Önce sahte reçete, daha sonra da sahte diploma olayları, kişileri olduğu kadar, kurumları ve ülkeyi itibarsızlaştırmaya doğru ‘uygun adım’ son sürat gidiyor. Yakın zamana kadar arada bir ülkeye sahte diş doktorları gelip de yakayı ele verdiğinde, ‘sonunda bu da mı olacaktı?’ denilirdi. Günlerce yayın yapılır ve en nihayet cezası kesilir,ihraç edilirlerdi.

Şimdi bazıları, bu gibi durumlarda bizim Türkçemizi beğenmez ve İngilizceden gelme ‘deport’ sözcüğünü kullanır oldu. Varsın kullanan kullansın, keyifleri bilir.

Her neyse; konumuza dönelim. Sahte reçete ve sahte diploma derken, sahtelikler gerçekten yordu bu toplumu. Kimler mağdur edilmedi ki?

Mesela bu ülkede, Meclis Başkanlığı, Başbakanlık yapmış Dr. Sibel Siber’e, sanki de memleketten kaçacakmış gibi, kelepçe takılması hiç de hoş karşılanmamıştı. Ya 90 yaşına gelmiş, ünlü cilt doktoru Zihni Uzman’ın kelepçelenmesi ve tekerlekli sandalyeyle mahkemeye çıkarılması?..

Hukuk önünde herkes eşittir de, kelepçe dediğin genelde hırsıza-uğursuza, katile, darpçıya, dolandırıcıya takılır. Ülke insanına şu veya bu şekilde önemli hizmetleri geçmiş, saygı duyulan, bilerek veya bilmeyerek işlenen bir ‘suç’ karşısında ülkeyi terk etmeyi aklının ucundan bile geçirmeyenler için daha farklı davranılamaz mıydı? Yoksa ‘kurunun yanında varsın yaş da yansın’ politikası mı yeğlenmişti? Zaten mahkeme aşamasında neyin ne olduğu görülecek değil mi?

Sahte diploma olayında da uzun süre bakanlık yapmış birine, bir Kemal Dürüst’e kelepçe takılması biraz tuhaf kaçmadı mı? Ayrımcılık yapmak niyetinde değiliz. Suçlu veya suçsuz olduklarını da iddia etmiyoruz. O konudaki kararları mahkemeler verir. Ancak üzerinde durmak istediğimiz husus, başlıkta da işaret ettiğimiz gibi, ülkeyi itibarsızlaştırma hareketinin son sürat gitmekte olduğudur. Belki de bir yerde sağlamların, çürüklerden arındırılması bakımından iyi de olur. Bazen bu gibi olaylar ve davalar, ülke genelinde yeni temiz sayfaların açılmasına neden olabilir.

Sahte reçete olayı, mademki istismara açıktı, sistemsizlikten kaynaklanmaktaydı, gerekli sistemi rayına oturtmak o denli zor mudur? Hiç olmaza, bundan sonrakilerin yolu açık olsun diyelim. İlgili bakanın bu durumu uzun süreden beri mercek altına aldığı da bilinmektedir. Beri yandan Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi’nden alınan sahte diplomaların, yalnız söz konusu üniversiteyi değil, ülkedeki yükseköğrenim kurumlarına da olumsuz etki yaptığı yadsınamaz.

Nitekim Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, Meclis’te CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’a yanıt verirken, yükseköğrenimle ilgili tartışmaların dikkatli ve şeffaf şekilde sürdürülebilmesi gerektiğini söyledi. Çavuşoğlu, polisin araştırmalarını tamamladıktan sonra teknik toplantı yapacaklarını belirtti, ülkenin sahte diplomayla anılmasının ortadan kaldırılması için gereğinin yerine getirileceğini, eksik düzenlemeler de varsa giderileceğini belirtti. Çavuşoğlu “Denetimden taviz verilmeyecek” dedi.

Özetle illa ki bir yerlerde açıklar çıkacak, ondan yararlanmak için birilerince istismar edilecek, sahte reçete veya sahte diplomalar havada uçuşacak, ondan sonra da bir daha tekrarlanmaması için bir takım önlemler alınacak… Hani sel baskınlarının yarattığı tahribat unutulduktan sonra alınan tedbirler gibi!

Evet, her ülkede bu tür vakalar olabilir. Ancak hemen her konuda sistemi rayına oturtan ülkelerde değil! Bizde örneğin yükseköğrenim alanında bol keseden atanlara dur denilemedi, ülkenin bu kadar üniversiteyi kaldıramayacağı söylenemedi. Sonuçta olan oldu, sepetteki çürük elmalar çoğalmaya başladı. İşte esas tehlike orada!Hastalık diğerlerine de sirayet etmeden tedavi edilmelidir. Ülke, sahteliklerle uğraşmaktan, itibarsızlaştırılmaktan yorulmuş haldedir.

