“Nefret söylemi, bireysel düzeyde anksiyete, korku ve öfkenin; toplumsal düzeyde ise ayrımcılık, ötekileştirme ve eşitsizliğin ifadesidir.”

Türkiye’de nefret söylemi, son yıllarda giderek artan bir sorun haline gelmiştir. Bu durum, özellikle sosyal medya platformlarında daha belirgin bir şekilde görülmektedir.

Türkiye’de nefret söylemi, genellikle ırk, din, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve engellilik gibi unsurlara dayalı olarak yapılmaktadır. Bu söylemler, hedef alınan gruplara karşı düşmanlık, şiddet veya ayrımcılık çağrısı içerebilir.

Türkiye’de nefret söyleminin boyutuna ilişkin kesin bir veri bulunmamakla birlikte, çeşitli araştırmalar, sorunun ciddi boyutlara ulaştığını göstermektedir. Örneğin, İnsan Hakları Derneği’nin 2021 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye’de nefret söylemi ile ilgili ihbar sayısı 2020 yılına göre yaklaşık %50 artmıştır.

Bu tür nefret söylemi, genellikle Kürtler, Araplar, Romanlar ve diğer azınlık gruplarına yöneliktir. Örneğin, bir sosyal medya kullanıcısı, “Kürtler bu ülkenin başına bela oldu” şeklinde bir paylaşımda bulunabilir. Örneğin, bir gazetede bir köşe yazarı, “Eşcinseller toplum için bir tehdittir” şeklinde bir yazı yazmıştır.

Nefret söyleminin Türkiye’de neden arttığına ilişkin çeşitli faktörler öne sürülmektedir. Bu faktörler arasında,

Toplumda var olan ayrımcılık ve ötekileştirme

Politik iklimde kışkırtıcı söylemlerin yaygınlaşması

Medyada nefret söyleminin yaygınlaşması sayılabilir.

Nefret, bir duygudur. Bazı insanlara veya fikirlere karşı kullanılabilecek kızgın veya küskün bir duygusal tepkiye neden olabilir. Nefret genellikle öfke, iğrenme (tiksinti) ve düşmanlığın kaynağına yönelik bir eğilim ile ilişkilendirilir. Nefret bazen sevginin karşıtı olarak görülür.

Nefret söyleminin sosyo psikolojik kökenleri, bireysel ve toplumsal düzeyde çeşitli faktörlerle açıklanabilir.

Bireysel düzeyde, nefret söyleminin kökeninde, genellikle anksiyete, korku, öfke ve dışlanma gibi olumsuz duygular yatar. Bu duygular, kişinin kendi kimliğini ve değerlerini tehdit eden bir unsur olarak gördüğü gruplara karşı nefret söylemine yöneltmesine neden olabilir.

Nefret söylemine yönelten bireysel faktörler arasında şunlar sayılabilir:

Aşağılık kompleksi, narsisizm ve paranoid kişilik özellikleri gibi kişilik özellikleri, nefret söylemine yönelme riskini artırabilir. Aşağılık kompleksi, kişinin kendini yetersiz, değersiz veya aşağılık hissetmesidir. Bu duygular, kişinin kendinden daha başarılı, güçlü veya yetenekli gördüğü kişilere karşı nefret söylemine yönelmesine neden olabilir. Örneğin, bir kişi, kendisinin daha başarılı olduğunu düşündüğü bir komşusuna karşı, “O zengin olmasaydı, bu mahallede ne işi var?” şeklinde bir söylemde bulunabilir.

Kişiselleştirilmiş düşünce tarzı, siyah beyaz düşünme ve benmerkezci düşünce tarzı gibi düşünce tarzları, nefret söylemine yönelme riskini artırabilir. Kişiselleştirilmiş düşünce tarzı, kişinin kendi deneyimlerini ve görüşlerini evrensel olarak geçerli olarak görmesidir. Bu düşünce tarzına sahip kişiler, kendi deneyimlerinin dışında kalanları anlayamayabilir ve bu kişileri tehdit olarak görebilirler. Örneğin, bir kişi, kendisinin olumsuz bir deneyim yaşadığı bir etnik gruba karşı, “Onların hepsi kötüdür” şeklinde bir söylemde bulunabilir.

