TBMM Genel Kurulunda kabul edilen yasayla yeni bir fon kuruldu. Sayıştay denetiminin dışında tutulduğu için kara delik izlenimi veren fonlardan bu sonuncusu, aile ideolojisinin emrinde. 22 Kasım 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Aile ve Gençlik Fonu Hakkındaki Kanun ile, 18-27 yaş aralığındaki evlilikleri teşvik etmek için gençlere mali kaynak oluşturulacak. Fonun yürütmesi Cumhurbaşkanının uhdesinde. Kanuna ilişkin yönetmelik ise bu kısa kanunun sadece 3’üncü ve 4’üncü maddesindeki usul ve esasların belirlenmesini içerecek şekilde Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılacak. Hazine ve Maliye Bakanlığının bünyesinde tüzel kişilik hükmü taşıyan fon beş kişilik yönetim kurulunda oy çokluğuna göre alınacak kararla yönetilecek. Beş ayrı bakanlığın bakan yardımcılarından oluşuyor yönetim kurulu. Yasanın 3 ve 4’üncü maddelerinde şekillenen kaynak bulma, kaynak aktarımı konularındaki ince işleyişi erbabına bırakarak, kadın hakları açısında bu aile fonunun gençlere ne tür yükler getireceğini anlamaya çalışayım.

18-27 yaş aralığı günümüz Türkiye sosyolojisine göre evlenmek için hayli erken bir dönem. Ki iktidarın faşist nüfus politikasının da bir parçası olan aile ideolojisine uyumlu. Yükseköğretim çağını kapsayan bu yaş aralığındaki evlenmelerin eğitim hayatlarını olumsuz etkileyeceği aşikar. İki yıl geri ödemesiz ve faizsiz olsa bile 150 bin lira ile yeni kurulacak ailenin geçimini sağlamak mümkün değil. Çalışarak okuyacaklarını varsaysak bile genç istihdamın yerlerde süründüğü günümüzde bu ihtimal ham hayalden ibaret kalır. Gençlere düşük vasıflı, düşük ücretli işlerde çalışma zorunluluğu dayatılmış oluyor. Özellikle kadınlar için yükseköğrenim yolu kapatılıp meslek sahibi olma, çalışma hayallerinden vazgeçmesine yol açacak bir düzenleme. Geleceğin nafaka alacaklısını yaratma projesi diyebiliriz bir bakıma. İnsani gelişme ve sosyal kalkınma için yürütülen bir sosyal politika olmadığı kesin. Devlete, kamu kaynaklarına, eve, kocaya bağımlı bir hayat vaat ediliyor. 150 bin liralık borçla kendine bir yaşam kurma ihtimali, tüm gençler ama özellikle genç kadınlar için zehirli elma şekerinden farksız. Kara delik hükmündeki fonların kamu kaynaklarını buharlaştırma yeteneğini de hesaba katarsak hem kadın erkek genç yurttaşların hem toplumun sırtına yeni bir yük ekleniyor.

Cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan ataerkil şiddetin büyük oranda evlilik birliği içinde yani ailede gerçekleştiği ülkemizde cinsiyet eşitliğini sağlamak yerine eşitsizliği sürdürülebilir kılacak politikalara öncelik veriliyor. Kadınların desteklendiği algısı yaratılan politikalardan birisi de yine ısıtılıp gündeme taşındı. Ev kadınları, evlilik birliği içinde karşılıksız emekle, 7/24 çalışan kadınlar için emeklilik fırsatı haberleri gündemde. Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan 5 yıl içinde hayata geçirileceğini duyursa da basın, TBMM gündemine gelmiş gibi köpürtüyor konuyu. İktidar ve muhalefet partileri uzun yıllardır sıklıkla dile getirir ev kadınları için sigorta ve emeklilik konusunu. Başka bir söyleyişle siyasetin ev kadınlarını çantada keklik oy deposu olarak algıladığını gösteren seçim vaatlerinin başında geliyor. Ancak siyasetin konuyu seçim vaadi ile sınırlı tutması ev kadınlarının içinde bulunduğu hayat şartlarının gerçek bir toplumsal sorun olmadığı anlamına gelmiyor. Gerek ağır işçilik olması gerekse emeğin görünmez oluşu ve karşılık bulamayışıyla, konu ciddi kadın sorunları arasında yer almakta. Aynı zamanda toplumda geniş bir kadın kesiminin birey olarak var olma gerçekliğini gözden kaçırmaya yol açıyor. Günümüz yaşam tarzında kişinin toplum ve devlet nezdinde birey olarak tanınması, sigortalı olmakla doğrudan ilişkili. Bu açıdan bakınca evet mutlaka ev kadınları sigortalı olma ve emeklilik hakkını kazanma şansına sahip olmalı. Diğer yandan son iktidar vaadinde görüldüğü gibi üçte birini devletin karşılayacağı prim ödeme gücüne ev kadınlarının ulaşmasının ne denli güç olduğu da malum. 2023 Mayıs seçimleri öncesinde de vaat olarak gündeme geldiği için 5 Harfliler sitesinde yayınlanan “Bir ‘ev hanımının’ emeklilik rüyası” başlıklı yazı, siyasetin konuya ilişkin girişimlerini topluca özetliyor. Bahar Kılınç yazısında siyasi vaatlerin ev kadınları üzerindeki etkisini de şu satırlarla bize sunmuş:

