Geçtiğimiz günlerde bir Fransız diplomat Refah sınır kapısındayken İsrail’in bombardımanı sonucu öldürüldü. Fransız meclisi, diplomatı anmak için toplandı ve fakat katilin ismini söylemeden toplantıyı bitirdi. Aslında Fransızlar benzer durumlarda katili ve hatta mensubu olduğu etnik grubu ve dinini lanetleyerek anarlar. Bilhassa katil bir Müslümansa olayla alakası olmayan Müslümanlar da zarar görür. Mesela camilere baskın düzenlenir veya camiler kapatılır. Ancak katil İsrail olunca seslerini çıkaramadılar. Çünkü korktular.

Almanlar da öyle. Bazı İsrail yanlısı radyocular “Özgür Filistin” demenin “Yeni Hitlerlik” olduğunu söyleyerek katliam şakşakçılığında yeni bir seviyeye çıktılar. Amerika’da ise çifte vatandaşlığı olan eski İsrail askeri Mazi Melesa Pilip isimli kadın Long Island bölgesinden kongre adaylığı için başvurdu. Seçilirse İsrail’i savunmak için elinden gelen her şeyi yapacağını vaat etti. Dikkat edin, Amerika’yı değil İsrail’i savunacak. Biri de çıkıp madem İsrail’i destekleyeceksin, o zaman git Knesset’e girmek için yarış diyemedi. Oysaki Mehmet Öz senato için yarıştığında sözde Ermeni soykırımını bile tanımasına rağmen Türk olduğu gerekçesiyle dışlandı ve seçilemedi.

Verdiğimiz örneklerin benzerlerini diğer batı ülkelerinde de görmek mümkün. Kimse İsrail’in suçlarını konuşmaya cesaret edemiyor. Filistin’deki zulmü konuşmak büyük cesaret istiyor. Hatta Fransızlar yukarıdaki örnekte olduğu gibi kendi diplomatlarının ölümüne bile sessiz kaldılar. Sebebi basit ve bariz; korkuyorlar. Eğer hakikati konuşurlarsa bizzat kendi koydukları kanunlar onları içeri atabilir. Çünkü İsrail’i eleştirmek anti-semitizmdir (Yahudi karşıtlığı) ve bunun ağır cezası vardır. Veyahut Yahudilerin kontrolündeki medyanın hışmına uğrarlar. Hele de yolsuzluk yapan siyasetçilerse çok geçmez bütün kirli çamaşırları medya yoluyla ortaya serilir. Böylelikle siyasi, iş veya sanat hayatları sona erer. Kimse doğruları söyleyerek böyle bir riske girmeye cesaret edemez.

Dolayısıyla batı insanı güçlü Yahudi lobisi, medyası ve bilhassa sermayesinin esiridir. Yani bir tür sömürge hayatı yaşıyorlar. İstedikleri kadar güçlüyüz desinler. Karşılarında Siyonistleri gördükleri zaman o kadar da güçlü olmadıklarını, kendi yurtlarında tefeci bir azınlığın tahakkümü altında olduklarını ve iktidarın/gücün mezkûr tefecilerin elinde olduğunu anlıyorlar. Direnirlerse kaybedecekler. Birleşseler kazanacaklar ama Siyonistlere karşı niçin birleşsinler ki? Hem dost olurlarsa seçim kampanyalarına sponsor da bulmuş olurlar. Netice olarak semirilmeyi sömürülmeye tercih ediyorlar.

Oysaki İsrail’in durmaksızın bombaladığı Gazze’nin insanları bahsettiğimiz batılı elitlerden daha özgür. Çünkü Gazzeliler teslim olmak yerine direniyorlar. Değil kariyerlerini, canlarını bile veriyorlar ama İsrail’in zulmüne teslim olmuyorlar ve vatanlarını terk etmiyorlar. Eğer bir gün İsrail Gazze’yi işgal etse bile Gazzeliler yine muzafferdirler ve özgürdürler. Çünkü onlar korktukları veya vatanlarına ihanet ettikleri için değil, imkânları olmadığı için yenilmiş olacaklar. Dolayısıyla Gazze Washington’dan, Londra’dan, Berlin’den, Paris’ten daha özgürdür.

Çünkü kolonileştirilen batı dünyasının aksine kolonileşmeye karşı çıkıyor Gazze. Belki şehirde su, elektrik, gaz yok ama en azından özgürlük var. Ve köşe başlarını tutmuş Solomonlar, Yitzaklar, Aviler yok. Hem olsalar da tutunamazlardı. Zaten tutunamayacakları için Gazzelilerden topyekûn kurtulmak istiyorlar.

Özetle, Yahudilerin şerir kesiminin uzun süredir sürdürdüğü bir sömürgeleştirme süreci var. Batı dünyasını sömürgeleştirebildiler ama Filistin’i, bilhassa Gazze’yi sömürgeleştiremediler. Bu durumda Gazze birçok özgür ülkeden daha özgür dersek yanlış olmaz.

QOSHE - Gazze batıdan daha özgürdür - İbrahim Karataş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gazze batıdan daha özgürdür

12 6
25.12.2023

Geçtiğimiz günlerde bir Fransız diplomat Refah sınır kapısındayken İsrail’in bombardımanı sonucu öldürüldü. Fransız meclisi, diplomatı anmak için toplandı ve fakat katilin ismini söylemeden toplantıyı bitirdi. Aslında Fransızlar benzer durumlarda katili ve hatta mensubu olduğu etnik grubu ve dinini lanetleyerek anarlar. Bilhassa katil bir Müslümansa olayla alakası olmayan Müslümanlar da zarar görür. Mesela camilere baskın düzenlenir veya camiler kapatılır. Ancak katil İsrail olunca seslerini çıkaramadılar. Çünkü korktular.

Almanlar da öyle. Bazı İsrail yanlısı radyocular “Özgür Filistin” demenin “Yeni Hitlerlik” olduğunu söyleyerek katliam şakşakçılığında yeni bir seviyeye çıktılar. Amerika’da ise çifte vatandaşlığı olan eski İsrail askeri Mazi Melesa Pilip isimli kadın Long Island bölgesinden kongre adaylığı için başvurdu. Seçilirse İsrail’i savunmak için elinden gelen her şeyi yapacağını vaat etti. Dikkat edin, Amerika’yı değil İsrail’i savunacak. Biri de çıkıp madem İsrail’i destekleyeceksin, o zaman git Knesset’e girmek için yarış diyemedi. Oysaki Mehmet Öz senato için yarıştığında sözde Ermeni soykırımını bile tanımasına rağmen Türk olduğu gerekçesiyle dışlandı ve seçilemedi.

Verdiğimiz örneklerin........

© Yeni Akit


Get it on Google Play