Polis her Allah’ın günü yakalar, ama sonu bir türlü gelmiyor. Mantar misali yeniden çıkıyorlar. KKTC polisinin aylardır süren denetimlerinde ele geçirilenlerin sayısı hayli kabarıktır. Mahkemeler çoğu zamanını bunlara ayırmakta, tıka basa dolu olan cezaevinde gardiyanlar bunlarla uğraşmak zorunda kalmaktadır.

Bir yandan polis, beri yandan yargıçlar ve de gardiyanların başka işi gücü yokmuş gibi, şu veya bu şekilde kapağı bu ülkeye atanlarla uğraşıyor. Bir bakıyoruz, kimi 5 ya da 7 senedir burada kaçak olarak bulunuyor. Özellikle üçüncü ülkelerden gelenler çoğunluğu teşkil ediyor. Ne iş yaptığı, nasıl geçindiği belli değil. Nasıl geldi, birileri mi getirdi? “Üniversiteye kaydını yaptır, gerisini düşünme” diyenler mi oldu?

Akla çeşitli soru işaretleri geliyor. Fakirliğin, açlığın, sefaletin, kıtlığın kol gezdiği birçok Afrika ve Asya ülkesinden insan var bu ülkede. Üniversitelerde öğrenim gören, okulunu, derslerini ihmal etmeyen, çalışkan insanlar da var. En ufak bir suça bulaşmış değiller. Mezun olup da ülkelerine döndükten sonra, önemli mevkiler bekliyor kendilerini. Ancak madalyonun bir de öteki yüzüne bakacak olursak, nice berduşlar da var. Ansızın kendini bu adada bulan, parasız kalınca da hırsızlık yapan, uyuşturucu ticaretine kapılanlar da var.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, sözde yüksek öğrenim için gelip de kaydını yaptırdıktan sonra sırra kadem basanlar var. Dahası sayıları az olmasına rağmen, düz işçi olarak çalışmaya başlayanlar, zanaatkâr olanlar bile var. Öyleleri var ki, geldiğine geleceğine bin pişman! Birileri tarafından kandırıldıklarının farkındalar. Onun için bu gibiler, mahkemede “Ne olur beni memleketime geri gönderin” diye yargıca yalvarıyorlar.

Belli ki, onların hayalinde bambaşka bir ülke vardı. Belli ki, birilerince kandırılarak, bedel ödeyerek buraya getirilmişler! Belli ki, zamanında İstanbul benzetmesi gibi, “Kıbrıs’ın taşı toprağı altın” diyerek kandırılmışlar. Gerçekle yüzleşince de ya kötü yollara sapmak zorunda kalmışlar, ya da mahkemede “Beni geri gönderin” diye yalvar yakar olmuşlar.

Bunları gün be gün yaşıyor bu ülke ve halkı!

Yalnız onlar mı?

Dünkü gazetelerde yer alan bazı haberlerin başlıklarına bir göz atıldığında her şey ayan beyan ortaya çıkmıyor mu? İşte örnekler:

“Teröristi de sapığı da aramızda-Silahlı terör örgütüne üye olma-çocuğa cinsel istismar” dahil birçok suçtan aranan TC uyruklu 8 şahıs ülkeden sınır dışı edildi. – Bu nasıl baba? 40 yaşındaki bir baba, evinde alkollüyken 13 yaşındaki öz kızına cinsel saldırıda bulundu. Tutuklanan zanlının 5 dosyalık sabıkası ve 10 davası olduğu ortaya çıktı.- Restoranda cinsel saldırı-Hakkında ihraç emri varken kaçak çıktı. Tutuklanan kişinin AIDS hastası olduğu ve hakkında ihraç emri olduğu ortaya çıktı.- Cep telefonu çalan Rum, cezaevine gönderildi.-Lefkoşa’da Nijeryalı bir üniversite öğrencisi Vakıflar Pasajı’ndaki bir işletmeden forma ve bilezik çaldı. Geçmişte de benzeri suçu olduğu ortaya çıktı.

Bunlar sadece bir günlük olaylar. Varın gerisini siz düşünün. Yazık değil mi bu ülkenin polisinin, mahkemesinin, gardiyanının ve de muhaceretinin harcadığı zamana, enerjiye? Yazık değil mi bu devletin parasına? Onlara sarf edilen parayla inanın bu ülkenin yolları cillop gibi olurdu.