Homofobi, ırkçılık ve cinsiyetçilik gibi inançlar, nefret söylemine yönelme riskini artırabilir. Homofobi, eşcinselliğe karşı önyargı ve ayrımcılıktır. Homofobik kişiler, eşcinsellerin ahlaksız, hastalıklı veya tehlikeli olduğuna inanabilirler. Bu inançlar, eşcinsellere karşı nefret söyleminde bulunmalarına neden olabilir.

Örneğin, bir homofobik kişi, bir eşcinsel bireye karşı, “Onlar sapıktır ve toplumumuza zarar verirler” şeklinde bir söylemde bulunabilir.

Irkçılık, belirli bir ırk veya etnik gruba karşı önyargı ve ayrımcılıktır. Irkçı kişiler, kendi ırklarının diğer ırklardan üstün olduğuna inanabilirler. Bu inançlar, diğer ırklara karşı nefret söyleminde bulunmalarına neden olabilir.

Örneğin, bir ırkçı kişi, bir siyah bireye karşı, “Siyahlar bu ülke için bir tehdittir” şeklinde bir söylemde bulunabilir.

Cinsiyetçilik, belirli bir cinsiyete karşı önyargı ve ayrımcılıktır. Cinsiyetçi kişiler, kendi cinsiyetlerinin diğer cinsiyetlerden üstün olduğuna inanabilirler. Bu inançlar, diğer cinsiyetlere karşı nefret söyleminde bulunmalarına neden olabilir.

Örneğin, bir cinsiyetçi kişi, bir kadına karşı, “Kadınlar evde oturmalı ve çocuk bakmalıdır” şeklinde bir söylemde bulunabilir.

Toplumsal düzeyde, nefret söyleminin kökeninde, genellikle ayrımcılık, ötekileştirme ve eşitsizlik gibi faktörler yatar. Bu faktörler, toplumun belirli gruplara karşı önyargılı ve düşmanca bir tutum geliştirmesine neden olabilir.

Nefret söylemine yönelten toplumsal faktörler arasında şunlar sayılabilir:

Sosyal ve ekonomik eşitsizlik, toplumda ayrımcılık ve ötekileştirmenin artmasına neden olabilir. Bu durum, nefret söylemine yönelme riskini artırabilir.

Politik iklimde kışkırtıcı ve nefret söylemini teşvik eden söylemlerin yaygınlaşması, nefret söylemine yönelme riskini artırabilir. Bir siyasi parti, seçim kampanyası sırasında, belirli bir etnik grubu hedef alan ve bu grubun ülkeye zarar verdiğine dair iddialarda bulunan söylemler kullanabilir. Bu söylemler, o etnik gruba karşı nefret söylemine yönelme riskini artırabilir.Örneğin MHP’nin DEM partiye yönelik söylemleri.

Medyada nefret söyleminin yaygınlaşması, nefret söylemine yönelme riskini artırabilir. Bir televizyon kanalında, belirli bir etnik grubu hedef alan ve bu grubun suçlu olduğuna dair iddialarda bulunan bir haber programı yayınlanabilir. Bu haber programı, o etnik gruba karşı nefret söylemine yönelme riskini artırabilir. örnek yandaş televizyon kanallarında Kürtlerle ilgili yapılan haberler.

Nefret söylemi, toplumda ayrımcılık, şiddet ve çatışmalara yol açabilen ciddi bir sorundur. Bu sorunun çözümü için bireysel ve toplumsal düzeyde çeşitli önlemler alınabilir.

Bireysel düzeyde alınabilecek önlemler arasında şunlar sayılabilir:

Kişisel önyargıların farkında olmak ve bunları azaltmak için çaba göstermek, nefret söylemine yönelme riskini azaltabilir.

Anksiyete, korku, öfke gibi olumsuz duyguların sağlıklı bir şekilde yönetilmesi, nefret söylemine yönelme riskini azaltabilir.

