Dünya çaresiz. İştahı kabaran Siyonistler ve emperyalistler, işbirliği yaprak kan dökmeye devam ediyor. Mazlumları koruyan ülke Türkiye.

Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Bütün zulümler, kalleşlikler, cinayetler ulu orta yerde işleniyor. Yüzyıllardır kan dökmeye doyamayan ‘Vahşi Batı’, masumlara ve mazlumlara saldırmayı pervasızca sürdürüyor. İsrail, ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’dan oluşan Beşli Çete, dünyayı karşısına almış vaziyette. Son olarak hormonlu ülkenin yaklaşık 200 ülkeye rest çekerek Filistin’in bağımsız devlet olmasını engellediğini gördük. Bütün bu yaşananlar akıl, vicdan, his ve fikir sahiplerini düşündürüyor. Herkes bir çözüm bulma yolunda. Kalem erbabı yazılarıyla ve kitaplarıyla bu hayâsız akına karşı şanlı bir direniş içinde. Yayınevleri de hepimizin içini acıtan, yüreğini kanatan bu alçaklığa suskun durmuyor. Kültür hayatımızın mümtaz kuruluşlarından Profil Kitap’tan çıkan eserlerde hastalıklar da çözümler de gösteriliyor. Yazar Mustafa Nezihi Pesen’in Zirvesine Göz Koyduğum Dağlar isimli eserini okudum. Kitabın ilk yaprağını “Bismillah” deyip çeviriyoruz. Yazının başlığı her şeyi anlatıyor: “İslam’ın kahramanları bitmez!” Devamı geliyor: “Çünkü bu dünyaya bir gönderiliş amacımız vardır. Allah bizi kendisini bilelim, sevelim ve yolunda yaşayalım diye yarattı. Bütün zorluklara, yenilmişliklere, eza ve cefalar, üzerimize boca edilen anlamsızlık söylemlerine rağmen enseyi karartmayacağız. Hiçbir şeyi karartmayacağız. İslam, iman bir nurdur. Allah’ın nuru. Ve onu söndürmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. O nur ile yürüyeceğiz bütün yozlukların, düşmanlıkların, koflukların, yalanların, sahtelerin, karanlıkların, zulümlerin üstüne. İslam öyle hakiki bir dindir ki ne kılıcı inkâr eder ne de barışı. Selam der her Mümin. Kardeşlerine ve bütün dünyaya bir esenlik bildirisidir bu. Kılıcı kınında diye bir Müslümanı ezmeye çalışan herkes karşısında bütün Müslümanları bulmalıdır.

KAHRAMANLAR BİTMEZ!

Yürek yangını satırlar, hepimizin hislerine tercüman oluyor: “Hakikati arayış bir kahramanlıktır. Küffara buğzetmek bir gereklilik ve kahramanlıktır. Amerika, Rusya, Çin ve bütün Batı’ya yaltaklanmamak ve onlarla ünsiyet kurmamak bir kahramanlıktır.” Takdimin son satırları, Türkiye’nin haysiyetli ve izzetli duruşunu gösteriyor: “İslam’ın kahramanları bitmez. Tarihin hiçbir döneminde kahramansız kalmadık. Türkiye ayağa kalkacaksa bu ancak İslam’la olacaktır. Yani İslam’ın izzetiyle izzetlenmiş, yücelmiş vakarlı yiğit ve ilim sahibi Müslümanlarla. Bilgi, amel, cesaret, basiret, feraset ve ataklık. Bunlarla mücehhez olmalıyız.”

Kitaptaki her makale hakikatleri haykırıyor, uyuyanları uyarıyor, duruşumuzu sorguluyor. “Gazzâlî ve Anadolu” makalesinde, büyük âlim detaylı olarak anlatıldıktan sonra dua hükmündeki şu temenni satırlarıyla ferahlıyoruz: “Kendi çağını anlamak ve fethetmek için gücünün, kudretinin, aklının ve zekâsının bütün potansiyelini zorlayacak Gazzâlîlere muhtacız. Öyleyse hem Gazzâlî okumaya hem de bu zamanın Gazzâlîleri olmaya veya en azından bu Gazzâlîleri yetiştirmeye mecburuz. Allah, biz Müslümanları âlimsiz, mütefekkirsiz bırakmasın.”

