“Kendisini ziyarete gittiğimde ‘Bu toprakları daha çok sevdirmeliyiz’ demişti.”

Pandemi adı henüz telaffuz edilirken, sonraları sorulduğunda “Tanımıyorum” dediği, Norveç vatandaşı köylüsü için jet hastane gönderen ve o kişinin sayın Erdoğan’la telefon muhabbetini TV kanallarında yayımlatan Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca da, miş’li geçmiş zaman kipiyle naklettiği Alev Alatlı’nın bir cümlesi üstünden katılmış oldu; “Vasiyet” paylaşma yarışına.

“Bu sözünü aydınlarımıza, yöneticilere, ülkenin bu gününe, yarınlarına etki etme gücüne sahip herkese yönelik bir vasiyet olarak anlamıştım.”

Hizmetlerinden gurur duyacağımız ve rahmetle anacağımız bir bilim insanı olan merhum Alev Alatlı’yı tartışmayı var olduklarına inandığımız sosyologlarımıza bırakıp, onu anladıklarını iddia eden medya ve politika insanlarıyla bir sohbetimiz olsun isteriz.

Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’ya, “Bu toprakları daha çok sevdirmeliyiz” demesi, Sayın Erdoğan’ın “Giderlerse gitsinler” dediklerinin gitmelerini önlemeye yönelik tedbir miydi, diye sorsak mesela...

İstiklal Marşı’mızın altıncı kıtasının “Bastığın yerleri ‘Toprak’ diyerek geçme tanı!” diye başladığını ve “Toprak” kelimesinin “ ” tırnak içindeliğini bilen bir Alev Alatlı;

Bayrağımızın renginin kanla anlatıldığı ünlü beytin (M. Cemal Kuntay) ikinci mısraındaki “Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır” şartından haberli bir Alev Alatlı;

Sevdirmenin ölçüsünü, çocukların kollarını iki yana açarak gösterdikleri “Daha çok” muğlaklığında bırakmazdı da desek mesela...

“Daha çok seveceğiz” güçlü kılarken insanı,

“Daha çok sevdireceğiz” güce sahip kılıyor.

AKP iktidarının medya organlarından bir gazete, Alev Alatlı’nın vefat haberini verirken birinci sayfasında, “Türkiye batmaz. Eğer batarsa, okyanuslar taşar!” tespitini de yazmış onun, resminin yanına.

Aklınızda bir o cümlesi mi kaldı, ya da içinizde yaşattığınız endişeyi böyle mi dışa vurdunuz, diye de sorsak mesela; hayatı propagandalaştıranlara.

Gündemlerinde niçin “Batmak” var?

Okyanusların taşmasından rahatsız olacaklar mı sağlayacak “Batmaz”lığımızı?

“Sanat, tarih, mimari gibi kavramlar kafada yoksa, Mimar Sinan’ın kabrinin yanına tuvalet yapılır.”

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllü merhum Alev Alatlı’nın, o törende (2014) yaptığı konuşmadaki şu mukayesesini de paylaşıyor insanlar.

“İmar ruhsatı alan bir müteahhit şehrin ufkuna tecavüz ederken, yasal olarak suçsuzdur ama, yaptığı iş helal değildir!”

2012 yılının 04 Şubat’ında bu sayfaya şu nükteyi yazmışız.

“Verdiği inşaat ruhsatları ile İstanbul siluetini bozan belediye, çareyi bulmuş.

İstanbul siluetinin bozulduğunun görüldüğü yerlerden bakmak da yasak, resim çekmek de...”

Konu İstanbul olunca, “Şehrin ufkuna tecavüz” olunca, 2023 yılının 28 Mayıs’ında “Sinan yok ama, Süleyman’ları soylu” başlıklı yazımıza da şu paragrafı koymuşuz.

“İstanbul’un siluetini bozan üç gökdelen yapıldığında Zeytinburnu ilçesine, kim itiraz etti, kim çıkardı sesini? Ekonomistliğine çevreci olduğu bilgisini de ekleyen sayın Erdoğan bir TV kanalında ‘Yapan arkadaşımdı. Yık dedim, yıkmadı’ demişti sadece.”

