2018 yılında Çin’in, atık ithalatını yasaklamasıyla birlikte Avrupa Birliği’nin en büyük çöp alıcısı, Türkiye oldu. İnsan sağlığı ve çevre açısından ciddi risk barındıran atık ithalatı ile Türkiye, Doğu Akdeniz’deki plastik kirliliğinin yaklaşık %20’sinin müsebbibi konumunda zira dünyanın önde gelen plastik üreticilerinden biriyiz.

Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin her biri katı çevre politikalarına sahiptir ve atıklarını gelişmekte olan ülkelere gönderirler. Avrupa Birliği, 2022 yılında 32 milyon tonun üzerinde atık ihracatı gerçekleştirdi. Bunun yüzde 39’unu Türkiye aldı. Sadece AB değil, İngiltere’den de 122 bin tonun üzerinde plastik atık alıyoruz. Türkiye, yılda yaklaşık 10 milyon ton üretimle Avrupa’nın en büyük ikinci plastik üreticisi olmasının yanında atık ithalatı konusunda da ilk sırada.

Hindistan bile bizden dört kat daha az atık ithalatı yapıyor. Ülkemizin, Avrupa’ya coğrafi yakınlığı ve OECD (Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü) ortak üyelik statüsü, gevşek çevre politikalarımızla birleşince Türkiye, Avrupa Birliği’nin çöplüğü haline geldi.

İklim değişikliğini engellemenin önündeki ana engellerden biri olan plastik atıklar, acil önlemler geliştirilmesi gereken küresel bir sorundur. Ülke içerisindeki atıkların kontrol altına alınması için yeni çevre politikaları üzerinde kafa yorulmasını beklerken kendi çöpümüz yetmiyormuş gibi tüm Avrupa’nın çöpünü de ülkeye doldurarak nereye varmaya çalışıyoruz?

İşin kötüsü, bugüne kadar ülkemizde üretilen plastiğin yalnızca yüzde 10’unu geri dönüştürebildik. Geriye kalan yüzde 90’lık kısım nerede?

Tabi ki tarlalarımızda, plajlarımızda, nehirlerimizde ve sonuç olarak sebze ve deniz ürünleriyle birlikte tabaklarımızda! Türkiye’nin halısının altına süpürdüğümüz bu atıkların çıkardığı zehirli maddeler, tükettiğimiz gıdalara karışıyor.

Bu durum, çevresel faktörlere, geri dönüşüm tesislerimizin ve işçilerimizin çalışma koşullarına aldırış etmeden ülkemize en kötü atıklarını gönderen Avrupa Birliği’nin umurunda mı? Elbette, hayır!

Yöneticilerimizin de umurunda olmadığı ortada zira halk, neler olup bittiğinin farkında değil. Çevre dostu uygulama gibi lanse edilen plastik geri dönüşümü, insana ve çevreye çok ciddi tehdit oluşturuyor.

Plastik ürünler, içerdikleri toksik kimyasal maddeler ile ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Plastikler, petrol ve gazdan üretiliyor ve sonrasında kimyasal katkı maddeleri ile karıştırılıyor. Plastik geri dönüşümü, bu kimyasalları çevreye yayarak hem atık dönüşüm tesislerinde çalışanların hem de bu tesislerin yakınlarında yaşayanların sağlığını riske atıyor.

Resmi rakamlara göre, Adana'da 167, İstanbul'da ise 232 lisanslı plastik geri dönüşüm tesisi bulunuyor ve bunların çoğu evlerin, hastanelerin, okul ve parkların yakınında yer alıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2022 tarihli raporuna göre bu tesislerde çalışan işçiler genellikle mülteciler, belgesiz göçmenler ve çocuk işçilerden oluşuyor.

Geri dönüşüm tesislerinde çalışanlar ve bölgede yaşayan insanlar, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, şiddetli baş ağrıları, cilt rahatsızlıkları, solunum sorunları yaşadıklarını bildirdiler. Atık tesislerinin çoğunun, evlere tehlikeli derecede yakın olması yasalarımıza aykırı iken hala önlem alınmaması can sıkıcı bir durum.

