Batı’nın düşünce özgürlüğü konusundaki tutumunun çifte standartçı olduğunu artık herkes biliyor. Müslümanların en kutsal değerlerine bile saldırılmasını düşünce özgürlüğü gerekçesine dayandırarak savunan Batı’nın daha yakın geçmişte, uluslararası siyonizmin yıllardan beri Avrupa’yı kendi politikalarına mahkûm etmek amacıyla kullandığı holokost hikâyelerinin sorgulanmasına müsaade etmedi.

Aynı Batı bugün Müslümanların en muhterem bildikleri insana, onun tebliğ ettiği yüce kitaba ve değerlere iğrenç bir şekilde saldırmayı düşünce özgürlüğü olarak yutturmaya kalkışıyor.

Düşünmek onurlu bir iştir ve Kur’an-ı Kerim’in pek çok âyetinde insanlar düşünmeye davet edilmiştir. “İşte Allah, olur ki düşünürsünüz diye ayetlerini size böyle açıklamaktadır.” (Bakara, 2/219) “De ki: “Size bir şeyi öğütlüyorum: Allah için ikişer ikişer ve teker teker durup sonra düşünmenizi.” (Sebe, 34/46) “Kendi nefisleri üzerinde düşünmediler mi? Allah gökleri, yeri ve bunların arasındakileri ancak hak üzere ve belirlenmiş bir süre ile yaratmıştır.” (Rum, 30/8) “Onlar ayakta, otururken, yanları üstüne yatarken Allah’ı anar ve göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler.” (Ali İmran, 3/191)

Kur’an-ı Kerim’de insanı düşünmeye sevk ve teşvik eden bunların dışında daha pek çok âyet mevcuttur. Allah insana düşünme özgürlüğü verdiği için onu sorumlu tutmaktadır. Eğer ki böyle bir özgürlüğü olmasaydı mükellef olmazdı. Ama düşünmenin amacı doğruya ulaşmak için zihni yormaktır. Bazıları düşünmeden kendilerine başkalarının telkin ettiği kanaat ve anlayışları aynen kabul eder; bazıları da Allah’ın, insanı hayvanlardan farklı kılan bir kabiliyet olan düşünme ve akıl yürütme gücünü kullanarak neyin doğru neyin yanlış olduğu hakkında güçlü bir kanaat edinmeye, çizgilerini de ona göre belirlemeye çalışırlar.

ABD emperyalizminin her konuda olduğu gibi “düşünce özgürlüğü” konusunda da Avrupa ülkeleri gibi sahtekâr, ikiyüzlü ve çifte standartçı olduğunu, siyonist vahşete tepki gösteren üniversite öğrencilerine yönelik tutumunda bir kez daha gördük.

ABD şimdiye kadar medya organları vasıtasıyla siyonist vahşetin üstünü örtmeye ve kendi toplumunu yanıltmaya çalıştı. Ancak Gazze’ye yönelik son soykırım savaşında artık mızrak çuvala sığmıyor, siyonist işgalcinin vahşette ne kadar ileri gittiği açıkça görülüyor. İşte bu gerçeğin görülmesi de az çok vicdan sahibi olanların vicdanlarını harekete geçiriyor.

Siyonist işgal rejiminin sergilediği vahşet bugün insanlığın bir imtihanıdır. Küresel emperyalizmin yönlendirdiği kurumlardan ve kişilerden bu imtihanda olumlu bir şey beklememek gerekir. Çünkü onlar siyonizm vahşetini hukukun ve insani değerlerin ışığında yargılamayı asla düşünmezler ve düşünmemişlerdir. İnsanlığın en büyük kaybı da işte bu zihniyetteki güçlerin bugün dünyaya hükmediyor olmalarından kaynaklanmaktadır.

Ancak “ben insanım” diyebilen bir kimsenin böyle bir vahşete vicdanının razı olacağını sanmıyoruz. ABD üniversitelerinde siyonist vahşete karşı gösterilen tepki ve gerçekleştirilen eylemler bu gerçeği gözler önüne seriyor. Ne var ki ABD yönetimi bu eylemler yüzünden bütün ABD toplumunun gözünün açılacağından, siyonist vahşeti biraz daha yakın mesafeden inceleme ihtiyacı duyacağından ve fıtri değerlerini koruyanların da tepki göstereceğinden korkuyor. O yüzden eylemlerin yayılmasını ve devam etmesini istemiyor.

ABD yönetiminin, üniversite öğrencilerine karşı sergilediği tutum bu ülkeye gerçekte düşünce özgürlüğüne saygılı bir anlayışın değil tamamen baskıcı diktatörlük anlayışının hakim olduğunu gösteriyor. Yani ABD’ye hükmeden anlayış sadece işgal ettiği ülkelerin halklarına değil gerek gördüğünde, siyasi çıkarları gerektirdiğinde kendi halkına da rahatça zulmedebilmektedir.

Özellikle siyonist işgal rejiminin geleceğiyle ilgili endişelerin devreye girdiği yerde özgürlüğe hiçbir şekilde mahal yoktur. O noktada bütün özgürlükler rafa kaldırılır ve sadece coplar, ihtiyaç duyulduğunda da silahlar konuşur.

QOSHE - ABD’nin “düşünce özgürlüğü”ne saygısı! - Ahmet Varol
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ABD’nin “düşünce özgürlüğü”ne saygısı!

12 2
26.04.2024

Batı’nın düşünce özgürlüğü konusundaki tutumunun çifte standartçı olduğunu artık herkes biliyor. Müslümanların en kutsal değerlerine bile saldırılmasını düşünce özgürlüğü gerekçesine dayandırarak savunan Batı’nın daha yakın geçmişte, uluslararası siyonizmin yıllardan beri Avrupa’yı kendi politikalarına mahkûm etmek amacıyla kullandığı holokost hikâyelerinin sorgulanmasına müsaade etmedi.

Aynı Batı bugün Müslümanların en muhterem bildikleri insana, onun tebliğ ettiği yüce kitaba ve değerlere iğrenç bir şekilde saldırmayı düşünce özgürlüğü olarak yutturmaya kalkışıyor.

Düşünmek onurlu bir iştir ve Kur’an-ı Kerim’in pek çok âyetinde insanlar düşünmeye davet edilmiştir. “İşte Allah, olur ki düşünürsünüz diye ayetlerini size böyle açıklamaktadır.” (Bakara, 2/219) “De ki: “Size bir şeyi öğütlüyorum: Allah için ikişer ikişer ve teker teker durup sonra düşünmenizi.” (Sebe, 34/46) “Kendi nefisleri üzerinde düşünmediler mi? Allah gökleri, yeri ve bunların arasındakileri ancak hak üzere ve belirlenmiş bir süre ile yaratmıştır.” (Rum, 30/8) “Onlar ayakta, otururken, yanları üstüne yatarken Allah’ı anar ve göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler.” (Ali İmran, 3/191)

Kur’an-ı Kerim’de insanı düşünmeye sevk ve teşvik eden bunların dışında daha pek çok âyet mevcuttur. Allah insana........

© Yeni Akit


Get it on Google Play