Filistinliler ile Siyonist İsrail arasındaki mücadele dünyada en uzun süren anlaşmazlıkların başında gelmektedir.

Osmanlı’nın çekilmek zorunda kalmasından sonra bölgeye hakim olan İngilizlerin Filistin’e ihanetleri, ‘İsrail-Filistin Sorunu’nun başlangıç noktasını oluşturuyor.

2 Kasım 1917’de, Birinci Dünya Savaşı sürerken, dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı olan Arthur Balfour’un adını taşıyan ‘Balfour Deklarasyonu’nuna göre ‘Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olan Filistin topraklarında bir “Yahudi ulusal anayurdu” kurulmasına destekleneceği ibaresine yer verildi.

Filistinliler, deklarasyonu büyük bir ihanet olarak ilan etmişlerdi. Çünkü Filistinlilere ait olan bir toprağı Yahudilere söz vermesinin “gayrimeşru” olduğu gibi o dönemde bölgede nüfusun yüzde 90’ını oluşturan Arap halkının İngiltere tarafından “azınlık” sayılmış olması açıkça bir düşmanlıktı.

Ortadoğu’da istikrarsızlığın kaynağı ve bugün Siyonist İsrail’in sürdürdüğü insanlık faciasının müsebbibi o tarihi ihanetlerinin bir sonucudur.

ABD ve İngiltere’nin öncülük ettiği Batı, terör devleti İsrail’in tüm kırmızı çizgileri aşarak sürdürdüğü vahşetin hem sorumlu hem de suç ortağıdır.

Filistin halkının büyük kayıpları ve acıların yanında, kendi kaderini tayin etme hakkı yönündeki mücadelesi ve zorlu arayışları ise maalesef hâlâ sonuçlanmış değil.

Kısacası, son 100 yılı aşkındır Filistinlilere reva görülen sömürgecilik, sürgün, askeri işgal, yıkım ve toplu katliamlar ile tehcir gibi hukuk ihlalleri maalesef aralıksız sürdü ve de sürüyor.

Batı’nın ihanetleri ve sınırsız desteğiyle azgınlaşan Siyonist İsrail soykırım ve yıkıma devam ederken, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun “Çıkarınızı korumak istiyorsanız, sessiz kalın” tehdidinden etkilenen Arap ülkelerinin diktatörleri ise Filistinlileri savunmasız, sahipsiz ve yalnız bıraktığı bir gerçektir.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ortak bir tavır alma imkanından yoksun olduğu içinmaalesef Filistin konusunda da yetersiz ve çaresiz kaldığı ise bir diğer gerçektir.

*

Günümüz Müslümanları iman, sabır, teenni, kararlılık, birlik ruhu ve şuuru ile hareket etmedikleri için bugün sadece Gazze değil, tüm ‘Alemi İslam’, Siyonist İsrail ve Batılı haçlılar tarafından kuşatılmış durumdadır…

Alemi İslam, tevhid ruhu içinde hareket etmedikçe kendilerini kuşatan bu şer ittifakının moral ve motivasyonu ile teşebbüs imkânlarını yok edemeyecekleri gerçeği artık bilinmeli ve kendilerini bu gerçeğe göre yeniden yapılandırmalıdırlar.

Kur’an’da şöyle bilgi yer alır; “tarihte Yahudiler ve müşrikler, ne zaman bozgunculuk yapıp, küstahça böbürlenip azgınlık yaptılar ise yüce Allah, Müslüman olsun olmasın, güçlü ve kudretli insanlar eliyle onları cezalandırmıştır.”

Ancak, yüce Allah, insanları ırkından dolayı değil, sadece davranışları nedeniyle cezalandırdığı için ayetin devamında “ve-in ‘udtum ‘udnâ/ yani şayet siz de bozgunculuğa, fesat çıkarmaya başlarsanız, biz de sizi, cezalandırırız” buyurmaktadır. (İsra suresi 1/8.)

Yani kim olursa olsun, benzer bir taşkınlık gösterdikleri taktirde başlarına gelecek akıbeti de haber vermiştir. Zorbalık ve zulüm karşılıksız kalmaz.

Rabbimiz elbette ki nusretiyle bu kuşatmayı sürdüren şer ittifakını da etkisiz kılmaya kadirdir. Yeter ki, biz bize düşeni yapalım. Allah’ın emirlerini yerine getirme ve yasaklarından sakınma konusunda samimi olalım, adalet ve hakkaniyetten ayrılmamış olalım.

Rabbim bizi, “Mümin kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir” hadis-i şerifinin hikmetiyle yoğrulmuş müminlerden eylesin.

AMİN.

QOSHE - Batı’nın Filistin’e ihaneti ve bize düşen görev - Mehmet Koçak
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Batı’nın Filistin’e ihaneti ve bize düşen görev

15 1
09.12.2023

Filistinliler ile Siyonist İsrail arasındaki mücadele dünyada en uzun süren anlaşmazlıkların başında gelmektedir.

Osmanlı’nın çekilmek zorunda kalmasından sonra bölgeye hakim olan İngilizlerin Filistin’e ihanetleri, ‘İsrail-Filistin Sorunu’nun başlangıç noktasını oluşturuyor.

2 Kasım 1917’de, Birinci Dünya Savaşı sürerken, dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı olan Arthur Balfour’un adını taşıyan ‘Balfour Deklarasyonu’nuna göre ‘Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olan Filistin topraklarında bir “Yahudi ulusal anayurdu” kurulmasına destekleneceği ibaresine yer verildi.

Filistinliler, deklarasyonu büyük bir ihanet olarak ilan etmişlerdi. Çünkü Filistinlilere ait olan bir toprağı Yahudilere söz vermesinin “gayrimeşru” olduğu gibi o dönemde bölgede nüfusun yüzde 90’ını oluşturan Arap halkının İngiltere tarafından “azınlık” sayılmış olması açıkça bir düşmanlıktı.

Ortadoğu’da istikrarsızlığın kaynağı ve bugün Siyonist İsrail’in sürdürdüğü insanlık faciasının müsebbibi o tarihi ihanetlerinin bir sonucudur.

ABD ve İngiltere’nin öncülük ettiği Batı, terör devleti İsrail’in tüm kırmızı çizgileri aşarak........

© Yeni Akit


Get it on Google Play