“Bizim Yörük kızı ‘yeni bir kardeşim olacak, birbirimize yârenlik ederiz’ diyormuş...” Mübarek ramazan ayı geldiğinde bilhassa orta yaşa merdiven dayamış olanların söylediği bir sözdür: “Nerede o eski ramazanlar?..” Her farklı gönül başka başka ramazanlar barındırır içinde. Hâlbuki geçen aylar, yıllar aynıdır. Değişen biz insanların bakış açısıdır. Çocuk masumiyetimizi yitirip yetişkin çağlarımıza erdiğimizde, saf olan gönül aynamız tozlanmaya başlayınca, hızlı ve yoğun tempoların ardında bırakırız ramazanları. Sonra da geçmişe duyulan bir özlemin arasında ararız masumiyetimizi ve saflığımızı. Ramazan denince Hazreti Mevlâna’nın “Her olayı hayır bil, her geceyi Kadir bil, her geleni Hızır bil” sözü daha bir belirir zihnimde. Annem gelir görmeyen gözümün önüne. Çocukken edilen dualarım, doğuştan görmeyen gözlerimin açılması için yaptığım dualar. Yörük kültüründe daha bir öneme sahiptir Hazreti Hızır. Bolhocalı Yörükleri derlerdi ailemiz ve akrabalarımıza. Annemler Mersin ili Erdemli ilçesinden, Ereğli’ye taşınınca Akdeniz ve İç Anadolu kültür etkileşiminde bir çocukluk geçirdim. Mersin ve Konya’da anlatılan hikâyelerin bana kattığı zenginliklere şahit olarak büyüdüm. Bu nedenle yazılarımı hikâye ve kıssalarla süslemeyi çok severim. “Ailesiyle huzurlu bir hayat süren bir kız yaşarmış, Yörük yaylalarında. Anne çadırın düzenini sağlar, kızı ise hem annesine ev işlerinde destek olur hem de koyunları otlağa götüren babasına azık hazırlar; çobanlıkta ona yardım edermiş... Sıradan olan yaşantıları, annenin hastalanıp ölmesiyle üzüntüye dönüşmüş. Aradan birkaç yıl geçince baba tekrar evlenmeye karar vermiş. Eşin dostun tavsiyeleriyle, bir kadın gelmiş Yörük çadırına. Onun da kızı varmış. Bizim Yörük kız tam “yeni bir kardeşim olacak, birbirimize yârenlik ederiz” diye düşünürken, işler sandığı gibi olmamış. Her üvey ana aynı değildir tabii ki ama bizim yeni gelen anne, kızcağıza eziyet etmeye başlamış. Kendisi ve öz kızı tembel tembel otururken, çadırın ve ailenin tüm yükünü öksüz kızın omzuna bindirmişler. Kız işleri bitirip yatağa yatınca, gözyaşları sel olurmuş; annesini düşünür, mazi canlanırmış zihninde. Ağlamaktan perde inmiş bizim yalnız kızın gözüne. “Artık işe yaramaz” damgası da vurulunca yüzüne, hayat daha bir çekilmez olmuş. DEVAMI YARIN

QOSHE - Öksüz kızın rüyası - Ünal Bolat
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Öksüz kızın rüyası

15 9
25.04.2024

“Bizim Yörük kızı ‘yeni bir kardeşim olacak, birbirimize yârenlik ederiz’ diyormuş...” Mübarek ramazan ayı geldiğinde bilhassa orta yaşa merdiven dayamış olanların söylediği bir sözdür: “Nerede o eski ramazanlar?..” Her farklı gönül başka başka ramazanlar barındırır içinde. Hâlbuki geçen aylar, yıllar aynıdır. Değişen biz insanların bakış açısıdır. Çocuk masumiyetimizi yitirip yetişkin çağlarımıza erdiğimizde, saf olan gönül aynamız tozlanmaya başlayınca, hızlı ve yoğun tempoların ardında bırakırız ramazanları. Sonra da geçmişe duyulan bir özlemin arasında ararız masumiyetimizi ve saflığımızı. Ramazan denince Hazreti Mevlâna’nın “Her olayı hayır bil, her geceyi Kadir bil, her geleni Hızır bil” sözü daha bir belirir zihnimde. Annem gelir görmeyen........

© Türkiye


Get it on Google Play