“Allah’ın dediğini değil, bizim dediğimizi tutacaksınız”

“Siz camide, biz yönetimde”

“Helalı değil haramı yutacaksınız”

“Ben size müdahale ederim; siz bana müdahale de edemezsiniz” diyorlar.

“Bu makama sen gelirsen, ibadetini evde ve camide yapacaksın, makamda bizim dediğimizi tutacaksın” diyorlar.

Halbuki Mekke müşrikleri bunlardan biraz daha fazla hak tanıyorlardı.

Hiç değilse onlar Müslümanlara, “Bir sene Allah’ın dediği olsun, bir sene bizim putlarımızın dediği olsun” demişlerdi de, bunun üzerine Rabbimiz, Rasülüne “Kafirun” suresini indirmişti:

“De ki: Ey kâfirler,

Sizin taptığınıza ben tapmam.

Siz de, benim ibadet ettiğime ibadet etmiyorsunuz.

Ben, sizin taptığınıza tapacak değilim.

Siz de, benim ibadet ettiğime ibadet etmiyorsunuz.

Sizin dininiz size, benim dinim banadır.”

(Kafirun Süresi, Ayet 1009/1-6)

Burada bir anlığına bile karşı tarafla uzlaşmaya git­mek yok.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) bir hadis-i şeri­finde, “Beni göz açıp kapayıncaya kadar kendi halime bı­rakma” (Ebu Davud, Edep 101) insan göz açıp kapayın­caya kadar maazallah kafir olabilir.

Bir gün bir partiden bir adam, “Hocam bizi destekleyin” dedi.

Ben de, “Desteklediğimizde ne ola­cak?” dedim.

O da sizin dediğiniz de olacak bizim dediği­mizde.

Pekala senin dediğin imansızlık, benim dediğim ise iman­lılık. Ne olacak?” dediğimde, “Seninki de olur be­nimki de” dedi.

Benim dediğim şunlardır. Eğer bunları ya­parsa­nız destekleyeceğim. İsteklerinizi de yapamayız dedi. Ben de “Buyurun” dedim.

“Buyurun” demek ne demek ‘Sen işine ben işime’ demek.

Yani burada bu adamı tamamen bırak­tık diye bir anlam çıkarmayınız. Buna tebliğ devam ede­cektir.

Bunun peşini bırakmayınız. Fakat o anda anla­şa­madığımız için “sen işine ben işime” dedim.

Dünyadaki bütün Müslümanların gücü oranında, bütün kafirlere İslam’ı tebliğ görevi devam etmektedir.

Çünkü bizim hedefimiz “İ’lâ-i kelimetullah”dır.

Bütün yeryüzünü yaratan O olduğuna göre, Allah (C.C.) adı söylenmeli ve onun hükmü de geçerli olmalıdır.

Dünyayı da, bütün insanları da, yaratan, yaşatan, yöneten, donatan Allah olduğundan onlara en faydalı, yol gösterici söz, Allah Celle Celalüh’ün ayetleridir.

Bunu sağla­mak için tebliğe devam etmek mecburiyetindeyiz.

Müslüman bir insan, bütün dünyaya der ki, “Sen kendine bir zulüm üretmişsin, halkını kendine kul yapmışsın, baskı yapıyorsun, bu insanların hepsi hür olarak dünyaya gelmiştir. Bunların da İslâm’ı duymalarına müsaade edeceksin. “Etmem” der ve et­mezsen sen bilirsin.

Meselâ Hıristiyanlar kiliselerde, Yahudiler havralarında ibadetlerini yaparlar. Ama propagandalarına müsaade edilmez; çünkü Tevrat ve İncil’in aslının elde olmadığını, haham papa ve kralların çıkarlarına göre tahrif edilip insan sözü haline gelmiştir.

İnsanların en akıllısının sözlerinin çoğunluğunun doğruluğu kendi çağında geçerlidir.

Zamanı, mekanı ve insanı yaratanın tabiat kanunları Hazreti Adem’den beri devam ettiği gibi Allah’ın kelamı olan Kur’an-i Kerim de, kıyamete kadar geçerlidir.

Benim inancımda şüphem yok.

Ama “Fikir özgürlüğü var, herkes fikrini söylesin’ sözü şuradan çıkıyor:

Dünyada istikrarlı bir fikrin olmadığını belirtmektedir. Doğru söylüyorlar. Haklılar da.

Meselâ bugün basında serbest fikirli olan adamları destekliyorum ben.

Herkes fikrini söylesin di­yorlar.

Niye? Adamların sağlam olduğuna inandığı bir fi­kir akımı yok.

Bir zamanlar sosyalistlerden birinin bir ilçeye geleceğini ilan ettiler.

İlçede onu taşlayacaklardı, devlet tedbir aldı ve gelmesini engelledi.

Geçenlerde aynı sosya­list şöyle diyor: “Sosyalistlik de bir zamanların gençlik he­vesiymiş.”

O günün 1968 nesli bu günlerde kapitalistlerin para sayıcısı, kadın soyucusu oldular.

O yüzden adamlar, şimdi bunu savunu­yorlarsa haklıdırlar. Çünkü bunlar komünizmi okumuşlar, çı­kar yol değil, kapitalizmi okumuşlar çıkar yol değil.