Farklı sahalarda temayüz etmiş olan abide şahsiyetler altın silsile hâlinde anlatılıyor: “İmam Rabbâni ve Hindistan”, “Itrî ve İstanbul”, “Şeyh Şamil ve Kafkasya”. Şu sahih görüşe kim itiraz edebilir: “Şeyh Şamil ve Selahaddin Eyyubî, çok farklı zamanlarda ve yerlerde yaşadılar. Ama ikisi de bize derlenişin, toparlanışın ve cihadın nasıl olması gerektiğini anlatan birer büyük mücahit ve komutandır. İkisi de bölgelerindeki Müslümanların darmadağın olduğu bir zamanda görevi devraldılar.” Yazar, bize görevimizi hatırlatıyor, hassasiyet ve hamiyet sahibi olmamızı istiyor ve şöyle diyor: “Filistin ve Kudüs, Gece Yürüyüşü’nden beri yüreğimizdedir. Hz. Ömer’in fethinden beri oralar dârü’l-İslam’dır. Müslümanların yurdudur.”

PORTRE YAZILARI

Mustafa Nezihi Pesen çok değerli portre yazıları kaleme almış. Bu metinlerde derin bakışları, incelikli duruşları ve sağlam tavırları görebiliyoruz. Hakkaniyet üzerine kaleme alınmış bu satırlar okura da istikamet çiziyor. Hadiselere ve kişilere bir mümin gözüyle bakabilmenin sırlarını öğretiyor. Kitapta etraflıca ele alınan şu isimleri zikredersem sanırım sizin de merakınızı kamçılamış olacağım: İskilipli Âtıf Hoca, Musa Kâzım Efendi, Mehmed Âkif, Mehmed Zahid Kotku, Malcom X, Cahit Zarifoğlu, Cemil Meriç, Sezai Karakoç, İsmet Özel, Turgut Cansever, Muhammed Mursi… Eserin ikinci bölümü “Şehre Giriş Dersleri” ile başlıyor. İlk yazının başlığı: “Bir şehri sufilerle fethetmek”. Ve asırlara mühürlerini basan İslam şehirleri: Halep, Kosova, Taşkent, Buhara ve Semerkant. Bu kitap sizi saracak, bu eser hepimizi sarsacak!

SADIK’LA DOSTLUK

Allah her insana iyi ve sağlam dostlar nasip etsin. Şükürler olsun ki sahip olduğum bu aziz dostlardan biri de yazar Sadık Yalsızuçanlar’dır. Yarım asra yaklaşan bir tanışmanın temiz hikâyesine sahibiz. 1978’den 2024’e uzanan köklü bir ruh akrabalığımız var hamdolsun. Geçenlerde bazı edebiyatçı dostlarla sohbet ederken yazarımızı andım ve peş peşe verdiği iyi eserlerden bahsettim. Hazirûndan birisi, “Çok yazıyor.” dedi. Ben devamını getirdim: “Çok yazıyor ve pek güzel yazıyor.” Edebiyat dünyamızda tartışılan bir konudur bu. Üç gün önce Hüsrev Hatemi Hocamızı hastanede ziyaret ederken, hiç yazmayan bazı arkadaşlara biraz da sitem ederek “Hâlbuki Ahmet Mithat Efendi hayatı boyunca 350 eser kaleme aldı.” dedim. Hoca şaşırdı, “O kadar var mı?” Mevzu ilerledi: “Kemalettin Tuğcu’nun ise 500’den fazla kitabı var.” Hüsrev Hoca tebessüm etti. Şüphesiz herkes, istikrarlı biçimde düzenli yazamaz. Kimisi kalemine yaslanır, kimisi hayal ve hülyalarına. O rüyalar kalemi harekete geçirmiyorsa yapacak bir şey yok. “Hace-i Evvel” Ahmet Mithat Efendi de büyüktür ve bir edebiyat nesli yetiştirmiştir. Yahya Kemal de. Beyatlı’nın yaşarken kitabı basılmamıştır. Bunlar gayet tabiîdir. Yadırgamaya kimsenin hakkı yok. Çok yazanlardan biri olarak kendimizi müdafaa babında sözü şöyle tatlıya bağlayalım: Efendim çok yazanlar, az yazanların veya hiç yazmayanların yükünü de kaldırıyorlar. Olması gereken dengeyi tesis ediyorlar. Birimiz az birimiz çok yazacağız. Böylece edebiyatta dengeyi kuracağız.

