsa da yereldeki vizyon eksikliği nedeniyle potansiyelini açığa çıkmakta zorlanan şehrimiz. Şu anda Hatay’daki mevcut yerel yönetim, maalesef şu deprem olayından sonra ‘ba’d-el harab-ül Basra’ oldu. Nerede belediye başkanı? Yok.”

Birinci cümle Erdoğan’ın zaten iyi bilinen zihin dünyasını ele veriyor.

Zira merkezî yönetimle yerel yönetimin el ele vermemesi ve dayanışma halinde olmaması halinde bunun sebebi yerel yönetimdekilerin isteksizliği ya da aymazlığı değildir.

Zira herkes bilir ki bir belediye başkanı merkezî yönetimden alabileceğini istemekten çekinmez. Hak ettiğini ve istediğini alamıyorsa kabahat onda değildir. Kabahat ve kusur vermeyen taraftadır.

Vermeyen taraf durumundaki merkezî yönetim yetkilileri yani Bakanlıklardaki görevliler parti ayrımı yapmaksızın her gelen teklifi objektif değerlendirseler zaten Erdoğan’ın dediği gibi bir problem olmaz. Zira Erdoğan açıkça parti farkını kastediyor.

Onun vizyonsuzluk dediği şey başkanın ufku ise unutulmasın ki o başkan bir zaman AKP’nin belediye başkanı idi.

Hem vizyonsuzluk merkezî yönetimden istenenlerin alınamaması ile ilgili de değil.

Dolayısıyla Erdoğan’ın kafası net.

Bir zamanlar AKP’li bir belediye başkanından duyduğumuz şu cümle de zaten bu bakışın bir eseri ya da başka bir veciz ifadesi: “Ateşe yakın olan ısınır!” Yani iktidara yakın dur ki nimetlerinden istifade edesin!

Gerçi Erdoğan ikinci cümlesinde “kamu yatırımlarını noksansız alsa da” diyerek ilk cümlede ifşa edip dağıttığını toparlamaya çalışıyor ama yeterli gelmiyor. Söz ağızdan çıktı bir kere.

Muhalefet haklı olarak konuşmayı eleştirdi. Hem Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve hem de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu net ve sert tepkiler verdi.

Hatta iktidara yakın bazı gazeteciler ve Haber Siteleri bile haberi bu eleştiriyi yansıtacak şekilde verdi. Bunlardan biri de haberi “Erdoğan’ın Hatay’daki konuşması neden tepki çekti, muhalefet ne dedi?” başlığı ile veren BBC NEWS TÜRKÇE idi.

İktidar partisinden olmayan belediye başkanlarının yeterli ve kaliteli hizmet veremeyeceğini açıkça ifade eden bu itiraf aynı zamanda merkezî idare yetkililerince sürekli ve düzenli irtikap edilen bir ahlaksızlığın ve suçun birinci ağızdan itirafıdır.

AKP’nin, iktidarının başlangıcından itibaren hem genel ve hem de mahallî seçimlerde daima belden aşağı vurarak netice almış olması bu işi “normal” görmemize yetmez.

Bir yanlış hep yapılınca yanlış olmaktan çıkmıyor.

Türk Ceza Kanununun “Kamu hizmetlerinden yararlanma hakkının engellenmesi” başlıklı 113. maddesi şöyle:

“ (1) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla;

a) Bir kamu faaliyetinin yürütülmesine,

b) Kamu kurumlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında verilen ya da kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak sunulan hizmetlerden yararlanılmasına, engel olunması hâlinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Suçun konusunun sağlık hizmeti olması hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranına kadar artırılır.”

Bu suçların hesabını soracak savcı var mı?

Birileri yargı ile oynayarak hukuk devletini boğmaya ve bu soruyu cevapsız bırakmaya çalışıyor.

QOSHE - Merd-i Kıptî Hatay’da - Ahmet Battal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Merd-i Kıptî Hatay’da

12 35
10.02.2024

“Merkezî yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı. (…) Hatay, kamu yatırımlarını noksansız alsa da yereldeki vizyon eksikliği nedeniyle potansiyelini açığa çıkmakta zorlanan şehrimiz. Şu anda Hatay’daki mevcut yerel yönetim, maalesef şu deprem olayından sonra ‘ba’d-el harab-ül Basra’ oldu. Nerede belediye başkanı? Yok.”

Birinci cümle Erdoğan’ın zaten iyi bilinen zihin dünyasını ele veriyor.

Zira merkezî yönetimle yerel yönetimin el ele vermemesi ve dayanışma halinde olmaması halinde bunun sebebi yerel yönetimdekilerin isteksizliği ya da aymazlığı değildir.

Zira herkes bilir ki bir belediye başkanı merkezî yönetimden alabileceğini istemekten çekinmez. Hak ettiğini ve istediğini alamıyorsa kabahat onda değildir. Kabahat ve kusur vermeyen taraftadır.

Vermeyen taraf durumundaki merkezî yönetim yetkilileri yani Bakanlıklardaki görevliler parti ayrımı yapmaksızın her gelen teklifi objektif değerlendirseler zaten Erdoğan’ın dediği gibi bir problem olmaz. Zira Erdoğan açıkça parti farkını kastediyor.

Onun vizyonsuzluk........

© Yeni Asya


Get it on Google Play