Kulak, göz, burun, dil ve elimiz, bizim ten ülkemizin gümrük görevini yaptığı, beden ülkesine giren ve çıkanları kontrol ettiği gibi, ülkelerin de, kara, hava ve deniz gümrükleri vardır.

Koskoca ülkenin üç tane gümrük kapısı olduğu halde tenimizin gümrük kapısı beş tanedir.

Ten ülkemizin koruduğu en değerli sakini ise gönüldür.

O tertemiz dünyaya getirilen gönlümüzün kirlenmemesi için nasıl gümrük kapılarını sıkı kontrol ettiğimizi gibi, İslam’ın yaşandığı ülkemizin de korunması ve dünya üzerinde yaşayan, Hazreti Adem’in çocukları olan peygamber çocuklarının yanlış yapmaması ve ölünce cehennem değil, Hazreti Adem’in geldiği cennete, yani asli vatanına dönmesi için İslam üsleri kurulmalı.

Şimdi Irak sınırları içinde olan Küfe şehri, Hz. Ömer (r.a) ilk defa ilim üssü olarak kuruluyor.

Tarihlerimizin bildirdiğine göre, Hz. Ömer, Kur’an ve sünneti bilen 1.500 sahabeyi Kufe’ye iskan etmiş ve Ab­dullah bin Mesud, Ebu Musa el-Eşari gibi zatları oraya vali göndermiştir.

Osmanlı Şeyhu’l-İslam yardımcısı Zahid Kevseri, Kufe’de üç binin üzerinde İmam Ebu Hanife gibi müçtehit imamın aynı asırda yaşadıklarını haber verir.

Orası üstür. Bugünkü üslerden farkı, bugünkü üslerdeki silahlar kaç adam öldürülebiliyor hesabı yapılıyor.

Hz. Ömer’in üsse koyduğu değerli ilim adamları, insanca yaşatacak İslam âlimleri idi.

Binlerce insanın İslam’a girmesine vesile olacak, Kur’an’ı en iyi anlatacak iyi bi­len insan yerleştiriyor bu üste.

Şimdi hepimizde Kufe üssünün etkisi vardır.

İmam Ebu Hanife merhum, orada yetişmiştir.

O üssün yetiştirdiği bu zat, 1300 yıldır Müslümanları yönünün yöntemini göstermeye devam ediyor.

Roma’nın, Pers İmparatorluğu’nun yerinde yeller estiği gibi, silahla ayakta kalanların bugünküler de bir varmış bir yokmuş diye anılacaklar.

Olur mu? Olur. Olmaz dediğimiz neler oldu.

İlim daima galiptir. Kılıcın galibiyeti geçicidir.

Dinimiz, ikisini beraber götürmemizi emrediyor.

Allah celle celalüh bizi uyarıyor:

“Onlara gücünüz yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın ki, onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı, Allah'ın bildiği, sizin bilmediğiniz (düşmanları) ve onlardan başkalarını korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız size tam olarak verilir. Ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.” (Enfal süresi, ayet 8/60)

Allah’ın elçisi de:

“İyi biliniz ki, cennet, kılıçların gölgesinin altın­dadır” buyurur. (Buhari, Sahih, K. Cihad, bab 22) hem dünya cenneti hem ahiret cenneti.

Sevgili Peygamberimiz’in bütün harplerinin tamamında geçen ömrü altı ayı geçmez ama yeri göğü yaratan, denizler, yıldızlar, çiçekler, çocuklar, taşlar ve kuşlarla donatan Allah celle celalühün indirdiği ayetlerini tebliğ etme, açıklama ve uygulamasını öğretmesi 23 yıl sürdü.

Günümüzde “üs” deyince akla gelen ilk şey, askerler ve havada, karada, denizde insan öldürme aletlerinin çöreklendiği yerler hatıra gelir.

Kur’an-ı Kerim’de, ilimle ilgili ayetler, güç, kuvvet, silahla ilgili ayetlerden çok çok fazladır.

Silah, ilmin kontrolü altında olmalıdır.

Kılıca yönünü, İslami ilim göstermelidir.

Günümüzde inkârcı ilmin ürettiği silahın, ilme yön vermesi gibi olmamalı.

Silahın ağzından çıkan öldürür, Kur’an ayetleri, kâfiri diriltir.

Eninde sonunda dirilten ayetler, öldüren silahları elinde tutanı diriltir ve Müslüman olmasına sebep olur.

İslam âlemine, silahla giren, kırıp geçiren Cengiz’in torunları ve askerlerinin hepsi Müslüman olmuşlar.

Günümüzde kâfirlerin gözünde etkili ve yetkili oldukları halde İslam’ı seçenlerin hayatları, silahla ayakta kalmaya çalışanları endişelendirmekte.

Onun için kendi ülkelerinde, kendi halklarını Müslümanlarla korkutmaya çalışıyorlar.

Basın-yayın yoluyla İslam korkusu yayıyorlar.

