1. Tasavvuf Zühddür: Yani dünyaya karşı tavır almaktır. Allah’a yönelmektir. Allah sevgisine engel olan tüm her şeyden el etek çekmektir. “Tasavvuf hakikatleri almak, insanların elindekinden ümid kesmektir.” Marufi Kerhi.

Zühd, tasavvufun gerçekleştirmeyi amaçladığı ruhi olgunluğa götüren bir araçtır amaç değildir. “Zaten onlar Yusuf hakkında zahid idiler, Ona değer vermezlerdi.” (Yusuf-20)

  1. Tasavvuf Güzel Ahlaktır: Kötü ahlakın, huyların sökülüp yerine güzel huyların yerleştirilmesi amaçlanmaktadır. İslam’ın ahlak nizamıyla ilgilenir. Bir anlamda İslam’ın etik felsefesi veya etik anlayışını ortaya koyar. “Sen yüce bir ahlak üzeresin” (Kalem 4) Peygamberin dediği gibi: “Ben, ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (Müslim Birr 87)
  2. Tasavvuf Tasfiyedir, Kalp Temizliğidir: Bişri Hafi şöyle buyurmuştur. “Sufi, kalbini Allah için tasfiye edip tertemiz yapan kimsedir” Kur’an şöyle buyurur: “O gün ne mal ne evlat fayda verir. Ancak Allah’ın huzuruna selim bir kalple gelenler müstesna” (Şuara 88-89) “Allah’ın zikrinden uzak kasvetli kalbe yazıklar olsun” (Zümer 22) “Dikkat edin kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur.” (Rad 28) Hadiste şöyle buyurur: “Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza değil, siretlerinize, kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim Birr 32)
  3. Tasavvuf Tezkiyedir, Nefs ile Mücadeledir: Cüneydi Bağdadi şöyle der: “Tasavvuf, sulhu olmayan bir savaştır.” Kur’an’da şöyle buyurur: “Andolsun nefse ve onu yaratana. O, nefse kötülüklerini göstererek ondan kaçınmayı ilham etmiştir. Nefsini tezkiye eden, arıtıp kötü huy ve sıfatlardan korunan kişi kurtulmuş, onu kirleten ise hüsrana uğramıştır.” (Şems 7-10)

Tasavvuf tezkiyedir. Fakat her tezkiye tasavvuf değildir. Tasavvufun emrettiği tezkiye şeriatın hükümlerine uygun olan tezkiyedir. Yani Allah Resulüne uymakla gerçekleşir. “De ki, eğer Allah’ı seviyorsanız, bana ittiba edin ki, Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın.” (Ali İmran 31)

Nefs tezkiyesi, nefsin riyazat ve mücadele yoluyla kötü sıfatlarının ortadan kaldırılmasıdır.

  1. Tasavvuf İstikamettir: Kitap ve Sünnete Sarılmaktır: Şeriat ölçüleri dışına çıkan, bidat ve hurafelere dalan bir tasavvuf ve onun örgütlü kurumu olan tarikat İslami değildir. (İslami olmayan tarikat bidat ve hurafelere dalmış olandır. Yoksa istikamet üzere olan değil. Ehli sünnete ittiba eden tarikatı kabul ederiz. Ama içinde gayri İslami öğretiler, âdetler, zikirler olanı kabul etmeyiz.) İslamın ölçüsü net, kesin ve bellidir. Kimsenin heva ve hevesine göre yorumlanamaz. İslam bize değil biz İslam’a uyacağız. Ölçümüz kitap ve sünnettir. Bunun dışına çıkan her ölçü merduddur. Seriyi Sakati şöyle der: “Tasavvuf, Kitap ve Sünnet’in zahirine ters bir batın ilminden bahsetmez. Sufinin kerametleri, haramlara girmesine sevk etmez.”

“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” (Hud 112) hitabını kendine düstur edinir. Kimse ve hiçbir şeyh kitap ve sünnetin üstünde değildir. Bunlara muhalif olan kişi, kurum ve fikirler şeytanidir. İmam-ı Şafi şöyle der: “Bir insanın havada uçtuğunu dahi görseniz istikametine bakınız.”