Hal bu ki selefi Nurettin Sözen, Boğazı’n görüntüsünü çirkinleştiren, bozan bir otelini yıkmıştı, güçlülerin.

Helali isteyen Alev Alatlı’ya haklarımız helal olsun.

"NELER YAPMADIK BU VATAN ICIN"

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Hatay nutku var, gündemi tartışan ve paylaşan iletişim/haberleşme alanlarında.

“Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa, o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı.”

Hatay, Türkiye Cumhuriyeti’nin 31 plaka kodlu ilidir. Merkezi Antakya ile 15 ilçesi vardır. 9 ilçe Cumhur İttifakının başkanları tarafından yönetilirken, 6 ilçenin başkanı CHP’lidir.

Sayın Erdoğan’ın “Garip ve mahzun kaldı” dediği yer merkez ilçe Antakya mıdır, Hatay Büyükşehir Belediyesine bağlı sayılan Cumhur İttifakı’na oy vermiş 9 ilçenin de olduğu 15 ilçenin hepsi midir?

1972 yılının kısa adı ÜGİ olan Üniversite Giriş İmtihanı’ndaki bir coğrafya soruşu şu mealdeydi: Sakarya, Kocaeli, Hatay, İçel şehir adı mıdır, sınırları belli il adı mıdır?

1989 yerel seçimlerinde hezimete uğrayan iktidar partisi ANAP’ın, Sayın Erdoğan’ın nutku ile paralelliği tartışılmayacak propaganda afişleri hala hafızalardadır.

“Bu seçimde de oyunuzu hükümetle uyum içinde çalışacak, büyük işler gerçekleştirecek, geniş ufuklu, dürüst, çalışkan adaylara verelim.”

Sayın Erdoğan’ın da Beyoğlu Belediye Başkanlığına aday olarak katıldığı 1989 yerel seçimleri öncesinde, bu ve benzeri ANAP afişlerinin nasıl tepki topladığını yaşamamış, okumamış ve tahmin gücü olmayan söz yazıcılarının, Hatay nutku gayretleri, reklam şirketlerinin ANAP’a yaptığına erişebilir mi; seçimin neticesine göre değerlendirilecek bir durumdur bu. Çünkü seçmen özellikleri yirmi yılda değiştirilirken, tepki verme güçleri de çok aşındırılmıştır.

Sayın Erdoğan, 1994 yerel seçiminde başarılı olduğunda, daha doğrusu 1989 seçimlerinde Refah Partisi’nin kazandığı 5 ilimizdeki (Konya-Sivas-Şanlıurfa- Van-Kahramanmaraş) başarısının etkisi İstanbul’a yansıdığında, Ankara’da Türkiye Cumhuriyeti’nin 50. Hükümeti vardı ve Başbakan DYP’li Tansu Çiller’di.

Nutuk yazıcıları bilmeseler de Sayın Erdoğan, merkezi yönetim DYP-SHP koalisyonunda iken İstanbul Belediye Başkanı olmuştu. Dayanışma ve el ele durumu olmadığı gibi İstanbul’a Refah Partisi hizmetini önlemeye çalıştıklarını da en iyi bilecek kişi Sayın Erdoğan’ın, Hatay’ın garip ve mahzunluğuna bahane araması, Cumhur İttifakı’nın başarısızlığının itiraf belgesidir.

Eksik hizmet, hata ve kusur sebeplerini 6 Şubat depreminin mevsimine, 11 ilin alanına ve alt yapı yetersizliğine – tamamına yakını AKP’lidir o belediyelerin- bağlayan Cumhur İttifakı sözcülerinin beyanlarına henüz erişim mümkün iken, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın siyasi uyumsuzluk üstünden yaptığı şu izahın tarihimizde örneğinden bahsedilemez.

