Diğer

07 Şubat 2024

Mikrofonlar önünde "İstanbul'un deprem konusunda kaybedecek bir dakikası bile yok" diyen Murat Kurum'a sorulacak tek bir soru var:

"22 yıldır elinizi kim tuttu?"

Şimdi iktidar partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olan, kampanyasına çorba ve mandalina dağıtarak başlayan Kurum, 2018 -2023 yılları arasında hangi makamdaydı, hatılayalım.

Kurum'un aralıksız beş yıl boyunca yaptığı bakanlığın adı Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'ydı.

Bakanlık görevi öncesindeki, yine aynı alandaki yani yerleşimler, kent, konut üzerine odaklanan bürokrasi geçmişini saymıyorum bile…

Onun bulunduğu bakanlık koltuğu ve o koltukta geçirdiği süre, sadece İstanbul'u değil, deprem açısından riskli bütün illeri planlı bir şekilde dönüştürmeye yeterdi. Ama müteahhitlik sektörünü gayet iyi tanıyan, şirketlerle gayet iyi ve güçlü ilişkileri bulunan Kurum, bu gücünü, yetkisini ve bu önemli makamda geçirdiği zamanı, "acil ve planlı bir dönüşümle dirençli şehir" haline getirmek için kullanmadı.

Neden?

1999 Marmara Depremi'nden sonra 30 yıl içinde İstanbul'u büyük depremin beklediği bilinmesine, bilim insanları yıllardır haykırmasına karşın neden gereği yapılmadı?

İktidar neredeyse taammüden kaybettiği bu çok kıymetli zamanı, nasıl olup da ülkeyi o ara başka parti yönetmiş gibi davranıp hepimizi bu kadar kolay aptal yerine koyabiliyor?

İlk yanıt, iktidarın net bir tercih kullandığıdır. İnşaat ile büyümek, şirketleri yanına alıp ömrünü uzatmak, buradan devşirdiği özgün bütçeler marifetiyle, seçmeni ve onun yoksulluğunu yöneterek konsolide etmek.

Ama bu kadar değil tabii.

Bu sorunun "muhalefetin yetersizliği, hesap soruyormuş gibi yapıp düzene ayak uydurması" diye bir başka cevabı daha var.

Yine de her şeye rağmen, bu gün bile vatandaş olmak, bu soruları bıkmadan sormak, cevap istemek, aptal yerine konulmayı reddetmektir.

Hatay halkı 6 Şubat depremlerinin birinci yılındaki anmada, vatandaşlık haklarını kullandı. Yalnız ve yüzüstü bırakılışını siyasileri protesto ederek yansıttı. Bu protestolar bir yıllık bir tepkinin ürünü değildi. Yozlaşmış düzene yapılan bir itirazdı.

Çünkü Hazine'ye kamuya ait arazileri "gelir paylaşımı" modeli adı altında müteahhit şirketlere ihale etmek, kamu yararına aykırı imar düzenlemeleriyle, "havadan" yerden, gökyüzünden, sokaklardan, ormanlardan rant üreten kararlar almak Türkiye'de siyasetin merkezine oturmuştur. Bu, herkesin bildiği bir sırra dönüşmüştür.

Sadece iktidarın değil elbette. Siyaset derken, iktidar ve muhalefet ayrımı yapmıyorum.

Doymak bilmeyen canavarlar misali durmadan büyümek, genişlemek, servetlerine servet katmak isteyen ama bu basit amaçlarını, "istihdam", "büyüme" gibi cilalı kelimelerin ardına gizleyen şirketler, siyasette adı açık açık anılmayan, anılamayan sadece kulis haberlerine konu olabilir aktörlere dönüştüler.

Bugün CHP'nin yerel seçimlerde gösterdiği, ısrar ettiği veya beklentilere uygun olmayan bazı adaylarla ilgili tartışmaların, yerel yönetimlerle farklı sahalarda iş yapan, eskiden beri çalışan, çalışmayı uman, beklentileri bulunan şirketlerle bağlantılı olmadığını kim söyleyebilir?

Şöyle de sorabiliriz:

Türkiye'de siyasetin finansmanı neden ve hâlâ şeffaf değil?

Biz seçmenler seçim kampanyaları sürecinde finansman açısından, hangi adayları kimin, ne kadar ve nasıl desteklediğini biliyor muyuz?

Nadir durumlar hariç, hayır bilmiyoruz.

Bu sorunu tartışırken standart, alışıldık yanıtlar ve önermeler dile getirilir.

E şirket bu. Belediye ile iş yapmayacak mı?

Ya da aynı soru tersinden sorulur: Yerel yönetimler çalışmayacak mı? Hizmet üretmeyecek mi? Bunları şirketlerle yapmak zorunda değil mi?

Bu soruların da gayet yalın bir yanıtı var aslında.

İş yapmak mı iş tutmak mı?

İş yapmak başka, iş tutmak bambaşka…

Saydamlık ve hesap verebilirlik sadece iktidarı bağlayan kurallar değil.

Saydamlık ve hesap verilebilirlik, siyasetin finansmanı ana konusunun bileşenleri olarak muhalefet partilerini de bağlamaktadır.

Seçmen, oy verdiği yerel yönetimler ile şirketlerin hangi pazarlıkları yaptığını, imar izinleri süreçlerinin nasıl yürütüldüğünü, imar izinlerinde koşullar ileri sürülüp sürülmediğini bilmeli.

