90’lı yılların sonu. O zaman yılbaşı, Ramazan ayına denk gelmiş. Ama her türlü zorluğa rağmen Noel Baba Hediye Servisi yapılıyor. İşlerin başında ise, daha önce üniversite sıralarında tanıştığım Sinan Boğaz var. O günden bugüne görüştüğüm kadim dostum, bugünlerde dile getirilmese de ahretliğim Sinan. Bir reklam ajansına metin yazarı olarak girse, o yılın sonunda kristal elmayı alacak, o derece. Yazısına, kalemine hayran olduğum tek yazar. “Neden yapmıyorsun mesleğini?” diye sorduğumda, “Koskoca İstanbul, 3 – 5 kişiyi zengin etmek için çalışıyor. Ben bu sistemin parçası olmak istemiyorum.” derdi. Biz bu konuşmayı yaptığımız zaman 1999 yılbaşıydı. Milenyum’a 1 kala, daha Türkiye’de yılbaşı evlerde tombala, piyango bir de gece 12’de çıkan yılbaşı dansözünden ibaretti.

99 yılbaşında Noel Baba ile hediye dağıtmak için 62 evle anlaşılmış, iki evle organize olamayınca, iş başa düşmüştü. Noel baba kostümü içinde bulmuştum kendimi. Dostum Sinan’ın, nasıl ho ho ho diye kahkaha atacağımı, nasıl dans edeceğimi anlatışı da daha dün gibi aklımda ama zaman su gibi akıp geçiyor işte. Şimdi bakıyorum, AVM’ler çoktan süslenmiş, insanlarda şimdiden yeni yılın umudu ve heyecanı var. Başta, İstanbul olmak üzere, Türkiye’nin dört bir yanında, hatta yavru vatan Kıbrıs’ta yılbaşı sahneleri, şehir meydanlarında yılbaşı kutlamaları düzenlenecek.

1999 yılında ise Türkiye, Noel Baba kavramına olabildiğince yabancıydı. Herkese teker teker Noel Baba’nın Antalya Demreli olduğu, MS. 4. Yüzyılda yaşayan bir aziz olduğu, ömrünü çocuklara hediye dağıtarak geçirdiği anlatılırdı. Bugün toplumda bir yılbaşı kültürü oluştuysa, bunda hayallerinin peşinden koşanların izleri var.

Aradan bir yıl geçti. Tüm dünya bin yılı devirip Milenyum’a girmenin heyecanını yaşıyor. O zaman bir reklam ajansındayım. Metin yazarı olarak çalışıyorum. Fakat o da ne? Çalıştığım ajansın sahibi Noel Baba kılığına girmiş, tüm ekibe heybesinden çıkardığı hediyeleri dağıtıyor. O zaman anlamıştım, işte demiştim, hayallerinin peşinden koşan biri daha…

O dönem ajansına müşteri çekebilmek için, gece gündüz bir müşteri temsilcisi gibi çalışan, ofise döndüğünde, atölye çalışmalarına da omuz atan biriydi Hakan Kural. Daha bugünler gibi kavramlar yerine oturmamıştı. İşi bilen herkes, işin her alanında sahadaydı.

Hakan Kural, şimdilerde İZEV Vakfı’nın başkanlığını yapıyor. İstanbul Zihinsel Engelliler için Eğitim ve Dayanışma Vakfı’nda, zihin özel gereksinimli olan bireylerin, toplumca farklı bireyler olarak kabul edilmesini sağlamak ve onları bağımsız yaşama hazırlayan ve hayatın her alanında yer almaları için çalışıyor. Hem de ne çalışmak. Vakıf, yeri geliyor, Selda Bağcan, Kubat, Koray Avcı ve Funda Arar’la, 30 zihin farklı bireyi buluşturup bir koro halinde Roger Waters’ın Another Brick in the Wall şarkısını söylüyor, 80 milyon etkileşim yapıp toplam 24 ödülle toplumsal farkındalık elde ediyor. Yeri geliyor kurdukları Fark Band pop grubuyla Bee Gees’in dünyaca ünlü Stay’in Alive şarkısını Türkçeleştirerek, “Yanımda ol, Benimle Ol” mesajı veriyor.

Hayaller sınır tanımaz! Fark Band, şimdilerde Erovizyon’da Türkiye’yi temsil etmenin hayalini kuruyor. Neden olmasın? Olur tabi. Zaten hayat da en yakınından en uzağına, olmaz diyenlere inat, hayal kurmaya devam edenlerle akmaya devam etmiyor mu? Belki de, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik de, bu olsa gerek: “Düş”-ünmek! 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü geride bıraktığımız, 2024 yılına doğru geri sayımda olduğumuz şu günlerde dileğim, düşlerimizin gerçeğe dönüştüğü yarınlarda buluşmak. Çünkü hayal ve umutlar yoksa, geri kalan hiçbir şeyin anlamı olmaz.

QOSHE - SİZ HİÇ DÜŞLERİNİZİN PEŞİNDEN KOŞTUNUZ MU?  - Korkut Eyüp Anlı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

SİZ HİÇ DÜŞLERİNİZİN PEŞİNDEN KOŞTUNUZ MU? 

8 0
09.12.2023

90’lı yılların sonu. O zaman yılbaşı, Ramazan ayına denk gelmiş. Ama her türlü zorluğa rağmen Noel Baba Hediye Servisi yapılıyor. İşlerin başında ise, daha önce üniversite sıralarında tanıştığım Sinan Boğaz var. O günden bugüne görüştüğüm kadim dostum, bugünlerde dile getirilmese de ahretliğim Sinan. Bir reklam ajansına metin yazarı olarak girse, o yılın sonunda kristal elmayı alacak, o derece. Yazısına, kalemine hayran olduğum tek yazar. “Neden yapmıyorsun mesleğini?” diye sorduğumda, “Koskoca İstanbul, 3 – 5 kişiyi zengin etmek için çalışıyor. Ben bu sistemin parçası olmak istemiyorum.” derdi. Biz bu konuşmayı yaptığımız zaman 1999 yılbaşıydı. Milenyum’a 1 kala, daha Türkiye’de yılbaşı evlerde tombala, piyango bir de gece 12’de çıkan yılbaşı dansözünden ibaretti.

99 yılbaşında Noel Baba ile hediye dağıtmak için 62 evle anlaşılmış, iki evle organize olamayınca, iş başa düşmüştü. Noel baba kostümü içinde bulmuştum kendimi. Dostum Sinan’ın, nasıl ho ho ho diye kahkaha atacağımı, nasıl dans edeceğimi anlatışı da daha dün gibi aklımda ama zaman su gibi akıp geçiyor işte. Şimdi bakıyorum, AVM’ler çoktan süslenmiş, insanlarda şimdiden yeni yılın umudu ve heyecanı var. Başta, İstanbul olmak........

© Önce Vatan


Get it on Google Play