Di­yorlar ki, “Ağa da bir fikir atarsa, ırgatı da bir şey söylese o da doğru olabilir, bu da doğru olabilir” diyorlar.

Bunda haklılar. Ama Rabbim diyorum ki,

“Allah, sözün en güzelini (âyetleri) birbirine uyumlu, yer yer tekrarlanan bir kitap olarak indirdi.

Rablerinden korkanların derileri ondan (âyetlerden) ürperir. Sonra onların tüyleri ve kalpleri Allah'ın zikrinde yumuşar. İşte bu Allah'ın hidayetidir. Onunla dilediğini hidâyete erdirir. Allah kimi sapıtırsa ona yol gösterecek yoktur.” (Zümer Süresi, Ayet 39/23)

Ben, seni, onu ve bütün evreni/kainatı yaratan ve yönetenin kuralları yönetir beni, benim şüphem yok.

Müşrikler bundan sonra Peygamber Efendimize diyorlar ki, “Hiç de­ğilse putla­rımıza dil uzatma onlara dokunma.”

Peygamber Efendimiz de “Ben vahyolunana uyarım” diyor.

Kafirun Süresi’ni okuyor ve “Bunu bana Rabbim em­rediyor, size kafir diyen ben değilim, size kafir diyen sizi yaratandır, bunu da size karşı benim söylememi emredi­yor.”

Ben emredileni yerine getiriyorum. Benim üze­rime ne geliyorsunuz. Hal böyle olunca biz de nerede olur­sak ola­lım kendi adımıza konuşmayacağız.

“Bana göre” demek yerine, “Kur’an-ı Kerim’de senin halin ve hareketlerin şun­lara uy­muyor” desen adam sesini çıkarmaz.

Yağmur her­kese ya­ğarsa, kavga çıkmaz, bir oluktan başkasının da­mına akarsa kavga çıkar.

Neden çıkar? Komşunun damın­dan geldiğin­den dolayı çıkar.

Yani mesajı ulaştırırken “Dinim böyle diyor. Kur’an-ı Kerim böyle diyor, peygamberim böyle söylüyor” desen adam kafir bile olsa irkilir.

Ama “ben öyle diyorum” dersen, o da, “Ben de böyle diyorum” der.

Senin ona hüküm ve emir verme salahiyetin yok ki. Onun için ayet-i kerimede “Kul” “söyle” diye başlar bazı ayetler.

Biz, O’nun kuluyuz ve O’nun kelamını, bir harf eksiltmeden, bir harf artırmadan, manayı yamultmadan tebliğe devam edeceğiz.

QOSHE - Bize diyorlar - Mahmut Toptaş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bize diyorlar

20 0
03.04.2024

“Allah’ın dediğini değil, bizim dediğimizi tutacaksınız”

“Siz camide, biz yönetimde”

“Helalı değil haramı yutacaksınız”

“Ben size müdahale ederim; siz bana müdahale de edemezsiniz” diyorlar.

“Bu makama sen gelirsen, ibadetini evde ve camide yapacaksın, makamda bizim dediğimizi tutacaksın” diyorlar.

Halbuki Mekke müşrikleri bunlardan biraz daha fazla hak tanıyorlardı.

Hiç değilse onlar Müslümanlara, “Bir sene Allah’ın dediği olsun, bir sene bizim putlarımızın dediği olsun” demişlerdi de, bunun üzerine Rabbimiz, Rasülüne “Kafirun” suresini indirmişti:

“De ki: Ey kâfirler,

Sizin taptığınıza ben tapmam.

Siz de, benim ibadet ettiğime ibadet etmiyorsunuz.

Ben, sizin taptığınıza tapacak değilim.

Siz de, benim ibadet ettiğime ibadet etmiyorsunuz.

Sizin dininiz size, benim dinim banadır.”

(Kafirun Süresi, Ayet 1009/1-6)

Burada bir anlığına bile karşı tarafla uzlaşmaya git­mek yok.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) bir hadis-i şeri­finde, “Beni göz açıp kapayıncaya kadar kendi halime bı­rakma” (Ebu Davud, Edep 101) insan göz açıp kapayın­caya kadar maazallah kafir olabilir.

Bir gün bir partiden bir adam, “Hocam bizi destekleyin” dedi.

Ben de, “Desteklediğimizde ne ola­cak?” dedim.

O da sizin dediğiniz de olacak bizim dediği­mizde.

Pekala senin dediğin imansızlık, benim dediğim ise iman­lılık. Ne olacak?” dediğimde, “Seninki de olur be­nimki de” dedi.

Benim dediğim şunlardır. Eğer bunları ya­parsa­nız destekleyeceğim. İsteklerinizi de yapamayız dedi. Ben de “Buyurun” dedim.

“Buyurun” demek ne demek ‘Sen işine ben işime’ demek.

Yani burada bu adamı tamamen bırak­tık diye bir anlam çıkarmayınız. Buna tebliğ devam ede­cektir.

Bunun peşini bırakmayınız. Fakat o anda anla­şa­madığımız için “sen işine ben işime” dedim.

Dünyadaki bütün Müslümanların gücü oranında, bütün kafirlere İslam’ı tebliğ görevi devam........

© Milli Gazete


Get it on Google Play