Aksi takdirde bugün olduğu gibi hoşnutsuzluk, protesto, güven kaybı manzaralarını sık sık görmeye devam ederiz.

Bu gerçekle yüzleşmeden, bu ilişkileri sorgulamadan siyasette bir şeylerin değişmesini ümit etmek ham hayaldir.

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990-1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013-2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti-TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası-(2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

Türkiye BAE'ye, anlaşma kanunla yürürlüğe girdikten sonraki üç ay içinde saha tahsis etmeyi taahhüt ettiği için Karaman'da YEKA ilanı, bu taahhüdün bir bileşeni olma ihtimalini içeriyor

Torba Kanun ile getirilen ve birçoğu sektör oyuncuların avantaj ve kolaylık sağlama olarak değerlendirilebilecek düzenlemelerin önemli bir kısmının Birleşik Arap Emirlikleri ile imzalanan ve Dışişleri Komisyonu'nda görüşülmeyi bekleyen anlaşma ile bağlantılı olabileceği belirtiliyor

Mahkeme, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na hukuka aykırı davrandığını söylemiş oluyor

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Siyasetin finansmanı vesaire… - Çiğdem Toker
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Siyasetin finansmanı vesaire…

162 37
07.02.2024

Diğer

07 Şubat 2024

Mikrofonlar önünde "İstanbul'un deprem konusunda kaybedecek bir dakikası bile yok" diyen Murat Kurum'a sorulacak tek bir soru var:

"22 yıldır elinizi kim tuttu?"

Şimdi iktidar partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olan, kampanyasına çorba ve mandalina dağıtarak başlayan Kurum, 2018 -2023 yılları arasında hangi makamdaydı, hatılayalım.

Kurum'un aralıksız beş yıl boyunca yaptığı bakanlığın adı Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'ydı.

Bakanlık görevi öncesindeki, yine aynı alandaki yani yerleşimler, kent, konut üzerine odaklanan bürokrasi geçmişini saymıyorum bile…

Onun bulunduğu bakanlık koltuğu ve o koltukta geçirdiği süre, sadece İstanbul'u değil, deprem açısından riskli bütün illeri planlı bir şekilde dönüştürmeye yeterdi. Ama müteahhitlik sektörünü gayet iyi tanıyan, şirketlerle gayet iyi ve güçlü ilişkileri bulunan Kurum, bu gücünü, yetkisini ve bu önemli makamda geçirdiği zamanı, "acil ve planlı bir dönüşümle dirençli şehir" haline getirmek için kullanmadı.

Neden?

1999 Marmara Depremi'nden sonra 30 yıl içinde İstanbul'u büyük depremin beklediği bilinmesine, bilim insanları yıllardır haykırmasına karşın neden gereği yapılmadı?

İktidar neredeyse taammüden kaybettiği bu çok kıymetli zamanı, nasıl olup da ülkeyi o ara başka parti yönetmiş gibi davranıp hepimizi bu kadar kolay aptal yerine koyabiliyor?

İlk yanıt, iktidarın net bir tercih kullandığıdır. İnşaat ile büyümek, şirketleri yanına alıp ömrünü uzatmak, buradan devşirdiği özgün bütçeler marifetiyle, seçmeni ve onun yoksulluğunu yöneterek konsolide etmek.

Ama bu kadar değil tabii.

Bu sorunun "muhalefetin yetersizliği, hesap soruyormuş gibi yapıp düzene ayak uydurması" diye bir başka cevabı daha var.

Yine de her şeye rağmen, bu gün bile vatandaş olmak, bu soruları bıkmadan sormak, cevap istemek, aptal yerine konulmayı reddetmektir.

Hatay halkı 6 Şubat depremlerinin birinci yılındaki anmada, vatandaşlık haklarını kullandı. Yalnız ve yüzüstü bırakılışını siyasileri protesto ederek yansıttı. Bu protestolar bir yıllık bir tepkinin ürünü değildi. Yozlaşmış düzene yapılan bir itirazdı.

Çünkü Hazine'ye kamuya ait arazileri "gelir paylaşımı" modeli adı altında müteahhit şirketlere ihale etmek, kamu yararına aykırı imar düzenlemeleriyle, "havadan" yerden, gökyüzünden, sokaklardan, ormanlardan rant üreten kararlar almak Türkiye'de siyasetin merkezine oturmuştur. Bu, herkesin bildiği bir sırra dönüşmüştür.

Sadece iktidarın değil elbette. Siyaset derken, iktidar ve muhalefet ayrımı yapmıyorum.

Doymak bilmeyen canavarlar misali durmadan büyümek, genişlemek, servetlerine servet katmak isteyen ama bu basit amaçlarını, "istihdam", "büyüme" gibi cilalı kelimelerin ardına gizleyen şirketler, siyasette adı açık açık anılmayan, anılamayan sadece kulis haberlerine konu olabilir aktörlere dönüştüler.

Bugün CHP'nin yerel seçimlerde gösterdiği, ısrar ettiği veya beklentilere uygun olmayan bazı adaylarla ilgili tartışmaların, yerel yönetimlerle farklı sahalarda iş yapan,........

© T24


Get it on Google Play