Sohbetimizde sorduğumuz sorulardan biri de şu idi:

-Ramazanda öğleyin o yemekhanelerde yemek yemeyenlerin oranı ne kadar? Kamu kurumlarının öğle yemeği talebi ramazan ayında ne kadar düşüyor?

Cevap:

-Yaklaşık yüzde yetmişi ramazanda öğle yemeği yemeye devam ediyor. Yemeyenler öğle yemeği yerine iftar yemeği parası alıyor.

Oruç tutanların her geçen gün artması istenir ve beklenirken bu oran gösteriyor ki pek de öyle olmuyor.

Hele “dindarların iktidarı” denilen iktidar döneminin yirmi iki seneyi bulduğu düşünüldüğünde, geldiğimiz nokta üzücü.

Daha da önemlisi, muhatabımızın -hem de biz sormadan- söylediği şu ilave cümlelerde saklı olan mana:

-Bir de “oruç tutacağım, beni de yemek yiyecekler listesinden çıkarın, onun yerine iftar yemeği parası verin” deyip iftar parasını alan ve görünüşte oruç tutan ama yine de yemekhaneye gelip ya da dışarı çıkıp öğle yemeği yiyenler var ki asıl insanı üzen onlar.

Geldiğimiz nokta, bilhassa devleti dine hizmet ettirmek için iktidarın dindarlarda olması gerektiğini iddia eden siyaset ve bürokrasi meraklısı müminlerin hedef ve beklentileri açısından hiç de iç açıcı değil.

Onların bu hedefi suya düştü ve bu hamiyetle de olsa siyaseti ya da bürokrasiyi elde tutma iddiası maalesef çürüyüp çürüttü.

“Ben topuzcu değil nurcuyum” diyen ama siyasetçi dindarları destekleriyle iktidara taşıyan ve iktidarda muhafaza etmekte olan samimi dindarlar açısından da elbette üzücü bir netice.

Bu neticenin kabahatini “şuna buna, öcüye şucuya” yüklemek bir mana ifade etmez. Dine hizmete az çok ehil olan herkes mesuldür.

Ama mesuliyetin büyüğü, sivil alanda nur ve nasihatle dine hizmet edebilecek insanların bu enerjisini siyaset topuzlarına, devlete, iktidara ve dünyaya kanalize eden “önder dindarlar”dadır.

Bediüzzaman’ın “topuz böyle bir zamanda kalbi ıslah etmez” hükmünü onlara anlatamadık ya da anlamadılar.

“Devlet kuvvetiyle dindarlaştırma” kalıpta kalıp duruyor ve kalbe nüfuz etmiyor.

Daha da kötüsü bir tür nifak/münafıklık ortaya çıkıyor, hem de ramazanda bile. Bu büyük bir musibet.

Yine Bediüzzaman’ın “siyaset topuzuyla hareket edilse, galebe çalınsa, o kâfirler münafık derecesine iner. Münafık, kâfirden daha fenâdır. Demek, topuz böyle bir zamanda kalbi ıslâh etmez. O vakit, küfür kalbe girer, saklanır, nifaka inkılâp eder.” cümlelerinden ders alabilenler ise dizini dövüyor.

Ama bu yetmez.

Gereğini yapmak ve devletin dizginini adaletli demokratlara vermek şart.

***

Bugünlerde TRT ve “tabii.com” hakkında fazlaca yazıyoruz. Ama ihtiyaçtan. Yine yazalım:

17.03.2024 sabaha karşı saat 04.38’de TRT’ye ait “tabii com” isimli dijital platformda yayınlanan sahur programında misafir konuşmacı olan eski İstanbul Başvaizi Mustafa Akgül Hoca konuşmasının bir yerinde; “Said Nursi Hazretleri” diye söze başlayıp Risale-i Nur’dan bir cümle söyler söylemez hemen araya müzikli bir reklam girmiş. Akgül Hocaya tekrar dönüldüğünde izleyiciler onun Risaleden naklettiği cümlenin sonunu ancak yakalayabilmiş.

Bu tür uygulamaların bir hikmeti var mıdır Sayın Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu yetkilileri?

QOSHE - Dindarlık ve sahte dindarlık - Ahmet Battal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dindarlık ve sahte dindarlık

9 1
30.03.2024

Sohbetimizde sorduğumuz sorulardan biri de şu idi:

-Ramazanda öğleyin o yemekhanelerde yemek yemeyenlerin oranı ne kadar? Kamu kurumlarının öğle yemeği talebi ramazan ayında ne kadar düşüyor?

Cevap:

-Yaklaşık yüzde yetmişi ramazanda öğle yemeği yemeye devam ediyor. Yemeyenler öğle yemeği yerine iftar yemeği parası alıyor.

Oruç tutanların her geçen gün artması istenir ve beklenirken bu oran gösteriyor ki pek de öyle olmuyor.

Hele “dindarların iktidarı” denilen iktidar döneminin yirmi iki seneyi bulduğu düşünüldüğünde, geldiğimiz nokta üzücü.

Daha da önemlisi, muhatabımızın -hem de biz sormadan- söylediği şu ilave cümlelerde saklı olan mana:

-Bir de “oruç tutacağım, beni de yemek yiyecekler listesinden çıkarın, onun yerine iftar yemeği parası verin” deyip iftar parasını alan ve görünüşte oruç tutan ama yine de yemekhaneye gelip ya da dışarı çıkıp öğle yemeği yiyenler var ki asıl insanı üzen onlar.

Geldiğimiz nokta, bilhassa devleti dine hizmet ettirmek için iktidarın dindarlarda olması........

© Yeni Asya


Get it on Google Play