Ama “acaba” diyen kendi halkından insanlar, İslam’ı araştırmaya kalkanlar da, Müslüman oluyorlar ve böylece Allah celle celalüh, kâfiri de İslam’a hizmet ettiriyor.

Düşmana dua edilir mi? Edilir. Hidayeti için dua edilir.

Hz. Ömer ve Ebu Cehil, Peygamberimiz’i öldürmek için, yok etmek için planlar ha­zırlıyorlar,

Allah’ın elçisi ise öbür tarafta “­Ya Rabbi Ömer veya Ebu Cehil’i İslam’la şereflendir.” diye dua ediyor.

“Ömer’in eşeği Müslüman olur da Ömer Müslüman olmaz” denen Ömer, Müslüman oluyor. (Taberani, Mü’cem-i Kebir, hadis no 20570, İbni İshak, Sire, İslamü Ömer)

Hayatta kimseye Müslüman olmaz demeyeceksiniz; günaha girersiniz.

Biz tebliğimizi herkese ulaştıracağız, herkesin iman edebile­ceği ümidi ile herkese koşacağız. Çölde çocuğunu kaybe­den bir adam nasıl her karaltıya “çocuğumdur” diye koşarsa, biz de her insana Müslüman olur diye koşacağız.

1000 ki­şiye gitsek 1001’inci insana da ve sonrakilere de gidece­ğiz.

Biz, kendi çocuğumuzu değil fakat Peygamber çocu­ğunu kaybettik; o, kendi çocuğumuzdan daha kıymetlidir.

Hz. Adem’in kaybolmuş çocuklarını bulmakla mükellefiz.

Biz peygamberler arasında ayırım yapmayız.

– Ama hocam diyorlar ki: “Ben Hz. Adem’den gel­diğimize inanmıyorum, biz maymundan geldik.” diyor, ben ne yapayım?

Şunu unutma! O, babasını kaybetmiş demektir. Sokakta babasını veya annesini kaybetmiş bir çocuğu görsen ne yaparsın?

Tutar elinden polise götürürsün, babasını annesini buluverirsin. Ona da öyle yapacaksın; tutup elinden, ‘Bak asla­nım! Senin baban bu. Bu maymun değil, bu Adem’ diye­ceksin, uygun bir dille.

“Ademî adam gerektir

Ede Adem adamı

Adam Adem olmaz ise

Adem etmez adamı”…

QOSHE - İlim üsleri kuralım - Mahmut Toptaş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İlim üsleri kuralım

22 0
08.04.2024

Kulak, göz, burun, dil ve elimiz, bizim ten ülkemizin gümrük görevini yaptığı, beden ülkesine giren ve çıkanları kontrol ettiği gibi, ülkelerin de, kara, hava ve deniz gümrükleri vardır.

Koskoca ülkenin üç tane gümrük kapısı olduğu halde tenimizin gümrük kapısı beş tanedir.

Ten ülkemizin koruduğu en değerli sakini ise gönüldür.

O tertemiz dünyaya getirilen gönlümüzün kirlenmemesi için nasıl gümrük kapılarını sıkı kontrol ettiğimizi gibi, İslam’ın yaşandığı ülkemizin de korunması ve dünya üzerinde yaşayan, Hazreti Adem’in çocukları olan peygamber çocuklarının yanlış yapmaması ve ölünce cehennem değil, Hazreti Adem’in geldiği cennete, yani asli vatanına dönmesi için İslam üsleri kurulmalı.

Şimdi Irak sınırları içinde olan Küfe şehri, Hz. Ömer (r.a) ilk defa ilim üssü olarak kuruluyor.

Tarihlerimizin bildirdiğine göre, Hz. Ömer, Kur’an ve sünneti bilen 1.500 sahabeyi Kufe’ye iskan etmiş ve Ab­dullah bin Mesud, Ebu Musa el-Eşari gibi zatları oraya vali göndermiştir.

Osmanlı Şeyhu’l-İslam yardımcısı Zahid Kevseri, Kufe’de üç binin üzerinde İmam Ebu Hanife gibi müçtehit imamın aynı asırda yaşadıklarını haber verir.

Orası üstür. Bugünkü üslerden farkı, bugünkü üslerdeki silahlar kaç adam öldürülebiliyor hesabı yapılıyor.

Hz. Ömer’in üsse koyduğu değerli ilim adamları, insanca yaşatacak İslam âlimleri idi.

Binlerce insanın İslam’a girmesine vesile olacak, Kur’an’ı en iyi anlatacak iyi bi­len insan yerleştiriyor bu üste.

Şimdi hepimizde Kufe üssünün etkisi vardır.

İmam Ebu Hanife merhum, orada yetişmiştir.

O üssün yetiştirdiği bu zat, 1300 yıldır Müslümanları yönünün yöntemini göstermeye devam ediyor.

Roma’nın, Pers İmparatorluğu’nun yerinde yeller estiği gibi, silahla ayakta kalanların bugünküler de bir varmış bir yokmuş diye anılacaklar.

Olur........

© Milli Gazete


Get it on Google Play