Kayıtsız koşulsuz itibar merakımız…
Özellikle de; İtibarı saraylarda arama merakının, altın yaldızlı koltuklarda oturma iştahının, koruma ordusu, çakarlı konvoylar, arabalar, uçak filoları, israf, gösteriş, kayıtsız ve koşulsuz egemenlik arzusunun, anlamı da gereği de olmayan arka çıkma ve kayırmaların, tonu yüksek çıkışların, konak ve köşk sefasının, araba sevdasının her kademede yer aldığına tanık oluruz.
Yine geçmişle gelecek arasında köprü kurmaya gerek olmadığını, önemli olanın günü kurtarmak, cebi doldurmak, geleceği garantiye almak olduğunu, ülkenin ciddi sorunlarının, ekonomik çöküşün, kitlesel yoksulluğun, artan umutsuzluğun kimselerin umurunda olmadığını, muhasebe yapmanın, bilanço çıkarmanın, özeleştiri vermenin benimsenmediğini anlarız.
Temkinli hareket etmek, önceden tedbirler almak, ihtiyatlı olmak, kontrolü elden bırakmamak yönetici olmanın olmazsa olmaz kuralları ise; Bunlar azaldıkça neler mi olur? Haksız, hukuksuz, kanunsuz, kuralsız müdahaleler artar, karamsarlık ve umutsuzluk çoğalır, geniş tanımlı işsizlikte zirveye oturan halkın gerçek gündemini geçim sıkıntısı, ardı arkası kesilmeyen zamlar, zorlayan hayat şartları, yayılan şiddet ortamı ve giderek artan hiddet iklimi belirler.
Yaşanan değişim rüzgârının sonuçları…
Sabit, sağlam, sürdürülebilir gelir ve yaşam koşulları olmayınca; Mutluluk, hayaller, umutlar uçup gider, arayışlar ve kaçışlar başlar, hayal kırıklıkları artar. Sandık zamanı gelince de pahalılık, israf, talan, yok sayılma, borçla doğup, borçlu yaşama, 3 kişiden 2’sinin tatil yapamaması gibi nedenlerin sonuçları sandığa yansır. Böylece her konuyla ilgili, ilişkili, alakalı olan, “her şey benden sorulur, her şey benden beklenir” diyen zihniyete bir bakıma halkın oyuyla dur denilir.
Sonra ne........© Gerçek Gündem
visit website