Türk Sanayici ve İş İnsanları (TÜSİAD)’nın “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılına Girerken” ana temalı çalıştay dizisinin çıktıları, 8 Aralık’ta Ankara’da düzenlenen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) panelinde kamuoyu ile paylaşıldı.

Panelden, “Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılına Girerken Türkiye: Çalıştay Dizisinden Perspektifler” raporu ile döndük.

Perspektifler” kelimesini1990’ları anımsayanlar manidar bulabilir.

Büyük patronlar 1971 yılında TÜSİAD’ı kurduğunda; rejimin koruyucusu olarak askeri görüyorlar, emek düşmanı 12 Eylül 1980 darbe rejiminin değirmenine su taşıyorlardı.

3 Kasım 1996'da Susurluk’ta kaza geçiren aracın içinden çıkan devlet-polis-mafya ilişkisi,“hukuk devleti” ilkeleriyle mesafelenen demokrasinin sorgulanmasına yol açtı.

Toplumsal tepkileri tetikleyen bu sürece kayıtsız kalmayan TÜSİAD, Ocak 1997’de “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri” raporunu açıkladığında kimi üyelerden itiraz sesleri yükselmişti.

Demokratik Perspektifler raporu, insan hakları ve anayasa hukuku çalışmaları ile bilinen ve 2002 yılında yitirdiğimiz İstanbul Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Bülent Tanör tarafından kaleme alınmıştı.

Bugün açıklanan “Çalıştay Dizisinden Perspektifler” çalışmasını, arka plan ile okumak gerekir.

Ülke 1990’lardan yaşanan siyasi ve ekonomik krizlerden sonra 2’inci kez “rejim” tartışmaları içine çekiliyor.

2017 referandumu ile geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde ikinci kez iktidara gelen AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Anayasa değişikliğini gündeme aldı.

Bu kez 1990’ların “tek kutuplu” dünyasında değiliz.

TÜSİAD’ın 1997 ile 2023 perspektifi de aynı değil elbette. Son 30 yılda hem dünyada, hem Türkiye’de sorunlar da çözüm yolları da farklılaştı.

1997 yılı raporu,dönemin TÜSİAD Parlamento İşleri Komisyonu Başkanı Can Paker liderliğinde hazırlanmıştı.

Şubat 2023’te vefat eden Paker ilerleyen yıllarda TÜSİAD’dan kopup, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2013 yılında ilan ettiği “Çözüm Süreci” yelkenini şişiren 63 kişilik “Akil İnsanlar” listesinde yer alacaktı.

Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılına Girerken Türkiye” raporu 1997’deki gibi “uzmanların söylediği” değil, “toplumsal kesimlerin söyleştiği” bir rapor oldu.

Nisan-Ekim 2023 tarihleri arasında Anadolu’nun farklı illerinde, farklı kesimlerden katılımcılarla sürdürülen toplam 80 saatlik bir mesaiyle ortaya çıktı.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, geçen yılın YİK toplantısında çalıştay dizisinin ilk sinyalini “Şimdi söylemek değil, söyleşmek zamanı” diyerek vermişti.

Çalıştay dizisinin eş koordinatörlüğünü Türkiye’nin önde gelen araştırma şirketlerinden KONDA’nın 2005-2022 dönemi Genel Müdürü Bekir Ağırdır ve Stanford Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ali Yaycıoğlu yaptı.

Proje kapsamında her biri alanında uzman isimlerin koordinasyonunda yürütülen çalıştay dizisi, şu 4 ana temayı ele aldı.

*Cumhuriyet ve Demokrasi

*Küresel Dönüşüm ve Ulusal Strateji

*Refah ve Bölüşüm

*Çevre ve Kalkınma

Yaycıoğlu, farklı kesimlerden oluşan 30-35’er kişilik ekiplerle, yaklaşık 1000 sayfalık dökümanın üretildiği çalıştay dizisinde ortaklaşan kavramın “eşitlik ve adalet” olduğunu vurguluyor.

TÜSİAD’ın oluşturduğu serbest platformlarda farklı düşünce gruplarından, mesleklerden, uzmanlıklardan ve bölgelerden gelen 224 katılımcı ile İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Samsun’da raporun öncelediği konu başlıklarını tartıştılar.

Çalıştay katılımcılarında; gerçekçilik- farkındalığın farkındalığı ve belirsizlik tutumlarını gözlemlendiklerini söyleyen Ağırdır, bir tırı çeken insan metaforu üzerinden “Farkındalık yüksek olmakla birlikte eyleme dönüşmesi için başlangıç enerjisine ihtiyaç var” saptaması yapıyor.

