Geçen Pazar günü söz vermiş ve demiştik ki, Deniz Gürgöze’nin yazdığı ‘Anılarıyla Ertuğrul Hasipoğlu’ kitabından bugün de bahsedeceğiz. Yaşanmış ilginç olayları anlatan Hasipoğlu, Londra-Zürih Antlaşmalarına karşı yaptıkları eylem ve Dr. Küçük’ün tepkisinden söz ederken, şunları anlattı:

“Dr. Küçük okula geldi ve öğrencileri salona topladı. Bir ara ceketini kaldırıp belindeki tabancayı gösterdi. Anlaşmaların çok iyi olduğunu, Kıbrıs Türkü’nün, Rumlarla yaşayamayacağını ve Taksimin olması gerektiğini söyledi. Sonra bizim ekibi evine çağırdı. Dr. Küçük, eylemi İstanbul’da yaşayan Kıbrıslı avukat Nevzat Karagil’in yaptırdığından şüpheleniyordu. Karagil de Kıbrıs aşığıydı ama bizi etkileyecek hiçbir pozisyonu yoktu.

Daha sonra bir bildiri yazdık ve “Eğer biz suçluysak, ettiğimiz yemine göre bunun cezası ölümdür. O zaman öldürün bizi” dedik. O dönemde Bayraktar olan Rıza Vuruşkan’ın mesajında, TMT’nin kurşunları sizin göğüsleriniz için değildir çocuklarım” yazılıydı. Bu mesaj bizi onurlandırmıştı.”

Kitapta Kanlı Noel’den kısaca bahsedilirken, üniversiteli gençlerin Erenköy’e çıkışı ve orada geçen günlerden geniş biçimde söz ediliyor. “Zir Kampı’nda eğitim yapacak ve sonrası Erenköy’e çıkacaktık. Bizim ekip eğitime başladı. Bana 9. Manga’nın komutanlığı verildi. Hava koşulları iyi değildi. Denize açıldık, Girne’ye çok yaklaştık. Girne’yi gördük, sevindik ama yine geri Silifke’ye döndük. Bu duruma çok sinirlenmiştik. Bir Türlü adaya çıkamıyorduk.

ABD Başkanı Johnson’un Başbakan İnönü’ye yazdığı bir mektup vardı. ‘Çıkmayınız’ diye. İşte çıkamayışımızın esas sebebi bu mektupmuş… Hem yönetim kademelerinde hem de Türk halkında büyük hayal kırıklığı yaratmıştı. En nihayet Haziran ortalarına doğru Erenköy’e çıktık. Bizi Bozdağ’a verdiler. Komutanımız Yarbay Sadi Kıbrıs asıllıydı. Tatlısuluydu. Mevziden anladığı pek yoktu. Bir otorite boşluğu vardı. Nitekim Mosfili’den geri çekildik, geri çekilirken de bir şehit verdik. Bu komutana karşı tavır aldık ve “Biz bu komutanı istemiyoruz” dedik. Bu komutanla işlerin yürüyemeyeceğini söyledik. Nitekim yürümüyordu da! En nihayet kendisini geri çektiler. Ama bu arada Rumlar boş durmadı ve Erenköy’lü Kenan isimli bir çocuğu tek mermiyle şehit ettiler.”

Kitapta ‘Kurulan tuzaklar ve şehitlerimiz’ başlıklı bölümde Salahi Ahmet ve Süleyman Uluçamgil’in nasıl şehit olduğu anlatılırken, sigara kartonundan bubi tuzağı yapıldığı dile getiriliyor, şöyle deniliyor: “Açmayın ne olur ne olmaz” dedik. Süleyman içi içine sığmaz bir insandı. Salahi ile birlikte uyarılarımızı dikkate almadılar ve koğuştan dışarıya çıkarken paketi açtılar. Büyük bir gürültü ve patlama sesi duyuldu. İkisi de orada şehit oldu. Patlamadan sonraki manzara 1 ay boyunca her gece uykularımdaydı. Hüseyin Celal da oradaydı ve yaralanmıştı.”

Hasipoğlu devamla şunları aktarıyor:

“1 Ağustos’ta Rıza Vuruşkan, Rauf Denktaş ve Ahmet Savalaş geldi Erenköy’e. 5 Ağustos’da ise önde güzel bir mevzi kazdık. Erzağımız tükenmekteydi. Bunun üzerine bir keçi vurduk. Ateşi yaktık, keçiyi çevireceğiz. Kaç gündür pek bir şey yiyemiyorduk. O sırada olaylar başladı ve keçiyi yiyemedik kaldı. Akşam ‘çekiliyoruz’ emri geldi. Hiç Erenköy’e gitmemiştim. Sürüne sürüne setin altından sabaha yakın Erenköy’e vardık. Beni, Ali Fikret Atun karşıladı. Üzerime sarılıp ağlamaya başladı. Çok duygusal biriydi. Bana “Ertuğrul! Rumlar gelince hepsi şu tepeye çıkacak ve bizi kesecekler” dedi. Kendisine aç, susuz ve yorgun olduğumuzu söyledim ve öğlene kadar uyuyalım dedim. Bana “adamlarını topla, o tepeye sen çıkacaksın” deyince çaresiz kabul ettim. Fevait şehit olmuştu. Sırtımda bir kanama hissettim. Hemen aklıma Hüseyin Celal geldi. Hüseyin Angolemli’nin durumu ise daha kötüydü. Aç ve susuz kaldık bir süre. Su kıtlığı da çekildiğinden deniz suyuyla makarna yapıyorlardı.”

