Diğer

08 Mart 2024

Çocukların okullarında, günde en az bir öğün sağlıklı ve doyurucu yemeğe ulaşabilmesi, iktidarın harcama tercihleriyle ilgilidir. Başka hiçbir şeyle değil.

Çocukların beslenme çantaları boşsa, harçlık alabilen, kantinlerde niteliksiz gıdalara para harcamak zorunda kalıyorsa bu, trilyonlarımızı yöneten iktidarın, bütçe kaynaklarını çocuklar için harcamak istemediği, öncelikleri arasına girmediği anlamına gelmektedir.

"Kaynak yok" kadar büyük bir aldatmaca azdır. Buna hiç kanmayın. Bütçenin, mali konuların teknik diline de bakmayın. Bir iktidar çocukların aç kalmamasını dert ediyorsa, kaynağı da bulur. Daha doğrusu bu, zaten aranması gereken bir harcama kalemi değildir. Orada durmaktadır. Gelir İdaresi teşkilatının büyük özverilerle topladığı (ya da toplayamadığı) vergiler nerede duruyorsa, orada.

Bütün mesele, adeta yedi yirmi dört "millilik de millilik" diyenlerin yüzünü nereye döndüğü, büyük siyasal dikkatin nereye odaklandığıyla ilgilidir. Örneğin büyük siyasal dikkat, git git bitmeyen koridorlarıyla şehir hastanelerine, paralı otoyollara, tünellere, havalimanlarına odaklanmışsa; Hazine ve bakanlıklar, bizim ortak varlığımız olan bütçeyi, dolar "üç lirayken beş lirayken" finans sistemine borçlu kılmışsa, bu; siyasal tercihin o şirketler, o bankalar için kullanıldığı anlamına gelir.

Bütçeden milyarlarca lira önce bu hastaneleri, yapan şirketlere aktarılır. (Sonra da içeriği halktan kaçırılan 25 yıllık sözleşmelerin süresi, 3-4 yıl düşürmekle övünülür.)

Çocuklara günde bir öğün ücretsiz yemek sağlanması, bir önceki yazının konusuydu. Bunun kamusal bir sorumluluk olduğunu, bunun en çok iktidarın bütçe tercihleriyle ilgili olduğuna dair saptamayı dile getirmiştim. İlgi gördü ve paylaşıldı.

O yazıda çocukların sağlıklı büyüyüp gelişmesine katkıda bulunacak devlet kaynaklarının aslında fazlasıyla var olduğunu belirtmiştim.

Demir Yumruk operasyonunu hatırlar mısınız? Demir çelik piyasasını sahte faturalarla manipüle ederek bozan, paravan şirketler kurup devleti sahte faturalarla milyarlarca lira zarara uğratan firmalara yönelik bu operasyon, 2022 yılında düzenlendi. Başta Ankara olmak üzere, 29 ilde düzenlenen bu operasyonla ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianamesi tam 1354 sayfaydı.

Kamyon kamyon belge, mücevher, bavullar dolusu para ele geçirilmiş, 105 milyar liralık sahte faturayla devletin 25 milyar lira zarara uğratıldığı haberlere yansımıştı.

O iddianamede en sık (çok sayıda şüpheli ve çok sayıda firma olduğu için onlarca kez) tekrarlanan bölümü aktarıyorum:

"Suç örgütü faaliyeti kapsamında

- gerçekte ticari bir alım olmamasına rağmen gerçek bir ticaret varmış gibi tanzim edilen sahte faturaların düzenlendiği; (…);

- sahte faturaların komisyon karşılığında satıldığı; hileli hareketin ortaya çıkmaması amacıyla gerçek bir ticari ilişkinin var olduğu izlenimi verilebilmesi için çek keşide edildiği; çekin suç örgütü faaliyeti kapsamında suç örgütü yöneticilerinin emir ve talimatları doğrultusunda keşideciden teslim alındığı ve kurye, şüpheliler tarafından arka yüzlerinin belli bir sistematik izlenerek ciro edildiği;

- son cironun da şüpheli kuryeler tarafından yapıldığı ve çeklerin suç örgütü üyesi kuryeler tarafından bankadan tahsil edilerek paranın geri keşideci şirkete teslim edildiği;