Bu işlerin yeniden değerlendirilmesi ve taviz verilmeksizin caydırıcı önlemlerin artırılması şarttır. Burası ipini koparanın sığınak yeri olmamalıdır!

***

Keykubat Lefkoşa’da toprağa verildi,

Göksel Adalıer bugün defnedilecek

Lefkoşa’nın iyi bilinen isimlerinden Attila Keykubat dün Lefkoşa’da son yolculuğuna uğurlandı. Sevgili eşi İlkay Hanım, evlatları Berna-Mustafa Türkeş, Bengü-Osman Sürel, torunları Gizem Türkeş, İlkay Türkeş-Berke Yuşan, Bensu Sürel, tüm akraba, dost ve sevenlerine üzüntü ile duyurdular, “Acımız büyüktür. Babamız, büyükbabamızı kaybettik. Derin üzüntü içerisindeyiz. Yattığın yer nur, mekânın cennet olsun” dediler.

Bu arada Adalıer ailesinin değerli büyüğü, iyi insan Göksel Adalıer bugün Lefkoşa’da toprağa verilecek. Tüm akraba ve sevenlerine üzüntü ile duyurulurken, sevgili eşi Kemal Adalıer, evlatları Mehmet Yavuz-Berna Adalıer, Ahmet-Seray Adalıer, torunları Nyah, Arman Bora ve Baran, acılarının sonsuz olduğunu ifade ederek, “Ruhu şad olsun” dediler.

Öte yandan Paşaköy’ün sevilen isimlerinden Erbil Şevki, kendi köyünde defnedildi. Zamansız vefatı nedeniyle üzüntülerini dile getiren aile ve yakınları, nur içinde yatmasını dilediler.

QOSHE - Ülkenin polisi, yargıcı ve gardiyanının enerjisine yazık olmuyor mu? - Akay Cemal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ülkenin polisi, yargıcı ve gardiyanının enerjisine yazık olmuyor mu?

5 7
09.02.2024

Polis her Allah’ın günü yakalar, ama sonu bir türlü gelmiyor. Mantar misali yeniden çıkıyorlar. KKTC polisinin aylardır süren denetimlerinde ele geçirilenlerin sayısı hayli kabarıktır. Mahkemeler çoğu zamanını bunlara ayırmakta, tıka basa dolu olan cezaevinde gardiyanlar bunlarla uğraşmak zorunda kalmaktadır.

Bir yandan polis, beri yandan yargıçlar ve de gardiyanların başka işi gücü yokmuş gibi, şu veya bu şekilde kapağı bu ülkeye atanlarla uğraşıyor. Bir bakıyoruz, kimi 5 ya da 7 senedir burada kaçak olarak bulunuyor. Özellikle üçüncü ülkelerden gelenler çoğunluğu teşkil ediyor. Ne iş yaptığı, nasıl geçindiği belli değil. Nasıl geldi, birileri mi getirdi? “Üniversiteye kaydını yaptır, gerisini düşünme” diyenler mi oldu?

Akla çeşitli soru işaretleri geliyor. Fakirliğin, açlığın, sefaletin, kıtlığın kol gezdiği birçok Afrika ve Asya ülkesinden insan var bu ülkede. Üniversitelerde öğrenim gören, okulunu, derslerini ihmal etmeyen, çalışkan insanlar da var. En ufak bir suça bulaşmış değiller. Mezun olup da ülkelerine döndükten sonra, önemli mevkiler bekliyor kendilerini. Ancak madalyonun bir de öteki yüzüne bakacak olursak, nice berduşlar da var. Ansızın kendini bu adada bulan, parasız kalınca da hırsızlık yapan, uyuşturucu ticaretine kapılanlar da var.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, sözde yüksek öğrenim için gelip de kaydını yaptırdıktan sonra sırra kadem basanlar var. Dahası sayıları az olmasına rağmen, düz işçi olarak çalışmaya başlayanlar, zanaatkâr olanlar bile var.........

© Kıbrıs Gazetesi


Get it on Google Play