Kişiselleştirilmiş düşünce tarzı, siyah beyaz düşünme ve benmerkezci düşünce tarzı gibi düşünce tarzlarını değiştirmek, nefret söylemine yönelme riskini azaltabilir.

Toplumsal düzeyde alınabilecek önlemler arasında şunlar sayılabilir:

Sosyal ve ekonomik eşitliğin sağlanması, toplumda ayrımcılık ve ötekileştirmenin azalmasına yardımcı olabilir.

Politik iklimde kışkırtıcı ve nefret söylemini teşvik eden söylemlerin yaygınlaşmasının önlenmesi, nefret söylemine yönelme riskini azaltabilir.

Medyada nefret söyleminin yaygınlaşmasının önlenmesi, nefret söylemine yönelme riskini azaltabilir.

QOSHE - Nefret Söyleminin Psikolojik ve Sosyolojik Nedenleri  - Arslan Özdemir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Nefret Söyleminin Psikolojik ve Sosyolojik Nedenleri 

8 18
11.04.2024

“Nefret söylemi, bireysel düzeyde anksiyete, korku ve öfkenin; toplumsal düzeyde ise ayrımcılık, ötekileştirme ve eşitsizliğin ifadesidir.”

Türkiye’de nefret söylemi, son yıllarda giderek artan bir sorun haline gelmiştir. Bu durum, özellikle sosyal medya platformlarında daha belirgin bir şekilde görülmektedir.

Türkiye’de nefret söylemi, genellikle ırk, din, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve engellilik gibi unsurlara dayalı olarak yapılmaktadır. Bu söylemler, hedef alınan gruplara karşı düşmanlık, şiddet veya ayrımcılık çağrısı içerebilir.

Türkiye’de nefret söyleminin boyutuna ilişkin kesin bir veri bulunmamakla birlikte, çeşitli araştırmalar, sorunun ciddi boyutlara ulaştığını göstermektedir. Örneğin, İnsan Hakları Derneği’nin 2021 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye’de nefret söylemi ile ilgili ihbar sayısı 2020 yılına göre yaklaşık P artmıştır.

Bu tür nefret söylemi, genellikle Kürtler, Araplar, Romanlar ve diğer azınlık gruplarına yöneliktir. Örneğin, bir sosyal medya kullanıcısı, “Kürtler bu ülkenin başına bela oldu” şeklinde bir paylaşımda bulunabilir. Örneğin, bir gazetede bir köşe yazarı, “Eşcinseller toplum için bir tehdittir” şeklinde bir yazı yazmıştır.

Nefret söyleminin Türkiye’de neden arttığına ilişkin çeşitli faktörler öne sürülmektedir. Bu faktörler arasında,

Toplumda var olan ayrımcılık ve ötekileştirme

Politik iklimde kışkırtıcı söylemlerin yaygınlaşması

Medyada nefret söyleminin yaygınlaşması sayılabilir.

Nefret, bir duygudur. Bazı insanlara veya fikirlere karşı kullanılabilecek kızgın veya küskün bir duygusal tepkiye neden olabilir. Nefret genellikle öfke, iğrenme (tiksinti) ve düşmanlığın kaynağına yönelik bir eğilim ile ilişkilendirilir. Nefret bazen sevginin karşıtı olarak görülür.

Nefret söyleminin sosyo psikolojik kökenleri, bireysel ve toplumsal düzeyde çeşitli faktörlerle açıklanabilir.

Bireysel düzeyde, nefret söyleminin kökeninde, genellikle anksiyete, korku, öfke ve dışlanma gibi olumsuz duygular yatar. Bu duygular, kişinin kendi kimliğini ve değerlerini tehdit eden bir unsur olarak gördüğü gruplara karşı nefret söylemine yöneltmesine neden olabilir.

Nefret söylemine yönelten bireysel faktörler arasında şunlar sayılabilir:

Aşağılık kompleksi, narsisizm ve paranoid kişilik........

© Nokta Haber Yorum


Get it on Google Play