Herkes insanlığın kötüye gittiğini söylüyor fakat kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul etmiyor.

Geçtiğimiz Cumartesi günü; aklıselim sahibi, memleket ve millet için kafa yoran ve derdi olan bağımsız ve bağlantısız dostlarla, ülkemizin ve milletimizin değer yargılarındaki zaaflar üzerine sohbet ettik.

Mevzuunun ana konusu, baştaki sözün ekseninde döndü. Devlet adamlarından-akademiden-siyasetten-sanattan-ticaretten pazardaki esnafımıza kadar kim konuşsa, insanlığın kötüye gittiğini söylüyor ama kimse de kendisinin kötüye gittiğini kabullenmiyor.

Müşavere; “Bu meseleye nasıl yaklaşılmalı ne neler yapılmalı” seyrinde ilerlerken, şu ortak kanaatte buluşuldu:

Bizi biz yapan metinleri sadece okuyoruz, anlamak ve yaşamak işimize gelmiyor. Köklü bir medeniyetin ve köklü bir devletin mensupları olarak ne yazık ki, bu temele sahip çıkan metinlerimiz, medeniyet kurucu metinlerimiz, tarih yazan ve yazdıran metinlerimiz sahip çıkmakta ihmaller yapıyoruz.

Bu metinler; kâğıt üzerinde, kitaplarda, arşivlerde yeniden inşa ve imar için icraata konulma çabaları görülmekte ama ithal zihinlerin işgaline uğrayan eğreti beyinlerle yapıldığı için olsa gerektir ki tesirli ve etkili olamamaktadır.

Oysa Cumhuriyet tarihi boyunca son yirmi yılda ilk defa millet-devlet kucaklaşması neticesinde tam bağımsız bir ülke olduk.

Yüzyılda yakaladığımız bu nasibin devamı için; eğitimden medyaya, kültürden sanata, devlet-millet arasındaki milli mutabakatın daha güçlendirilmesi adına bizi biz yapan metinleri gevşemeden-bölünmeden-darılmadan-kırılmadan neşvünemaya çalışmalıyız.

Müslüman bir toplum oluşumuz hasebiyle şu hakikatin altını çizmeliyiz. Bizim medeniyet metinlerimizin beslendiği kaynak İslam’dır.

İslamiyet fert ve toplum dengesini mükemmel biçimde kurmuştur. Başka hiçbir din ve hiçbir doktrin bu dengeyi kuramamıştır.

Böylesine zengin ve kavi bir gerçeğin sahibiyiz. Bu sahipliğin özünü Felsefe ve Psikoloji tarihinin duayeni, Prof. Dr. Yılmaz Özakpınar, “İslam Medeniyeti ve Türk Kültürü” isimli kitabında şöyle anlatır:

“Türk tarihinden gelen özellikler, İslamiyet’in getirdiği yeni dünya hayat görüşü ile birleşerek; Büyük Selçuklu Devleti’nde, Anadolu Selçuklu Devleti’nde, Osmanlı Devleti’nde ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti’nde sosyal yapının temelini oluşturmuştur.

Bir devletin sosyal yapısının temelinde milletin ruhu vardır. İslamiyet’in kabulünden bu yana milletin ruhu her devirde daima ‘tevhid’ olmuştur.

‘La ilahe illallah Muhammeden resulullah’, Türk milletinin ruhudur. Türk tarihinden gelen güzel nitelikler bu ruhla öylesine birleşmiştir ki son ikiyüzelli yılın peş peşe gelen sarsıntıları, Türk milletinin birliğini bozamamış ve bağımsız yaşama azmini kıramamıştır.

Türk milletinin gücü çok derinden, Allah’a bağlı olmasından gelir. Bin yıldır Türk kültürünü yoğuran bu kuvvettir”. Ötüken Neşriyat.

Ezcümle:

Hah işte bu ruhu oluşturan metinleri; eğitimden sanata, kültürden iktisada kadar insanın yer aldığı hemen her sahada, devlet-millet iş birliğiyle yeniden okumaya, anlamaya ve icraya çalışmalıyız vesselam.

QOSHE - Kayıp Metinlerimiz - Hüseyin Öztürk
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kayıp Metinlerimiz

19 7
20.02.2024

Herkes insanlığın kötüye gittiğini söylüyor fakat kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul etmiyor.

Geçtiğimiz Cumartesi günü; aklıselim sahibi, memleket ve millet için kafa yoran ve derdi olan bağımsız ve bağlantısız dostlarla, ülkemizin ve milletimizin değer yargılarındaki zaaflar üzerine sohbet ettik.

Mevzuunun ana konusu, baştaki sözün ekseninde döndü. Devlet adamlarından-akademiden-siyasetten-sanattan-ticaretten pazardaki esnafımıza kadar kim konuşsa, insanlığın kötüye gittiğini söylüyor ama kimse de kendisinin kötüye gittiğini kabullenmiyor.

Müşavere; “Bu meseleye nasıl yaklaşılmalı ne neler yapılmalı” seyrinde ilerlerken, şu ortak kanaatte buluşuldu:

Bizi biz yapan metinleri sadece okuyoruz, anlamak ve yaşamak işimize gelmiyor. Köklü bir medeniyetin ve köklü bir devletin mensupları olarak ne yazık ki, bu temele sahip çıkan metinlerimiz, medeniyet kurucu metinlerimiz, tarih yazan ve yazdıran metinlerimiz sahip çıkmakta ihmaller yapıyoruz.

Bu metinler; kâğıt üzerinde, kitaplarda, arşivlerde yeniden inşa ve imar için icraata........

© Yeni Akit


Get it on Google Play