İnsan, bilgisinin, becerisinin, gücünün, cesaretinin, tecrübesinin... sınırları içine kendisini hapsedebilir.

Bugünlerde ABD’nin, Avrupa Birliği’nin ve onların ölme ve öldürme timi, karakolu olan Siyonistlerin kuşatması altında inleyen Filistinli Müslümanlara bir şey yapamamakla sızlanan diğer Müslümanlar, kazandıkları nimetlerin altında ezilirken, kendilerini Talüt’un ordusundakilerin mazeretini ileri sürerler, “Calut’un ordusuna karşı gelecek güç bizde yok” duvarının arkasına siniyorlar.

Talüt ve ona tabi olan azıcık Müslümanlar ise:

"Nice az topluluklar Allah'ın izniyle çok topluluklara galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir" dediler ve galip geldiler. (Bakara süresi ayet 2/249)

İnsan kendisi yapamazsa başkasını da yapamaz zanneder.

Bu durumda kişinin, işe yaramaz kibir büyüteciyle kendi kabına sığmaz olurken, benlik putunun arkasından seyreder dünyayı ve herkesi kendine düşman zanneder.

Kur’an-ı Kerim’de verilen haberler vardır ki, aklımızı çok genişletiyor, aynı kurgu filmleri gibi ama Kur’an, ger­çek olduğunu beyan ediyor.

Sevgili Peygamberimiz, Mekke’den Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya ve oradan yedi kat semanın ötesine gidip geldiğini söylediğinde Ebu Cehil ve diğer Mekke kâfirleri inanmamışlardı.

Benlik putunun gölgesinde, inkâr ateşinde öfke üretmekten başka bir şey yapmıyorlardı.

Meselâ, Kur’an-ı Kerim, Kudüs’teki Süleyman (a.s.)’ın ya­nına, Yemen kraliçesi (Belkıs’ın) koltuğunu, bir göz açıp kapayıncaya kadar getirildiğini haber veriyor (Neml süresi ayet 27/40).

Bugün henüz maddenin anında taşınması yapılmış değildir.

Teknoloji buna ulaşmış de­ğil.

Kenan ilinde kalan Yakup aleyhisselam, 520 kilometre uzaklıktaki Mısır’da yaşayan oğlu Yusuf (a.s.)’un koku­sunu Rabbimizin mucizesi olarak alıveriyor.

“Kervan (Mısır'dan) ayrılınca babaları (Ya'kub): "Eğer beni bunak saymazsanız, şüphesiz ben Yusuf'un kokusunu buluyorum" dedi.” (Yusuf süresi ayet 12/94)

Bugün TV’ler, telefonlar, çiçeklerin rengini veriyor, kokusunu veremiyor ama ileride verebilir.

Bu durum muci­zeye zarar vermez, çünkü mucize vasıtasız gerçekleştirilmiştir. Bun­lar vasıtalı olarak gerçekleştirilse mucizeye za­rar vermez.

İnsanoğlu daima ileriyi istiyor, bu bir içgüdüdür, aslında normaldir. Ama bunu benlik putuyla sınırlandırmamak gerekir.

Rabbimin verdiği bir şeydir bu. İnsanı dünyayı fethe yö­nelten güç budur aslında.

Bütün dünyanın barış meydanı olması için bütün insanların kendilerini yaratanın kurallarına uyması gerekir.

Sevgili Peygamberimiz,

“Yeryüzü temiz ve temizleyici olarak bana mescid kılındı” buyurmuş. (Buhari, Sahih, K. Teyemmüm, bab 1)

Öyleyse her yerde herkes, insana kul olmamalı ve yalnız Allah’a kul olmalı.

Amerika’sında, Japonya’sında ku­tuplarda, Afrika’da, Avustralya’da ve tüm dünyada dünyayı yaratan, yıldızlarla donatan Allah celle celalühün emri geçerli olmalı.

Bu dünya mescidinde, tüm insanlık omuz omuza durmalı.

Camisindeki Müslümanların sükuneti, kimseye zarar vermemesi hali, bütün dünya insanına sirayet etmeli.