- bu yolla sahte fatura satan şirketin komisyon ücreti şeklinde haksız menfaat temin ettiği; sahte fatura satın alan şirketin KDV iadesinden kaynaklı haksız menfaat temin ettiği; gerçek bir ticaret olmaksızın gerçekleştirilen hileli hareketler neticesinde KDV iadesi yapan Devlet mamelekinin aktif kısmının eksildiği; kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun bu yöntem ile işlendiği"

Devleti dolandırmaya yönelik bu sistemde çok sayıda şirket yer aldı. Gözaltı ve tutuklamalar oldu. Bu davanın iddianamesi, devletin nasıl dolandırıldığı, hangi yöntemlerin nasıl kullanıldığı açısından öğretici. Şirket isimleri kullandıkları sahte senetlerin örnekleri, görsellerinin de yer aldığı şirketler arasında, geçen hafta patronunun dolandırıcılıktan ceza aldığını yazdığım Bayburt Grubu şirketleri de var. (İddianamenin 317, 333, 334, 341. Sayfalarında ayrıntılı olarak anlatılıyor.)

Devletin bu sahte fatura düzeni kuranlar tarafından uğratıldığı 25 milyar liralık zarar çok büyük bir tutar. 8 milyondan fazla emekliye 3 bin liralık bayram ikramiyesi ödenecek kadar. Yani bu şirketler, kurdukları sahte fatura düzeniyle emeklinin maaşından çocukların yemeğinden çalıyor aslında.

Basit bir hesap daha yapalım. Bugün İBB'nin Kent Lokantaları'nda sunduğu üç öğün yemeğin bedeli 40 TL. Devletin bir çocuğa bir öğün için yapacağı harcamada bu tutarı esas alırsak 22 gün üzerinden ayda 880 TL, 9 ayda yaklaşık 8 bin TL'ye karşılık geliyor.

Bu dönemin başında Milli Eğitim Bakanlığı'nın ücretsiz yemeği kestiği ana okullarındaki öğrenci sayısının yaklaşık 1 milyon 400 bin olduğu belirtiliyordu. Yine 40 TL'yi ve 1 milyon 400 bin anaokulu öğrencisini esas alalım.

Anaokuluna giden bütün çocuklara bir öğretim yılı boyunca çıkarılacak bir öğün ücretsiz yemeğin, devlete toplam bedeli 11 milyar 200 milyon TL.

Bu nasıl bir tutar biliyor musunuz?

Devleti soyan sahte fatura, paravan şirket çetesinin, kamuya verdiği zararın yarısı bile değil. Üstelik o şirketlerin bir kısmına, TMSF kayyım olarak atansa bile, bir kısmı hâlâ faal ve piyasada iş yapıyor. (Sahte faturayla devleti dolandırmanın, kamu inşaatlarında malzemeden çalmak anlamına da geldiğine hiç değinmiyorum bile…)

Misal, iktidar, devleti bu kadar rahat dolandırabilen şirketlerin bu kadar rahat hareket etmesini önceden önlese bu zarar oluşmayacak.

Anlaşılıyor mu "kaynak yok" demek, neden büyük bir yalandır.

"Kaynak yok"un doğru söylenişi, "Kaynağı iyi yönetemedik, devletin zarara uğratılmasına engel olmadık olamadık, kaynağı oraya değil buraya kullanmayı tercih ettik, siz onun için yoksulsunuz, açsınız"dır.

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

Bütün mesele bir iktidarın bütçede tercihlerinin ne olduğudur. Bu ülkenin okula aç giden milyonlarca çocuğa, örgün eğitimde bir öğün sağlıklı yemek sunacak kaynağı fazlasıyla vardır

"Emekli aylığını yük görmeyin yolsuzlukları sıfırlayın" demek, bir vatandaşlık hakkıdır

Bayburt Grup patronu Abdurrahman Şentürk'ün nitelikli dolandırıcılık ve senet sahteciliği suçlarından aldığı hapis cezaları için elbette istinaf ve temyiz yolları açık. Ancak Şentürk'ün şirketlerinin bu kararın ardından yeni kamu ihaleler alıp alamayacağını izleyip göreceğiz

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Çocukların yemek bütçesi nerede? - Çiğdem Toker
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Çocukların yemek bütçesi nerede?

90 24
08.03.2024

Diğer

08 Mart 2024

Çocukların okullarında, günde en az bir öğün sağlıklı ve doyurucu yemeğe ulaşabilmesi, iktidarın harcama tercihleriyle ilgilidir. Başka hiçbir şeyle değil.