Gelelim Yalsızuçanlar’ın yeni kitaplarına: Allah’ın Adamları, Sil Baştan, Ali’nin Parçaları, Ters Lale, İki Semazen Bir Palyaço. Beş kitap da “öykü”lerden oluşuyor. Yanlış anlaşılmasın bizim “hikâye” dediğimiz uzun metinlerden ibaret değil hepsi de. Uzun olanlar da var, kısacıkları da. Koca Ragıp Paşa der ya: “Ne ararsan bulunur, derde devadan gayrı”. Ama bu kitaplarda derdimiz de var dermanımız da. Zaten bildim bileli Sadık bir dert adamıdır. Yüreği büyüktür, milletimizin acısını, ümmetimizin ıstırabını kalbinde hisseder. Her kitabın muhtevası derin kederlerden, yaşanmışlıklardan, maziye yolculuklardan ve geleceğe hasretlerden meydana geliyor. İyilikler üzerine kurulu bir dünyanın mimarıdır yazar. Ömür binasına her gün bir taş ekler. Bu yapıların içine girecek olan talihliler, sanatkâra şükran hisleri beslemeli. Zira herkesin malumudur: “İnsanlara teşekkür etmeyen, Rabbine de şükretmez.”

MİZAH DA VAR İZAH DA

Yalsızuçanlar, hayata dair kitaplarında okurunu farklı yolculuklara çıkarıyor. Bazen hüzün âleminde gezdiriyor, bazen de nüktelerle tebessüm ettiriyor. Ali’nin Parçaları’ndaki “Yörüğün Eriği” kısa ve manidar oluşu kadar, insanımızın kafiyeye, şiire olan düşkünlüğünü de gösteriyor. Kitaptan okuyalım:

“Namrun’daki bahçesinden kızarmağa başlayan can eriğini toplayıp üç tekerli arabasına dolduran Yörük, çarşıda bağırıyordu:

-Eriik, erik! Satılmazsa biz yerik!”

Sil Baştan kitabında beş on sayfalık metinlerin yanı sıra tek satırlık ‘öykü’leri görünce şaşırmayasınız sakın! Bu da yazarın tercihi. Kanaatimce dünyanın en kısa ‘öyküsü’ olan “Deliyi Düğüne”yi okuyalım isterseniz: “Deliyi düğüne götürdüler, ‘Burası bizim evden iyi,’ dedi.” Aynı kitaptaki “Siyon Dağı” ise bugün dünyanın nefretini üzerine çeken adi Siyonist İsrail terör örgütüne unutulmaz bir Osmanlı tokadıdır: “Vücud gider vecid kalır İsrail, unutma!”