Fakat ne yazık ki, bugün benlik putunun önünde ezilen sınırlı düşünceye sahip insanların ideali, bir ev, bir araba, bir bahçe, bir hanım, iki çocuk, bir de köpek; bunlara sahip oldu mu tamam.

Lakin bu, Müslüman’ın kendi enerjisini hapsetmesidir.

Yani dünyayı fethedebilecek bir enerjiyi bir yerde hapsetmek demektir.

Yeryüzüne sığmıyor, Peygamber (a.s.) de bu sefer de gökyü­züne gidiyor.

Yedi kat semaya gidiyor, oradaki geçmiş pey­gamberlerle görüşüyor.

Onların geçmişteki tecrübelerini dinliyor.

Meselâ Musa (a.s.) ile istişaresi: Önce bize na­maz elli vakit olarak farz namaz beş vakte indiriliyor.

Musa (a.s.) dünyanın en şerli insanları ile uğraşmıştır.

Onun için Musa (a.s.); “Ben bilirim, bu insanlar sabredemez­ler.” diyor.

Musa (a.s.)’ın da peygamberliği şüpheli olan Hızır (a.s.) ile bir yolculuğu vardır.

Musa aleyhisselam, “Ben peygamberim, Hızır’dan akıl almam” dememiş.

Musa aleyhisselamın Hızır (a.s.)’dan öğrendiklerini Rabbimiz Kehf süresinde bize haber veriyor.

İnsan, gönlünü, ufkunu geniş tutmalıdır.

Miraç olayı ile yedi kat sema hayal edilmelidir. Cennet hayal edilmeli­dir. Cennet ileride, önümüzde, cehennem de arkada hissedip cennete kavuşmak için bu dünyayı güzelleştirecek işler yapmalı, cehennemden uzaklaşmak için, dünyayı cehenneme çevirenlerin benlik putlarını başlarına çarpıp, yaratana secde eder hale getirinceye kadar cihada devam etmeli.

QOSHE - Ellerimizle engellerimizi yapıp koruyoruz - Mahmut Toptaş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ellerimizle engellerimizi yapıp koruyoruz

25 1
07.05.2024

İnsan, bilgisinin, becerisinin, gücünün, cesaretinin, tecrübesinin... sınırları içine kendisini hapsedebilir.

Bugünlerde ABD’nin, Avrupa Birliği’nin ve onların ölme ve öldürme timi, karakolu olan Siyonistlerin kuşatması altında inleyen Filistinli Müslümanlara bir şey yapamamakla sızlanan diğer Müslümanlar, kazandıkları nimetlerin altında ezilirken, kendilerini Talüt’un ordusundakilerin mazeretini ileri sürerler, “Calut’un ordusuna karşı gelecek güç bizde yok” duvarının arkasına siniyorlar.

Talüt ve ona tabi olan azıcık Müslümanlar ise:

"Nice az topluluklar Allah'ın izniyle çok topluluklara galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir" dediler ve galip geldiler. (Bakara süresi ayet 2/249)

İnsan kendisi yapamazsa başkasını da yapamaz zanneder.

Bu durumda kişinin, işe yaramaz kibir büyüteciyle kendi kabına sığmaz olurken, benlik putunun arkasından seyreder dünyayı ve herkesi kendine düşman zanneder.

Kur’an-ı Kerim’de verilen haberler vardır ki, aklımızı çok genişletiyor, aynı kurgu filmleri gibi ama Kur’an, ger­çek olduğunu beyan ediyor.

Sevgili Peygamberimiz, Mekke’den Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya ve oradan yedi kat semanın ötesine gidip geldiğini söylediğinde Ebu Cehil ve diğer Mekke kâfirleri inanmamışlardı.

Benlik putunun gölgesinde, inkâr ateşinde öfke üretmekten başka bir şey yapmıyorlardı.

Meselâ, Kur’an-ı Kerim, Kudüs’teki Süleyman (a.s.)’ın ya­nına, Yemen kraliçesi (Belkıs’ın) koltuğunu, bir göz açıp kapayıncaya kadar getirildiğini........

© Milli Gazete


Get it on Google Play