Sorunların farkındalığı, çözümü de beraberinde getiremiyor. Ağırdır’ın altını çizdiği gibi “başlangıç enerjisine” ihtiyaç var.

TÜSİAD ‘da bu potansiyel var mı? An itibarı ile “dönüştürücü” adımlar attığını söyleyebilmem zor.

“Çevre ve Kalkınma Çalıştayı” çıktısını, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) Uluslararası Kaynaklar Paneli (IPR) seçilmiş üyesi ekonomist Prof.Dr. Erinç Yeldan ve 2007’de “Türkiye Kyoto’yu İmzala” kampanyasının koordinatörlüğünü yürüten Yeşil Gazete yazarı Dr. Ümit Şahin’in eş moderatörlüğünde derlenen notlardan okuyorum.

Çalıştay katılımcıları Muğla’nın Milas ilçesinde Yeniköy-Kemerköy Termik Santralı’nda kullanılacak kömürü çıkarmak için Akbelen Ormanı’nda yapılan ekolojik kıyımı anlatıyorlar:

Akbelen’de olanlar gibi bir süreci daha önce hiç yaşamadık. Hiçbir hukuk kuralı uygulanmıyor.”

TÜSİAD raporunda kirli sanayinin yol açtığı ekolojik kıyım anlatıları Akbelen ile sınırlı değil.

Peki YK Enerji kimin? Limak Enerji ile IC İçtaş ortaklığının.

Limak’ın patronu kim? Türkiye Futbol Federasyonu eski Başkanı, kamu müteahhidi Nihat Özdemir

Limak önceki gün çevre katliamlarına bir yenisini eklemiş. Bodrum Kızılağaç Mahallesi Gerenkuyu mevkiinde doğal sit alanına otel inşa etmek için için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ÇED başvurusunda başvurmuş.

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından açılan ihale ile 49 yıllığına Limak’a tahsis edilen 36 bin metrekarelik alanda 354 milyon 244 bin 77 TL’lik otel yatırımı yapacakmış.

Özdemir aynı zamanda TÜSİAD üyesi.

Çalıştay düzenleyicilerine, “TÜSİAD çevre katliamlarına dur diyecek mi?” diye sorulduysa yanıtını okumak isterim.

QOSHE - TÜSİAD'ın İkinci Yüzyıl Perspektifi - Serpil Yılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

TÜSİAD'ın İkinci Yüzyıl Perspektifi

23 0
12.12.2023

Türk Sanayici ve İş İnsanları (TÜSİAD)’nın “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılına Girerken” ana temalı çalıştay dizisinin çıktıları, 8 Aralık’ta Ankara’da düzenlenen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) panelinde kamuoyu ile paylaşıldı.

Panelden, “Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılına Girerken Türkiye: Çalıştay Dizisinden Perspektifler” raporu ile döndük.

Perspektifler” kelimesini1990’ları anımsayanlar manidar bulabilir.

Büyük patronlar 1971 yılında TÜSİAD’ı kurduğunda; rejimin koruyucusu olarak askeri görüyorlar, emek düşmanı 12 Eylül 1980 darbe rejiminin değirmenine su taşıyorlardı.

3 Kasım 1996'da Susurluk’ta kaza geçiren aracın içinden çıkan devlet-polis-mafya ilişkisi,“hukuk devleti” ilkeleriyle mesafelenen demokrasinin sorgulanmasına yol açtı.

Toplumsal tepkileri tetikleyen bu sürece kayıtsız kalmayan TÜSİAD, Ocak 1997’de “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri” raporunu açıkladığında kimi üyelerden itiraz sesleri yükselmişti.

Demokratik Perspektifler raporu, insan hakları ve anayasa hukuku çalışmaları ile bilinen ve 2002 yılında yitirdiğimiz İstanbul Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Bülent Tanör tarafından kaleme alınmıştı.

Bugün açıklanan “Çalıştay Dizisinden Perspektifler” çalışmasını, arka plan ile okumak gerekir.

Ülke 1990’lardan yaşanan siyasi ve ekonomik krizlerden sonra 2’inci kez “rejim” tartışmaları içine çekiliyor.

2017 referandumu ile geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde ikinci kez iktidara gelen AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Anayasa değişikliğini gündeme aldı.

Bu kez 1990’ların “tek kutuplu” dünyasında değiliz.

TÜSİAD’ın 1997 ile 2023 perspektifi de aynı değil elbette. Son 30 yılda hem dünyada, hem Türkiye’de sorunlar da çözüm yolları da farklılaştı.

1997 yılı raporu,dönemin TÜSİAD Parlamento İşleri Komisyonu Başkanı Can........

© HalkTV


Get it on Google Play