  1. Tasavvuf Edeptir. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Beni Rabbim terbiye etti. O ne güzel terbiye etti.” (Keşful hufa 1-70) Tasavvufun en önemli ilkesi kişiyi sırat-ı müstakimde tutan edeptir. Ebu Hafs Hadda şöyle der: “Tasavvuf edepten ibarettir. Her makamın, her halin ve her vaktin bir edebi vardır. Ancak buralardaki adaba riayet eden kimse insan sınıfına girer.”
  2. Tasavvuf Allah’a Tam Teslimiyet ve Rabbaniliktir. Ebu Sehl şöyle demiştir: “Tasavvuf itirazı terk etmektir.”

İslam teslimiyet dinidir. Kur’an şöyle buyurur: “Ben âlemlerin Rabb’ine teslim oldum.” (Bakara 131) “Kitabı okuyup öğrettiğinize göre, içi dışına uygun Rabbani alimler olun.” (Ali İmran 79)

Rabbani alim, ilmi kendisine fayda sağlayan, kendisini dünya zinetinden, mal ve evlat fitnesinden ve şehvet ihtirasından koruyabilen kimse demektir. İslam ruhbanlığı yasaklamış ve bunun yerine Rabbaniliği getirmiştir.

  1. Tasavvuf Hakka Vuslattır (İhsan). Tasavvufun nihai gayesi rıza-i ilahiyeye nail olmaktır. Ebu Bekir Şibli şöyle tanımlar: “İki dünyada da Allah ile beraber olup, O’ndan başka bir şey görmemektir.” Kur’an şöyle buyurur: “Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 16) “Nereye dönerseniz Allah oradadır.” (Bakara 115) “Attığın zaman sen atmadın Allah attı.” (Enfal 17)

Kudsî hadiste şöyle buyurur: “Benim veli kuluma düşmanlık edene ben harp ilan ederim. Kulum bana, üzerine farz kıldığım şeylerden daha sevimli hiçbir şeyle yaklaşamaz. Kulum farzlardan sonra nafilelerle yaklaşmaya devam ederse ben onu severim. Ben onu sevince de onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı, düşünen aklı ve konuşan dili olurum.” (Buhari Rikak 38)

Tasavvufta ibadet sonucu meydana gelen aşk ve sevgi ile kulun Allah’a varması, maddi bir birleşme (hulul) olmayıp manevi bir vuslattır.

  1. Tasavvuf İslam Ruh Hayatıdır. İbadet, riyazat ve mücahede (nefisle savaş) sonucu ruhta meydana gelen kemal ve inkişaf sonucu bir takım manevi durumlar ruhta yaşanır. Kur’an’da şöyle buyurur: “Gecenin bir bölümünde uyanıp kalk ve sana mahsus olmak üzere bir nafile (teheccüd) namazı kıl. Ola ki, Rabbin seni övgüye layık bir makama ulaştırır.” (isra 79) “Senin Rabbin şüphesiz bilir ki, sen gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını ve bazen de üçte birini ibadetle geçirmektesin.” (Müzemmil 20) Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Ben Allah’ın dostuyum. Bunu öğünmek için söylemiyorum.” (Tirmizi Menabık 16)

Resulullah’ın ruhani etkisi sohbet sırasında sahabiler üzerinde de etkisini göstermekteydi. Nitekim Hanzala (ra) şöyle buyurur: “Ya Resulellah, senin sohbetinde bulunduğumuz zaman dünyadan soyutlanarak manen yükseliyoruz. Cennet ve Cehennemi görür gibi oluyoruz. Bütün dünyevi emellerden sıyrılıyoruz. Fakat ailelerimize ve işlerimize dönünce durum değişiyor.” deyince Resulullah (sav) “Ya Hanzala! Siz benim yanımdaki vecd ve heyecanınızı koruyabilseniz, meleklerin sizinle yolda musafaha ettiğini görürsünüz.” (İbni Mace zühd28, Müslim Tevbe 12-13, Tirmizi Kıyame 59, İbni Hanbel ll.305, lll175)