Çocukların beslenme çantaları boşsa, harçlık alabilen, kantinlerde niteliksiz gıdalara para harcamak zorunda kalıyorsa bu, trilyonlarımızı yöneten iktidarın, bütçe kaynaklarını çocuklar için harcamak istemediği, öncelikleri arasına girmediği anlamına gelmektedir.

"Kaynak yok" kadar büyük bir aldatmaca azdır. Buna hiç kanmayın. Bütçenin, mali konuların teknik diline de bakmayın. Bir iktidar çocukların aç kalmamasını dert ediyorsa, kaynağı da bulur. Daha doğrusu bu, zaten aranması gereken bir harcama kalemi değildir. Orada durmaktadır. Gelir İdaresi teşkilatının büyük özverilerle topladığı (ya da toplayamadığı) vergiler nerede duruyorsa, orada.

Bütün mesele, adeta yedi yirmi dört "millilik de millilik" diyenlerin yüzünü nereye döndüğü, büyük siyasal dikkatin nereye odaklandığıyla ilgilidir. Örneğin büyük siyasal dikkat, git git bitmeyen koridorlarıyla şehir hastanelerine, paralı otoyollara, tünellere, havalimanlarına odaklanmışsa; Hazine ve bakanlıklar, bizim ortak varlığımız olan bütçeyi, dolar "üç lirayken beş lirayken" finans sistemine borçlu kılmışsa, bu; siyasal tercihin o şirketler, o bankalar için kullanıldığı anlamına gelir.

Bütçeden milyarlarca lira önce bu hastaneleri, yapan şirketlere aktarılır. (Sonra da içeriği halktan kaçırılan 25 yıllık sözleşmelerin süresi, 3-4 yıl düşürmekle övünülür.)

Çocuklara günde bir öğün ücretsiz yemek sağlanması, bir önceki yazının konusuydu. Bunun kamusal bir sorumluluk olduğunu, bunun en çok iktidarın bütçe tercihleriyle ilgili olduğuna dair saptamayı dile getirmiştim. İlgi gördü ve paylaşıldı.

O yazıda çocukların sağlıklı büyüyüp gelişmesine katkıda bulunacak devlet kaynaklarının aslında fazlasıyla var olduğunu belirtmiştim.

Demir Yumruk operasyonunu hatırlar mısınız? Demir çelik piyasasını sahte faturalarla manipüle ederek bozan, paravan şirketler kurup devleti sahte faturalarla milyarlarca lira zarara uğratan firmalara yönelik bu operasyon, 2022 yılında düzenlendi. Başta Ankara olmak üzere, 29 ilde düzenlenen bu operasyonla ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianamesi tam 1354 sayfaydı.

Kamyon kamyon belge, mücevher, bavullar dolusu para ele geçirilmiş, 105 milyar liralık sahte faturayla devletin 25 milyar lira zarara uğratıldığı haberlere yansımıştı.

O iddianamede en sık (çok sayıda şüpheli ve çok sayıda firma olduğu için onlarca kez) tekrarlanan bölümü aktarıyorum:

"Suç örgütü faaliyeti kapsamında

- gerçekte ticari bir alım olmamasına rağmen gerçek bir ticaret varmış gibi tanzim edilen sahte faturaların düzenlendiği; (…);

- sahte faturaların komisyon karşılığında satıldığı; hileli hareketin ortaya çıkmaması amacıyla gerçek bir ticari ilişkinin var olduğu izlenimi verilebilmesi için çek keşide edildiği; çekin suç örgütü faaliyeti kapsamında suç örgütü yöneticilerinin emir ve talimatları doğrultusunda keşideciden teslim alındığı ve kurye, şüpheliler tarafından arka yüzlerinin belli bir sistematik izlenerek ciro edildiği;

- son cironun da şüpheli kuryeler tarafından yapıldığı ve çeklerin suç örgütü üyesi kuryeler tarafından bankadan tahsil edilerek paranın geri keşideci şirkete teslim edildiği;

- bu yolla sahte fatura satan şirketin komisyon ücreti şeklinde haksız menfaat temin ettiği; sahte fatura satın alan şirketin KDV iadesinden kaynaklı haksız menfaat temin........

© T24


Get it on Google Play