Diğer

09 Nisan 2024

31 Mart'ta yapılan yerel seçimde, kendisini dev aynasında gören Recep Tayyip Erdoğan'ı ve partisini hesapta olmayan bir yenilgiye uğratan CHP'nin beklenmeyen zaferi Türkiye'nin geleceği açısından çok önemli bir gelişme. CHP'nin renkleriyle bezenmiş Türkiye haritasına baktığımda bir yandan Bülent Ecevit'ten beri ilk kez oy verdiğim siyasi partinin seçimden kazançlı çıkmış olmasının sevincini yaşarken diğer yandan bu fırsatın çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatmak ihtiyacını duyuyorum.

Bir kere Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) Türkiye'yi "biz ve onlar" diye iki karşıt kampa ayırarak yönetmekte olduğunu unutmamak gerekiyor. Ülkenin kaynakları, devletin önemli ihaleleri bu ayrıma göre dağıtılıyor. Sonradan vatan haini olarak görülüp Türkiye'den kovulan Fethullah Gülen ve yandaşlarının da katkısıyla yargıyı siyasileştiren ve Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi ile ülkeyi adeta bir şahıs devleti olarak yöneten Sayın Erdoğan'ın önünde 4 iktidar yılı var. Yerel seçim sonuçlarının Sayın Erdoğan ve partisi tarafından nasıl algılanacağı bu noktada büyük önem kazanıyor.

Erdoğan yönetimi medyanın da yandaşların kontrolüne geçmesi için gerekli ortamı yaratmış ve kendisini göklere çıkartan bir medya dünyası yaratmıştı. Bu medya yerel seçim öncesinde de büyük bir gayretle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın pohpohlamaktan geri durmadı. Devletin ve yandaş patronların kontrolundaki medya, seçim anına kadar Erdoğan'ı ve partisini göklere çıkarttı. Muhalefet partilerini ise ya aşağıladılar ya da suç isnat ettiler.

1 Mart seçimin beklenmeyen bir şekilde sonuçlanması yandaş medyadaki en tanınmış kalemleri harekete geçirdi. Yazılı medyanın en deneyimli köşe yazarlarından biri olan Yavuz Donat'ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel'le yaptığı kapsamlı bayram sohbeti, yandaş medyanın önde gelen yayın organlarından biri olan Sabah Gazetesi'nin dünkü birinci sayfasında baş haber olarak değerlendirildi. CHP Genel Başkanı Bayram'da Sayın Cumhurbaşkanı'ı arayarak bayramını kutlayacağını söylüyordu Donat'a. Yandaş medyadan gelen ilk önemli sinyaldi bu.

15 Temmuz'dan beri Sayın Erdoğan'ın yakın takipçilerinden olan Hande Fırat da Hürriyet'teki köşesinde Erdoğan'ın AK Parti'nin geleceğiyle ilgili tasavvurlarını anlatmıştı.

Yandaş medyanın seçimin ertesi günü hatırlatmak gereğini duyduğu bir diğer moral aşısı haberde ise AKP iktidarının önünde seçimsiz 4 yıl bulunduğu hatırlatılarak üzgün yandaşlara moral aşısı yapılıyordu.

Türkiye'deki seçim sonuçları Batı'nın önde gelen yayın organlarında da ilgi çekti. Bu konuda benim dikkatimi çeken yazılardan birini daha önce Wall Street Journal'ın İstanbul temsilcisi olarak Türkiye'de yaşamış olan Marc Champion yazdı Bloomberg'deki köşesinde. Champion, popülist lideri yücelten Tek Adam rejimlerinde bile, "ekonomiyi mahvedecek politikalar" izleyen popülist liderlerin ayakta kalmasının zor olduğunu belirterek şunları yazmıştı:

"Türkiye'de ekonominin kötü yönetilmesinin ve ekonomiyi felakete sürükleyen faiz politikasında ısrar edilmesinin başlıca müsebbibinin Erdoğan olduğunu herkes biliyor. Türkiye'de toplum bu ideolojik kökenli çılgınlığın faturasını öderken Erdoğan bir noktada akılcı politikalara dönmenin şart olduğunu kavradı ama bunun neticesini alması kolay olmayacak."

