Jean-Paul Sartre’ı ayrı, Sartre’ı anlatan kitapları ayrı seviyorum. En son Everest Yayınları’ndan çıkan Simone de Beauvoir’ın Sartre’a Mektuplar’ını okumuştum.

Metis Yayınları, ‘diyaloglar’ serisinde ‘Sartre ile Sartre Hakkında’yı çıkardı.

Düşünceleriyle eylemleri arasındaki tutarlılık açısından muhtemelen bütün modern tarihin en önde gelen düşünürü Sartre. Hatta hep şöyle denir kitaplarından bahsedilirken: Onun kitapları aynı zamanda başkaları üzerinde derin etkileri olmuş etik bir öneridir.

Kitapta, 60’ların ikinci yarısıyla, 70’lerin ilk yarısında yapılmış üç söyleşi yer alıyor.

New Left Review dergisi editörleri ve Simone de Beauvoir ile yapılmış söyleşilerden bazı örnekler vermek istiyorum.

İlk kez 1975’te, L’Arc dergisinin 61. Sayısında yayımlanan söyleşide Beauvoir şöyle diyor:
- Evet Sartre, kadın meselesi üzerine görüşlerini sormak istiyorum, çünkü bu konuda kendini hiç ifade etmedin. Aslında sana sormak istediğim ilk şey bu. Tahakküm altındaki bütün topluluklar -işçiler, “Siyah Orfe”de siyahlar, Yahudi Sorunu’nda Yahudiler- hakkında konuştun, ama kadınlardan hiç söz etmedin. Bunu nasıl açıklıyorsun?

Sartre: Sanırım çocukluğumdan kaynaklanıyor bu. Çocukken genel olarak kadınların arasındaydım. Anneannem ve annem çok ilgilenirdi benimle. Ve ayrıca küçük kızlarla çevriliydim. Kızlar ve kadınlar bir bakıma benim doğal ortamımdı. Ve hep içimde bir çeşit kadın olduğunu düşündüm.

Beauvoir: Kadınlarla çevrili olman onların tahakküm altında olmalarının önemli bir olgu olduğunu kavramanı engellemiş olamaz.

Sartre: Anneannemin dedemin tahakkümü altında olduğunu hissediyordum, ama bunun ne anlama geldiği üzerine kafa yormamıştım. Annem dul bir kadın olarak ebeveyninin tahakkümü altındaydı, ama babası kadar annesinin de tahakkümü altındaydı.

Beauvoir: Ama artık bir yetişkinsin! Kadınların kurbanı olduğu tahakkümü neden görmezden geldin?

Sartre: Bunun genel bir durum olduğunun farkında değildim. Sadece bireysel durumlar olduğunu düşünüyordum. Elbette bunlardan çok vardı. Ama her birinde, emperyalizmi erkeklerde bireysel bir zaaf, belirli bir itaatkârlığı ise kadınlarda bir karakter özelliği olarak gördüm.

*

Sohbet bu tempoda sürüyor. Sizlerde merak uyandırarak, çok sevdiğim bu kitabı sizin de okumanızı sağlamak için burada nokta koyuyorum. Nitelikli bir konuşma, tartışma izleyemediğimiz şu acınası zamanlarda arayış içinde olanlara öneririm.

Roman yazmayı niçin bıraktığı, Flaubert ile ilgili sözleri, Mayıs isyanından çıkarılacak başlıca dersler… ‘Sartre ile Sartre Hakkında’yı okumak için çok neden var.

QOSHE - SARTRE: Hep içimde bir çeşit kadın olduğunu düşündüm - İpek Özbey
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

SARTRE: Hep içimde bir çeşit kadın olduğunu düşündüm

49 19
07.04.2024

Jean-Paul Sartre’ı ayrı, Sartre’ı anlatan kitapları ayrı seviyorum. En son Everest Yayınları’ndan çıkan Simone de Beauvoir’ın Sartre’a Mektuplar’ını okumuştum.

Metis Yayınları, ‘diyaloglar’ serisinde ‘Sartre ile Sartre Hakkında’yı çıkardı.

Düşünceleriyle eylemleri arasındaki tutarlılık açısından muhtemelen bütün modern tarihin en önde gelen düşünürü Sartre. Hatta hep şöyle denir kitaplarından bahsedilirken: Onun kitapları aynı zamanda başkaları üzerinde derin etkileri olmuş etik bir öneridir.

Kitapta, 60’ların ikinci yarısıyla, 70’lerin ilk yarısında yapılmış üç söyleşi yer alıyor.

New Left Review dergisi editörleri ve Simone de Beauvoir ile yapılmış söyleşilerden bazı örnekler vermek istiyorum.

İlk kez 1975’te, L’Arc dergisinin 61. Sayısında yayımlanan söyleşide Beauvoir şöyle diyor:
- Evet Sartre, kadın meselesi........

© Sözcü


Get it on Google Play