Onun sohbetinin insanların ruhları üzerindeki etkisini hadis kitapları şöyle nakleder: “Sanki başlarına kuş konmuş da onu kaçırmamak için hiç kımıldamadan pür dikkat kesildiler.” (Buhari cihad 37, İbni Hanbel 4, 278)

10: Tasavvuf Bir Batın İlmidir (Fıkhı Batın). Tasavvuf İslami emirlerin görüneni üzerinde değil de görünmeyeni üzerinde yoğunlaşmıştır. Nefs, kalp tezkiyesi gibi… Bu nedenle ibadet ve muamelatla ilgili konulardan bahseden ilme fıkıh denirken, ibadet ve muamelat sırasında kalpte meydana gelen ihlas, riya, huşu gibi manevi hallere de fıkh-i batın veya ilm-i kulub denilmiştir.

Kur’an’da Allah (cc) şöyle buyurur: “Namazlarını huşu ile kılan mü’minler kurtuluşa erdi.” (Müminun 1-2) “Namaza kalktıkları vakit, tembel tembel kalkarlar. İbadetleriyle insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı pek az anarlar” (Nisa 142) “Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki onlar, kıldıkları namazdan gafildirler.” (Maun 4-5)

Hadiste “Ameller niyetlere göredir” der Peygamberimiz (Buhari 1).

Zunnun-ı Mısri şöyle der: “Sufi konuştuğunda haline uygun söz söyleyen kimsedir. O, kendinde bulunmayan bir şeyden bahsetmez.”.

Mutasavvuflar “Allah size zahir ve batın nimetlerini bol bol verir” (Lokman 20) ayetinde geçen zahiri nimetlerin dış organlara Allah’ın ihsanı olan ibadetler olduğunu, batını nimetlerin de kalpteki duygular ve manevi haller olduğunu belirtmektedirler.

  1. Tasavvuf Havf ve Recadır. Yani tasavvuf korku ve ümittir. Kimden korkma, Allah’ın sevgisini kaybetmekten korkma, kimden ümit etme, Allah’ın sevgisini elde etme ümidi taşımadır. Müslüman, hiçbir zaman ümitsiz kalmaz. Bizim şeyhimiz Şeyh Seyda el-Cezeri (ks) şöyle buyurur: “Tasavvufi düşünce Allah korkusu ve Allah sevgisi temeline dayanır. Allah korkusu konusu üzerinde çok duran sofiler bunu tasavvufun temel ilkelerinden biri haline getirilmiştir. Buradaki korku aynı zamanda Allah’ı sevmekten kaynaklanan bir çekinme mahiyetindedir. Bu sebeple Allah korkusu ile Allah sevgisi birbirini tamamlayan iki kavramdır.”

Kur’an’da şöyle buyurur: “Talak/2 …Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder.”

“Talak/4 …Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.” “Talak/5. İşte bu, Allah’ın size indirdiği buyruğudur. Kim Allah’tan korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını arttırır.” “Bakara/74. (Ne var ki) bunlardan sonra yine kalpleriniz katılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da katıdır. Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukardan aşağı yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.” “İsra/57. Onların yalvardıkları bu varlıklar Rablerine -hangisi daha yakın olacak diye- vesile ararlar; O’nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır.” “Hicr/56. (İbrahim dedi ki: Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?”

KISACASI TASAVVUF, RESULULLAH’IN YAŞADIĞI ŞEKİLDE İSLAM’I YAŞAMAYA ÇALIŞMAK VE ALLAH’A LAYIKIYLA KULLUK ETMEK/TESLİM OLMAKTIR.

The post Tasavvuf Nedir? first appeared on İnsaniyet.
QOSHE - Tasavvuf Nedir? - İbrahim Halil Er
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tasavvuf Nedir?