“Erenköy’de seçim entrikaları-Takım Komutanı Naci Talat” başlığı altında anılarına şöyle devam ediyor:

“Naci sevilen bir çocuktu. Çok hırslıydı. Verilen tüm görevleri eksiksiz yapardı ve lider özelliği de vardı. Yanıma çağırdım ve diğerlerine de “Biz ülke yönetmiyoruz, vatanı kurtarmaya çalışıyoruz” dedim ve Naci’yi komutan yaptım.”

Hasipoğlu Erenköy’deki zorlu yaşamdan sonra, İstanbul’daki tıp eğitimine bıraktığı yerden devam eder. Mezun olur, ancak Makarios’un, Erenköy’e çıkan öğrencilere yönelik koyduğu yasaklar nedeniyle bir süre Kıbrıs’a dönemez. “Savaş birlikteliği getirdi” diyen Hasipoğlu eşi Suna hanım ile ilk tanışma ve evliliklerini anlatıyor, Zeynep Kamil’e vefa borcunu dile getiriyor ve 1971’de Kıbrıs’a döndüğünde karşılaştığı durumları aktarıyor.

Siyasetle ilgili bölümde ise, Dr. Derviş Eroğlu ile dostluklarından söz eden ve Mağusa Koop. Bankası’nda, MTG’de ve hastanede birlikte çalıştıklarını anlatan Ertuğruloğlu “Derviş de çok çok efendi ve sevilen biriydi. İlk milletvekilliği ve Sağlık Bakanlığı’ndan sonra, Meclis Başkanlığı ve yurt dışı temaslarını anlatırken, kendisine ait olmayan ve bir eski bakana ait olan gece kulüplerine ait sözler üzerine muhalefetin haksız saldırı ve yersiz-gereksiz eleştirilerine de değiniyor. Bu arada Ahmet Tolgay’ın, eşi Dr. Suna Hasipoğlu’nun oğluları Oğuzhan ve Ersun Hasipoğlu’nun, Recai Ergün’ün, Hüseyin Angolemli’nin anlatılarının yer aldığı kitapta, “Çok şükür hiç kimse çıkıp da “Ertuğrul Hasipoğlu kendi menfaatine bir icraat yaptı diyemez” sözleri dikkat çekici olduğu kadar, siyasilere de bir mesaj niteliği taşıyor.

Eline sağlık Deniz Gürgöze. Yakın geçmişe ışık tutan bu kitabın mutlaka okunmasını tavsiye ederiz.

İyi Pazar’lar.

QOSHE - Erenköy’de Yarbay Sadi ile işler yürümüyordu, onu geri çektirttik - Akay Cemal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Erenköy’de Yarbay Sadi ile işler yürümüyordu, onu geri çektirttik

6 1
04.02.2024

Geçen Pazar günü söz vermiş ve demiştik ki, Deniz Gürgöze’nin yazdığı ‘Anılarıyla Ertuğrul Hasipoğlu’ kitabından bugün de bahsedeceğiz. Yaşanmış ilginç olayları anlatan Hasipoğlu, Londra-Zürih Antlaşmalarına karşı yaptıkları eylem ve Dr. Küçük’ün tepkisinden söz ederken, şunları anlattı:

“Dr. Küçük okula geldi ve öğrencileri salona topladı. Bir ara ceketini kaldırıp belindeki tabancayı gösterdi. Anlaşmaların çok iyi olduğunu, Kıbrıs Türkü’nün, Rumlarla yaşayamayacağını ve Taksimin olması gerektiğini söyledi. Sonra bizim ekibi evine çağırdı. Dr. Küçük, eylemi İstanbul’da yaşayan Kıbrıslı avukat Nevzat Karagil’in yaptırdığından şüpheleniyordu. Karagil de Kıbrıs aşığıydı ama bizi etkileyecek hiçbir pozisyonu yoktu.

Daha sonra bir bildiri yazdık ve “Eğer biz suçluysak, ettiğimiz yemine göre bunun cezası ölümdür. O zaman öldürün bizi” dedik. O dönemde Bayraktar olan Rıza Vuruşkan’ın mesajında, TMT’nin kurşunları sizin göğüsleriniz için değildir çocuklarım” yazılıydı. Bu mesaj bizi onurlandırmıştı.”

Kitapta Kanlı Noel’den kısaca bahsedilirken, üniversiteli gençlerin Erenköy’e çıkışı ve orada geçen günlerden geniş biçimde söz ediliyor. “Zir Kampı’nda eğitim yapacak ve sonrası Erenköy’e çıkacaktık. Bizim ekip eğitime başladı. Bana 9. Manga’nın komutanlığı verildi. Hava koşulları iyi değildi. Denize açıldık, Girne’ye çok yaklaştık. Girne’yi gördük, sevindik ama yine geri Silifke’ye döndük. Bu duruma çok sinirlenmiştik. Bir Türlü adaya çıkamıyorduk.

ABD Başkanı Johnson’un Başbakan İnönü’ye yazdığı bir mektup vardı. ‘Çıkmayınız’ diye. İşte çıkamayışımızın esas sebebi bu mektupmuş… Hem yönetim kademelerinde hem de Türk halkında büyük hayal kırıklığı yaratmıştı. En nihayet Haziran ortalarına doğru Erenköy’e çıktık. Bizi Bozdağ’a verdiler. Komutanımız Yarbay Sadi Kıbrıs asıllıydı.........

© Kıbrıs Gazetesi


Get it on Google Play