ASYA GÜNLÜKLERİ

Hem iş hem de sanat adamı olan İsrafil Kuralay, Asya Günlükleri’nde “Bozkırın Çocukları”nı anlatıyor ve kalem erbabı olduğunu da gösteriyor. Nefis bir seyahat kitabı. İyi ki çok geziyor ve kitaptaki sayfalarda da bize de bu yolculukta mihmandarlık ediyor. “Önsöz”de şu satırlar hangi ufuklara doğru kanatlanacağımızı apaçık gösteriyor: “Dünyada merak edilen, üzerinde çok konuşulan milletlerin başında Türkler gelir. Bu merakla karınca misali cevap vermek maksadıyla ‘Moğolistan’da Türk İzleri Belgeseli’ni hazırladım. Büyük Sibirya’nın güney tarafı Moğolistan topraklarında atalarımızın izlerini sürmeye çalıştım. Altay Dağları’na çadırda konakladım. Ötüken Vadisi’nde Bilge Kağan’a selam verdim. Bilge Vezir Tonyukuk’un tavsiyelerini dinledim! Dünyanın en büyük devletlerinden birini kurmuş Cengiz Han’ın yurdunda ihtiyar dağların eteklerinde onun başarısını anlamaya çalıştım.” İsrafil Beyle ilk karşılaştığımda şunu soracağım: “Dünyada gezmediğiniz hangi ülkeler kaldı?” Şaka bir yana maşallah yeryüzünün belli başlı topraklarına ayak basmış. İyi ki gitmiş ve yazmış. Bize de okumak düşüyor. Benim gibi pek gezemeyenler bu eserler sayesinde dünyayı gezmiş, görmüş oluyor. İşte kitapta muhtelif cepheleriyle anlatılan ülkeler: Moğolistan, Gürcistan, Rusya, Tataristan, Tayland, Vietnam, Singapur, Çin, Hindistan, İran, Özbekistan, Malezya, Azerbaycan. Asya Günlükleri seyahat edebiyatımıza eklenen sevimli bir armağan. Kitap, sahici anlatımı ve akıcı Türkçesiyle muhtelif kurumlardan ödüller aldı. Dünyayı merak eden herkese tavsiye ediyorum.

DİĞER ESERLER

Profil Kitap’tan kültür hayatımıza kazandırılan daha pek çok eser var. Her birinden ayrıntılı bahsetme imkânım şimdilik yok. Ama kitapları isimleriyle ve yazarlarıyla anayım ki yayınevimizin kıymetli genel yayın yönetmeni Münir Üstün’e “Bütün yayınlarınızdan söz ettim.” diyebileyim. Şaka bir yana, bu kitapları daha sonra yeniden ele almama hiçbir engel yok. Zira iyi eserler her zaman konuşulmayı ve yazılmayı hak ediyor. İşte Profil’den farklı türlerde okuyucuya ulaşan ürünler: Şekerci Hüseyin Dede (Halit Develioğlu), Dünyanın En Güzel Gemisi (Safa Önal), Yaşanmayacak Kadar Güzel (Gökhan Ergür), Küçürek Öykülerin Büyük Dünyası (Tufan Erbarıştıran), Hafıza Kaydı (Yağız Gönüler), Öğretmenim Bakar mısın? (Fahriye Aydın), Batın (Selman Bayer), Casuslar (Atilla Akar), Eksik Gamze (Serap Kadıoğlu), Karanlıktaki Ateşler Huzursuz Aklı İyileştirmek (Kay Redfıeld Jamıson), İnsanlığın Delirimi (Aynur Dilber), Ölümden Sonra Yaşam (Elisabeth Kübler-Ross). Herkese iyi okumalar dilerim.

QOSHE - ​Mazlum insanların kalesi Türkiye - Mehmet Nuri Yardım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

​Mazlum insanların kalesi Türkiye

20 1
21.04.2024

Dünya çaresiz. İştahı kabaran Siyonistler ve emperyalistler, işbirliği yaprak kan dökmeye devam ediyor. Mazlumları koruyan ülke Türkiye.

Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Bütün zulümler, kalleşlikler, cinayetler ulu orta yerde işleniyor. Yüzyıllardır kan dökmeye doyamayan ‘Vahşi Batı’, masumlara ve mazlumlara saldırmayı pervasızca sürdürüyor. İsrail, ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’dan oluşan Beşli Çete, dünyayı karşısına almış vaziyette. Son olarak hormonlu ülkenin yaklaşık 200 ülkeye rest çekerek Filistin’in bağımsız devlet olmasını engellediğini gördük. Bütün bu yaşananlar akıl, vicdan, his ve fikir sahiplerini düşündürüyor. Herkes bir çözüm bulma yolunda. Kalem erbabı yazılarıyla ve kitaplarıyla bu hayâsız akına karşı şanlı bir direniş içinde. Yayınevleri de hepimizin içini acıtan, yüreğini kanatan bu alçaklığa suskun durmuyor. Kültür hayatımızın mümtaz kuruluşlarından Profil Kitap’tan çıkan eserlerde hastalıklar da çözümler de gösteriliyor. Yazar Mustafa Nezihi Pesen’in Zirvesine Göz Koyduğum Dağlar isimli eserini okudum. Kitabın ilk yaprağını “Bismillah” deyip çeviriyoruz. Yazının başlığı her şeyi anlatıyor: “İslam’ın kahramanları bitmez!” Devamı geliyor: “Çünkü bu dünyaya bir gönderiliş amacımız vardır. Allah bizi kendisini bilelim, sevelim ve yolunda yaşayalım diye yarattı. Bütün zorluklara, yenilmişliklere, eza ve cefalar, üzerimize boca edilen anlamsızlık söylemlerine rağmen enseyi karartmayacağız. Hiçbir şeyi karartmayacağız. İslam, iman bir nurdur. Allah’ın nuru. Ve onu söndürmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. O nur ile yürüyeceğiz bütün yozlukların, düşmanlıkların, koflukların, yalanların, sahtelerin, karanlıkların, zulümlerin üstüne. İslam öyle hakiki bir dindir ki ne kılıcı inkâr eder ne de barışı. Selam der her Mümin. Kardeşlerine ve bütün dünyaya bir esenlik bildirisidir bu. Kılıcı kınında diye bir Müslümanı ezmeye çalışan herkes karşısında bütün Müslümanları bulmalıdır.

KAHRAMANLAR BİTMEZ!

Yürek yangını satırlar, hepimizin hislerine tercüman oluyor: “Hakikati arayış bir kahramanlıktır. Küffara buğzetmek bir gereklilik ve kahramanlıktır. Amerika, Rusya, Çin ve bütün Batı’ya yaltaklanmamak ve onlarla ünsiyet kurmamak bir kahramanlıktır.” Takdimin son satırları, Türkiye’nin haysiyetli ve izzetli duruşunu gösteriyor: “İslam’ın kahramanları bitmez. Tarihin hiçbir döneminde kahramansız kalmadık. Türkiye ayağa kalkacaksa bu ancak İslam’la olacaktır. Yani İslam’ın izzetiyle izzetlenmiş, yücelmiş vakarlı yiğit ve ilim sahibi Müslümanlarla. Bilgi, amel, cesaret, basiret, feraset ve ataklık. Bunlarla mücehhez olmalıyız.”

Kitaptaki her makale hakikatleri haykırıyor, uyuyanları uyarıyor, duruşumuzu sorguluyor. “Gazzâlî ve Anadolu” makalesinde, büyük âlim detaylı olarak anlatıldıktan sonra dua hükmündeki şu temenni satırlarıyla ferahlıyoruz: “Kendi çağını anlamak ve fethetmek için gücünün, kudretinin, aklının ve zekâsının bütün potansiyelini zorlayacak Gazzâlîlere muhtacız. Öyleyse hem Gazzâlî okumaya hem de bu zamanın Gazzâlîleri olmaya veya en azından bu Gazzâlîleri yetiştirmeye mecburuz. Allah, biz Müslümanları âlimsiz, mütefekkirsiz bırakmasın.”

Farklı sahalarda temayüz etmiş olan abide şahsiyetler altın silsile hâlinde anlatılıyor: “İmam Rabbâni ve Hindistan”, “Itrî ve İstanbul”, “Şeyh Şamil ve Kafkasya”. Şu sahih görüşe kim itiraz edebilir: “Şeyh Şamil ve Selahaddin Eyyubî, çok farklı zamanlarda ve yerlerde yaşadılar. Ama ikisi de bize derlenişin, toparlanışın ve cihadın nasıl olması gerektiğini anlatan birer büyük mücahit ve komutandır. İkisi de........

© Milat


Get it on Google Play