Yerel seçim sonuçlarıyla ortaya çıkan yeni Türkiye haritası, CHP'nin bu seçimde yaptığı büyük sıçramayla, Türkiye'de milli gelirin yüzde 73'ünün üretildiği illerde seçimi kazandığını gösteriyor. CHP bu yeni konumuyla hemen iktidara gelmiş olmayacak ama en azından ortaya koyacağı teklif ve önerilerle ekonominin bundan sonra nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda iktidara yön gösterebilecek bir konuma gelmiş durumda.

Türkiye ekonomisi bu noktaya, Sayın Erdoğan'ın iktidarını korumak için ekonominin geleceğini feda etmesi yüzünden geldi. Erdoğan'ın faiz kumarı ona seçim kazandırdı, yandaşlarını sevindirdi ama sonunda toplumun önemli bir kesimi nasıl kandırıldığını anlamaya başladı galiba. Önümüzdeki dönemde yeni gelişmelere ve sürprizlere tanık olabiliriz belki de.

Yerel seçim süreci Ekrem İmamoğlu ile Özgür Özel'in içeride ve dışarıda dikkat çeken ve merak uyandıran iki siyasetçi olarak ilgi çekmesine yol açtı. Ekrem İmamoğlu bu konuda çok daha hazırlıklı olduğu için başta Financial Times olmak üzere önemli yayın organlarında adını duyurmayı başardı.

Ben bu konuda fikir yürütecek konumda değilim ama umut veren bu iki politikacının şimdiden kendi aralarında bir liderlik yarışmasına girişmesinin çok sakıncalı olacağını ve yandaş medyanın dört gözle bu haberi beklediğini söyleyebilirim.

Osman Ulagay kimdir?

Osman Ulagay, İstanbul'da sanayici bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Robert Kolej Lisesi'ni ve daha sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne dönüşen Robert Kolej Yüksek Okulu'nun ekonomi bölümünü bitirdi.

İngiltere'de, Manchester Üniversitesi'nde "Kemalizm ve Ulusal Kalkınma" konulu tez çalışmasıyla siyasal bilimler dalında master derecesini aldı. İngiltere'de bulunduğu dönemde Cumhuriyet gazetesine gönderdiği "İngiltere Mektupları" ile gazeteciliğe ilk adımını atan Ulagay, Türkiye'ye döndüğünde Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisini sürdürdü. 1981'de Ekonomi Servisi Şefi olarak Cumhuriyet'te çalışmaya başladı, ekonomi sayfasını yönetmenin yanı sıra, haftalık söyleşilerle ve köşe yazılarıyla ekonomi gazeteciliğinin gelişme sürecine katkıda bulundu.

1992 yılında Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra köşe yazarı olarak Sabah gazetesine geçti. Köşe yazarlığını 1993'ten itibaren Milliyet gazetesinde sürdürdü.

2013 yılında Dünya gazetesinde ekonomi yazılarına başladı. Bir dönem T24'te de yazdıktan sonra Mayıs 2016'da, 24 yıl aradan sonra Cumhuriyet gazetesine döndü, ancak kısa bir süre sonra ayrıldı. Bu süreçte Dünya gazetesindeki yazılarına devam etti.

Osman Ulagay, gazete yazılarının yanı sıra çok sayıda kitap çalışmasına imza attı. "Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi" adlı kitabıyla 2001 yılında Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü'nü kazandı.

Kitapları

- Küreselleşme Korkusu ve 2001 Krizi

- 24 Ocak Deneyimi Üzerine

- Özal Ekonomisinde Paramız Pul Olurken Kim Kazandı Kim Kaybetti?

- Özal'ı Aşmak İçin

- Enflasyonu Aşmak İçin

- Krize Adım Adım / Günah Sayılan Kehanet

- Aklınla Uçur Beni

- Küreselleşme Korkusu

- Quo Vadis? Küreselleşmenin İki Yüzü

- Küresel Çöküş ve Kapitalizmin Geleceği

- Hedefteki Amerika / 11 Eylül Şoku

- Tepki Cephesi / Piyasa İmparatorluğuna Karşı AB-Türkiye Yol Ayrımı

- AKP Gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu

- Türkiye Eskisi Gibi Olmayacak

- Türkiye Kime Kalacak / Başbakan'ın Yazdırdığı Kitap

- Dünya Trump'a mı Kalacak?