Bölgesel güç olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Türkiye’nin, çevre politikalarında yeni düzenlemelere ve katı kurallara ihtiyacı var. Acil alarma geçmemiz gerekiyor.

Plastik sektörü, kolayca geri dönüştürülebilecek ürünler tasarlamak ve ürünlerdeki plastik miktarını en aza indirmek konusunda asla çaba sarf etmiyor. Çoğu plastik ürün, geri dönüştürülmesi zor olacak ve çevrede onlarca hatta yüzlerce yıl kalacak şekilde üretiliyor.

Plastik kullanımı ve üretimi, mevcut büyüme seyrini sürdürürse en iyi ihtimalle 30 yıl içinde plastik üretimi ve dönüştürülmesi aşamalarından kaynaklanan sera gazı, küresel karbon bütçesinin yüzde 15’ine ulaşacak. Bu da küresel iklim hedeflerine ulaşılmasını çok zorlaştıracak.

Sağlığımızın güvenliğini ve çevrenin korunması sorumluluğunu üreticilerin insafına bırakırsak iyi bir yaşamı mumla ararız gibi görünüyor.

Bu nedenle birey olarak üzerimize düşen en büyük görev plastik kullanımını sınırlandırmak, atıklarımızı minimuma indirecek şekilde yaşamaya özen göstermek ve yerelden genele tüm yöneticilerin denetleyicisi konumunda olacak bir farkındalığa sahip olarak yaşamaktır.

Hükumetlerin en önemli yükümlülüğü, insan haklarına ve sağlığına zarar verecek her türlü soruna karşı önlem almak, çözüm üretmek ve çevreyi korumak için politikalar geliştirmektir. Bu görevin yerine getirilmesi için ise halkın bilinçli olması gerekir.

QOSHE - Avrupa’nın çöplüğü: Türkiye - Meltem Suzan Zeki
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Avrupa’nın çöplüğü: Türkiye

8 0
29.01.2024

2018 yılında Çin’in, atık ithalatını yasaklamasıyla birlikte Avrupa Birliği’nin en büyük çöp alıcısı, Türkiye oldu. İnsan sağlığı ve çevre açısından ciddi risk barındıran atık ithalatı ile Türkiye, Doğu Akdeniz’deki plastik kirliliğinin yaklaşık ’sinin müsebbibi konumunda zira dünyanın önde gelen plastik üreticilerinden biriyiz.

Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin her biri katı çevre politikalarına sahiptir ve atıklarını gelişmekte olan ülkelere gönderirler. Avrupa Birliği, 2022 yılında 32 milyon tonun üzerinde atık ihracatı gerçekleştirdi. Bunun yüzde 39’unu Türkiye aldı. Sadece AB değil, İngiltere’den de 122 bin tonun üzerinde plastik atık alıyoruz. Türkiye, yılda yaklaşık 10 milyon ton üretimle Avrupa’nın en büyük ikinci plastik üreticisi olmasının yanında atık ithalatı konusunda da ilk sırada.

Hindistan bile bizden dört kat daha az atık ithalatı yapıyor. Ülkemizin, Avrupa’ya coğrafi yakınlığı ve OECD (Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü) ortak üyelik statüsü, gevşek çevre politikalarımızla birleşince Türkiye, Avrupa Birliği’nin çöplüğü haline geldi.

İklim değişikliğini engellemenin önündeki ana engellerden biri olan plastik atıklar, acil önlemler geliştirilmesi gereken küresel bir sorundur. Ülke içerisindeki atıkların kontrol altına alınması için yeni çevre politikaları üzerinde kafa yorulmasını beklerken kendi çöpümüz yetmiyormuş gibi tüm Avrupa’nın çöpünü de ülkeye doldurarak nereye varmaya çalışıyoruz?

İşin kötüsü, bugüne kadar ülkemizde üretilen plastiğin yalnızca yüzde 10’unu geri dönüştürebildik.........

© İstiklal


Get it on Google Play