4 0
26.03.2024
  • Tasavvuf Zühddür: Yani dünyaya karşı tavır almaktır. Allah’a yönelmektir. Allah sevgisine engel olan tüm her şeyden el etek çekmektir. “Tasavvuf hakikatleri almak, insanların elindekinden ümid kesmektir.” Marufi Kerhi.
  • Zühd, tasavvufun gerçekleştirmeyi amaçladığı ruhi olgunluğa götüren bir araçtır amaç değildir. “Zaten onlar Yusuf hakkında zahid idiler, Ona değer vermezlerdi.” (Yusuf-20)

  • Tasavvuf Güzel Ahlaktır: Kötü ahlakın, huyların sökülüp yerine güzel huyların yerleştirilmesi amaçlanmaktadır. İslam’ın ahlak nizamıyla ilgilenir. Bir anlamda İslam’ın etik felsefesi veya etik anlayışını ortaya koyar. “Sen yüce bir ahlak üzeresin” (Kalem 4) Peygamberin dediği gibi: “Ben, ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (Müslim Birr 87)
  • Tasavvuf Tasfiyedir, Kalp Temizliğidir: Bişri Hafi şöyle buyurmuştur. “Sufi, kalbini Allah için tasfiye edip tertemiz yapan kimsedir” Kur’an şöyle buyurur: “O gün ne mal ne evlat fayda verir. Ancak Allah’ın huzuruna selim bir kalple gelenler müstesna” (Şuara 88-89) “Allah’ın zikrinden uzak kasvetli kalbe yazıklar olsun” (Zümer 22) “Dikkat edin kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur.” (Rad 28) Hadiste şöyle buyurur: “Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza değil, siretlerinize, kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim Birr 32)
  • Tasavvuf Tezkiyedir, Nefs ile Mücadeledir: Cüneydi Bağdadi şöyle der: “Tasavvuf, sulhu olmayan bir savaştır.” Kur’an’da şöyle buyurur: “Andolsun nefse ve onu yaratana. O, nefse kötülüklerini göstererek ondan kaçınmayı ilham etmiştir. Nefsini tezkiye eden, arıtıp kötü huy ve sıfatlardan korunan kişi kurtulmuş, onu kirleten ise hüsrana uğramıştır.” (Şems 7-10)
  • Tasavvuf tezkiyedir. Fakat her tezkiye tasavvuf değildir. Tasavvufun emrettiği tezkiye şeriatın hükümlerine uygun olan tezkiyedir. Yani Allah Resulüne uymakla gerçekleşir. “De ki, eğer Allah’ı seviyorsanız, bana ittiba edin ki, Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın.” (Ali İmran 31)

    Nefs tezkiyesi, nefsin riyazat ve mücadele yoluyla kötü sıfatlarının ortadan kaldırılmasıdır.

  • Tasavvuf İstikamettir: Kitap ve Sünnete Sarılmaktır: Şeriat ölçüleri dışına çıkan, bidat ve hurafelere dalan bir tasavvuf ve onun örgütlü kurumu olan tarikat İslami değildir. (İslami olmayan tarikat bidat ve hurafelere dalmış olandır. Yoksa istikamet üzere olan değil. Ehli sünnete ittiba eden tarikatı kabul ederiz. Ama içinde gayri İslami öğretiler, âdetler, zikirler olanı kabul etmeyiz.) İslamın ölçüsü net, kesin ve bellidir. Kimsenin heva ve hevesine göre yorumlanamaz. İslam bize değil biz İslam’a uyacağız. Ölçümüz kitap ve sünnettir. Bunun dışına çıkan her ölçü merduddur. Seriyi Sakati şöyle der: “Tasavvuf, Kitap ve Sünnet’in zahirine ters bir batın ilminden bahsetmez. Sufinin kerametleri, haramlara girmesine sevk etmez.”
  • “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” (Hud 112) hitabını kendine düstur edinir. Kimse ve hiçbir şeyh kitap ve sünnetin üstünde değildir. Bunlara muhalif olan kişi, kurum ve fikirler şeytanidir. İmam-ı Şafi şöyle der: “Bir insanın havada uçtuğunu dahi........

    © İnsaniyet


    Get it on Google Play