“Şu anda Hatay’daki mevcut yönetim maalesef şu deprem olayından sonra ‘Bad-el harab-ül Basra’ oldu.”

Basra yıkıldıktan, harap olduktan sonra...

İş işten geçtikten sonra manasında kullanılan bir deyim.

“Deprem olayından sonra, iş işten geçtikten sonra oldu.”

Sayın Erdoğan’ın itirazı, muhalefetin mevcudiyetine olamaz. Zira kendisi de, “İktidar her zaman vardır. Önemli olan muhalefettir” diyen Demirel’in partisi iktidarda iken belediye başkanı olmuştu.

Ve bugün 1989’u atlayarak 1994 belediyeciliğini sahiplenmeye çalışması, muhalefette olmak kaynaklı başarıdandır.

Nutuk yazıcıları önce gömlek çıkarttılar; sonrası malüm.

QOSHE - TUTULACAK VASİYETİ BİLMEK DE ERDEMDİR - Necati Tuncer
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

TUTULACAK VASİYETİ BİLMEK DE ERDEMDİR

18 0
10.02.2024

“Kendisini ziyarete gittiğimde ‘Bu toprakları daha çok sevdirmeliyiz’ demişti.”

Pandemi adı henüz telaffuz edilirken, sonraları sorulduğunda “Tanımıyorum” dediği, Norveç vatandaşı köylüsü için jet hastane gönderen ve o kişinin sayın Erdoğan’la telefon muhabbetini TV kanallarında yayımlatan Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca da, miş’li geçmiş zaman kipiyle naklettiği Alev Alatlı’nın bir cümlesi üstünden katılmış oldu; “Vasiyet” paylaşma yarışına.

“Bu sözünü aydınlarımıza, yöneticilere, ülkenin bu gününe, yarınlarına etki etme gücüne sahip herkese yönelik bir vasiyet olarak anlamıştım.”

Hizmetlerinden gurur duyacağımız ve rahmetle anacağımız bir bilim insanı olan merhum Alev Alatlı’yı tartışmayı var olduklarına inandığımız sosyologlarımıza bırakıp, onu anladıklarını iddia eden medya ve politika insanlarıyla bir sohbetimiz olsun isteriz.

Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’ya, “Bu toprakları daha çok sevdirmeliyiz” demesi, Sayın Erdoğan’ın “Giderlerse gitsinler” dediklerinin gitmelerini önlemeye yönelik tedbir miydi, diye sorsak mesela...

İstiklal Marşı’mızın altıncı kıtasının “Bastığın yerleri ‘Toprak’ diyerek geçme tanı!” diye başladığını ve “Toprak” kelimesinin “ ” tırnak içindeliğini bilen bir Alev Alatlı;

Bayrağımızın renginin kanla anlatıldığı ünlü beytin (M. Cemal Kuntay) ikinci mısraındaki “Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır” şartından haberli bir Alev Alatlı;

Sevdirmenin ölçüsünü, çocukların kollarını iki yana açarak gösterdikleri “Daha çok” muğlaklığında bırakmazdı da desek mesela...

“Daha çok seveceğiz” güçlü kılarken insanı,

“Daha çok sevdireceğiz” güce sahip kılıyor.

AKP iktidarının medya organlarından bir gazete, Alev Alatlı’nın vefat haberini verirken birinci sayfasında, “Türkiye batmaz. Eğer batarsa, okyanuslar taşar!” tespitini de yazmış onun, resminin yanına.

Aklınızda bir o cümlesi mi kaldı, ya da içinizde yaşattığınız endişeyi böyle mi dışa vurdunuz, diye de sorsak mesela; hayatı propagandalaştıranlara.

Gündemlerinde niçin “Batmak” var?

Okyanusların taşmasından rahatsız olacaklar mı sağlayacak “Batmaz”lığımızı?

“Sanat, tarih, mimari gibi kavramlar kafada yoksa, Mimar Sinan’ın kabrinin yanına tuvalet........

© Milli Gazete


Get it on Google Play