***

Sevilen ve saygın kişi Biler Demircioğlu

Lefkoşa’da son yolculuğuna uğurlandı

Kıbrıs Türk tiyatrosuna da geçmişte emek vermiş, tanınmış iş insanlarımızdan, herkes tarafından sevilip sayılan, iyi insan Biler Demircioğlu’nun vefatı, ailenin yanı sıra, sevenlerini de yasa boğdu. Kıbrıs Güzel Sanatlar Derneği’nin önde gelen sanatçılarından, aynı zamanda Er Reklam’ın kurucusu olan Biler Demircioğlu, dün Lefkoşa’da son yolculuğuna uğurlandı. Demircioğlu, reklamcılık ve tabelacılık sektörünün gelişmesinde de özel marka yaratmıştı.

Sevgili eşi Zihniye Hanım, çocukları Deniz-Ödül Demircioğlu (merhume), Derya Demircioğlu-Selen Üstüner, torunları Doğa ve Doğu Demircioğlu, Duru ve Toprak Demircioğlu, “Canım eşim, babamız v e büyükbabamı, reklam dünyasının Biler Ustası, İçmimar’ların Biler Hocası, değerli büyüğümüzü kaybettik. Acımız sonsuzdur. Tüm dost, akraba ve sevenlerine üzüntü ile duyurulur. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun” dediler.

‘İlk Sahne’nin önde gelen sanatçılarındandı Biler Demircioğlu. Aynı zamanda Erenköy Mücahitlerindendi. Başkan Mustafa Arıkan, yayınladığı mesajda, kendisine rahmet, yaslı ailesine ve sevenlerine başsağlığı diledi.

Halkın Sesi’nde çalışırken, çok yakındık Biler’le. Çok sohbetlerimiz olmuştu. Kimsenin hakkında kötü düşünmez, yardımsever bir sanatçı ruhluydu. Çevresindekilerin görüşlerine saygı duyar ve dinlemesini bilirdi. Allah gani gani rahmet eylesin. Eşi Zihniye Hanım ve tüm ailesine, sevenlerine sabır ve başsağlığı dileriz.

Bu arada Yıldırım köyünün sevilen isimlerinden Hüseyin Uzandı, namı diğer Garip, kendi köyünde toprağa verilirken, Alayköy’ün sevilen simalarından Emiş Çinpolat da Alayköy’de defnedildi. Yine saygın kişilerden Feriha Kürşad ile Zehra Ayalı Lefkoşa’da son yolculuklarına uğurlanırken, Akdeniz köyünün sevilen isimlerinden Fatma Tüccar da kendi köyünde defnedildi.

QOSHE - Ülkeyi itibarsızlaştırma akımı son sürat gidiyor - Akay Cemal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ülkeyi itibarsızlaştırma akımı son sürat gidiyor

6 0
28.02.2024

Önce sahte reçete, daha sonra da sahte diploma olayları, kişileri olduğu kadar, kurumları ve ülkeyi itibarsızlaştırmaya doğru ‘uygun adım’ son sürat gidiyor. Yakın zamana kadar arada bir ülkeye sahte diş doktorları gelip de yakayı ele verdiğinde, ‘sonunda bu da mı olacaktı?’ denilirdi. Günlerce yayın yapılır ve en nihayet cezası kesilir,ihraç edilirlerdi.

Şimdi bazıları, bu gibi durumlarda bizim Türkçemizi beğenmez ve İngilizceden gelme ‘deport’ sözcüğünü kullanır oldu. Varsın kullanan kullansın, keyifleri bilir.

Her neyse; konumuza dönelim. Sahte reçete ve sahte diploma derken, sahtelikler gerçekten yordu bu toplumu. Kimler mağdur edilmedi ki?

Mesela bu ülkede, Meclis Başkanlığı, Başbakanlık yapmış Dr. Sibel Siber’e, sanki de memleketten kaçacakmış gibi, kelepçe takılması hiç de hoş karşılanmamıştı. Ya 90 yaşına gelmiş, ünlü cilt doktoru Zihni Uzman’ın kelepçelenmesi ve tekerlekli sandalyeyle mahkemeye çıkarılması?..

Hukuk önünde herkes eşittir de, kelepçe dediğin genelde hırsıza-uğursuza, katile, darpçıya, dolandırıcıya takılır. Ülke insanına şu veya bu şekilde önemli hizmetleri geçmiş, saygı duyulan, bilerek veya bilmeyerek işlenen bir ‘suç’ karşısında ülkeyi terk etmeyi aklının ucundan bile geçirmeyenler için daha farklı davranılamaz mıydı? Yoksa ‘kurunun yanında varsın yaş da yansın’ politikası mı yeğlenmişti? Zaten mahkeme aşamasında neyin ne olduğu görülecek değil mi?

Sahte diploma olayında da uzun süre bakanlık yapmış birine, bir Kemal Dürüst’e kelepçe takılması biraz tuhaf kaçmadı mı? Ayrımcılık yapmak niyetinde değiliz. Suçlu veya suçsuz olduklarını da iddia etmiyoruz. O konudaki kararları mahkemeler verir. Ancak üzerinde durmak istediğimiz husus, başlıkta da işaret ettiğimiz gibi, ülkeyi itibarsızlaştırma hareketinin son sürat gitmekte olduğudur. Belki de bir yerde sağlamların, çürüklerden arındırılması........

© Kıbrıs Gazetesi


Get it on Google Play