Çaresizlik içinde seçim sonuçlarının AKP için hiç de parlak olmadığını itiraf etmek zorunda kalan Sayın Erdoğan’ın erken seçimi ise ağzına bile almak istemediği görülüyor...

Türkiye'de 200 TL'nin ve 100 TL'nin altındaki banknotlar bahşiş olarak bile kabul görmüyor artık. Bir ülkede ekonomiyi yönetme iddiasında olanların ülkeye yapabileceği en büyük kötülük ülke parasını bu duruma düşürmektir

Putin altı yıllık yeni başkanlık dönemini tamamlarsa Rusya'da komünist rejimin gaddar lideri Joseph Stalin'in 21 yıl iktidarda kalma rekorunu kırmış olacak. Ama bununla yetinmeyip Rusya'nın efsanevi kraliçesi Büyük Katerina'nın en uzun süre tahtta kalma rekoruna da gözünü dikmiş görünüyor Putin

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - CHP'nin önü açık ama işi zor - Osman Ulagay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

CHP'nin önü açık ama işi zor

54 1
09.04.2024

Diğer

09 Nisan 2024

31 Mart'ta yapılan yerel seçimde, kendisini dev aynasında gören Recep Tayyip Erdoğan'ı ve partisini hesapta olmayan bir yenilgiye uğratan CHP'nin beklenmeyen zaferi Türkiye'nin geleceği açısından çok önemli bir gelişme. CHP'nin renkleriyle bezenmiş Türkiye haritasına baktığımda bir yandan Bülent Ecevit'ten beri ilk kez oy verdiğim siyasi partinin seçimden kazançlı çıkmış olmasının sevincini yaşarken diğer yandan bu fırsatın çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatmak ihtiyacını duyuyorum.

Bir kere Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) Türkiye'yi "biz ve onlar" diye iki karşıt kampa ayırarak yönetmekte olduğunu unutmamak gerekiyor. Ülkenin kaynakları, devletin önemli ihaleleri bu ayrıma göre dağıtılıyor. Sonradan vatan haini olarak görülüp Türkiye'den kovulan Fethullah Gülen ve yandaşlarının da katkısıyla yargıyı siyasileştiren ve Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi ile ülkeyi adeta bir şahıs devleti olarak yöneten Sayın Erdoğan'ın önünde 4 iktidar yılı var. Yerel seçim sonuçlarının Sayın Erdoğan ve partisi tarafından nasıl algılanacağı bu noktada büyük önem kazanıyor.

Erdoğan yönetimi medyanın da yandaşların kontrolüne geçmesi için gerekli ortamı yaratmış ve kendisini göklere çıkartan bir medya dünyası yaratmıştı. Bu medya yerel seçim öncesinde de büyük bir gayretle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın pohpohlamaktan geri durmadı. Devletin ve yandaş patronların kontrolundaki medya, seçim anına kadar Erdoğan'ı ve partisini göklere çıkarttı. Muhalefet partilerini ise ya aşağıladılar ya da suç isnat ettiler.

1 Mart seçimin beklenmeyen bir şekilde sonuçlanması yandaş medyadaki en tanınmış kalemleri harekete geçirdi. Yazılı medyanın en deneyimli köşe yazarlarından biri olan Yavuz Donat'ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel'le yaptığı kapsamlı bayram sohbeti, yandaş medyanın önde gelen yayın organlarından biri olan Sabah Gazetesi'nin dünkü birinci sayfasında baş haber olarak değerlendirildi. CHP Genel Başkanı Bayram'da Sayın Cumhurbaşkanı'ı arayarak bayramını kutlayacağını söylüyordu Donat'a. Yandaş medyadan gelen ilk önemli sinyaldi bu.

15 Temmuz'dan beri Sayın Erdoğan'ın yakın takipçilerinden olan Hande Fırat da Hürriyet'teki köşesinde Erdoğan'ın AK Parti'nin geleceğiyle ilgili tasavvurlarını anlatmıştı.

Yandaş medyanın seçimin ertesi günü hatırlatmak gereğini duyduğu bir diğer moral aşısı haberde ise AKP iktidarının önünde seçimsiz 4 yıl bulunduğu hatırlatılarak üzgün yandaşlara moral aşısı yapılıyordu.

Türkiye'deki seçim........

© T24


Get it on Google Play