“Mahcup mahcup yaptığı matematik hesabını anlatan annem, 5 çocuk doğurduğuna göre primleri öderse hemen emekli olabileceğini ilan etti. Primleri ödeyecek parayı nasıl bulacağını da söyledi. Babamdan gelmeyeceği belli tabii o prim ücretlerinin. Yıllardır önce ev almak için bozdurulan, sonra yıllarca kendisine iade edilsin diye sabırsızlıkla beklediği, şimdilerde de babamın araba almak için gözünü dikmesinden endişelendiği bilezikleriyle ödeyecek primleri. Evlendiği zaman takılmış bu alt tarafı dört bilezik, onun dünyadaki biricik serveti. Bu bileziklerle ekonomik bir görünürlük satın alacak. Devlet ve toplum nezdinde 'evde oturan' değil, 'evde çalışan' biri olduğunu kanıtlayacak. Her ay alacağı emeklilik maaşı sayesinde kocasından bağımsızlaşması dışında bu görünürlük onun için çok değerli.”

Modern toplum ve devlet düzeninde bağımsız/özerk birey olarak tanınırlık elde etmenin önemine paha biçilemeyeceği ne güzel ifada edilmiş bu satırlarda. Gerçekte sosyal devlet ilkesiyle her yurttaşına, madde ve manevi açılardan bu güvenceyi vermek devletin yükümlülüğü. Ev kadını adı altında kadın yurttaşlarının büyük kısmını evli olduğu erkeklerin insafına terk etmek, en büyük adaletsizliklerden birisi. İnsan hakları bağlamında gerçek anlamada bir toplumsal sorun. Ancak iktidar konuya hak bağlamından yaklaşmıyor. Kolay ikna edilebilecek oy potansiyeli olarak gördüğü ev kadınları kitlesini kendisine bağlı tutarken aynı zamanda eşitsiz cinsiyet rejimini de sürdürülebilir kılmak istediği aile politikasının bir diğer adımı olarak tasarlıyor.

Aile ve gençlik fonu ile ev kadınlarına emeklilik hakkı tanıyacak hazırlıkları bir arada düşününce kadınları, eğitim ve istihdamdan, karar mekanizmalarından uzak tutma politikası kadının rızası ile gerçekleştirilmiş olacak. Gençlere ve kadınlara sunulan kolaylıklar gibi görünmesine rağmen aile ideolojisinin kadın hakları açısından bir fare kapanı olarak kullanıldığını söylemek mümkün. Evlilik kredisi ve ev kadınlarına emeklilik hakkı, fare kapanındaki peynir hükmünde. Çünkü devlet aile ve evlilik gibi özel şartlar getirmeksizin kadın-erkek, genç-yaşlı her yurttaşına bağımsız birey olarak sosyal güvence sağlamak zorunda. Ancak iktidar, yönetme yükümlülüğünden doğan zorunluluğu eşitsiz cinsiyet rejimini sürdürmek için bir fırsata dönüştürmeyi, siyasi çıkarı için kullanmayı seçiyor.. Eşitlik karşıtı, kadın karşıtı bir politikanın aracına dönüştürüldüğü için bu iki politika da ataerkil cinsiyet rollerini pekiştirmeye hizmet edecek. Fakat yine de kadınların elde ettikleri hakları bir manivela olarak kullanıp güçlenme verilesi yapacağına olan inançla iktidarın bu politikasının arzu etti sonucu vermeyeceğini de bir diğer ihtimal olarak hatırda tutmakta yarar var.

QOSHE - Evlilik kredisi ve emeklilik kıskasında cinsiyet eşitliği - Berrin Sönmez
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Evlilik kredisi ve emeklilik kıskasında cinsiyet eşitliği

37 0
08.12.2023

TBMM Genel Kurulunda kabul edilen yasayla yeni bir fon kuruldu. Sayıştay denetiminin dışında tutulduğu için kara delik izlenimi veren fonlardan bu sonuncusu, aile ideolojisinin emrinde. 22 Kasım 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Aile ve Gençlik Fonu Hakkındaki Kanun ile, 18-27 yaş aralığındaki evlilikleri teşvik etmek için gençlere mali kaynak oluşturulacak. Fonun yürütmesi Cumhurbaşkanının uhdesinde. Kanuna ilişkin yönetmelik ise bu kısa kanunun sadece 3’üncü ve 4’üncü maddesindeki usul ve esasların belirlenmesini içerecek şekilde Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılacak. Hazine ve Maliye Bakanlığının bünyesinde tüzel kişilik hükmü taşıyan fon beş kişilik yönetim kurulunda oy çokluğuna göre alınacak kararla yönetilecek. Beş ayrı bakanlığın bakan yardımcılarından oluşuyor yönetim kurulu. Yasanın 3 ve 4’üncü maddelerinde şekillenen kaynak bulma, kaynak aktarımı konularındaki ince işleyişi erbabına bırakarak, kadın hakları açısında bu aile fonunun gençlere ne tür yükler getireceğini anlamaya çalışayım.

18-27 yaş aralığı günümüz Türkiye sosyolojisine göre evlenmek için hayli erken bir dönem. Ki iktidarın faşist nüfus politikasının da bir parçası olan aile ideolojisine uyumlu. Yükseköğretim çağını kapsayan bu yaş aralığındaki evlenmelerin eğitim hayatlarını olumsuz etkileyeceği aşikar. İki yıl geri ödemesiz ve faizsiz olsa bile 150 bin lira ile yeni kurulacak ailenin geçimini sağlamak mümkün değil. Çalışarak okuyacaklarını varsaysak bile genç istihdamın yerlerde süründüğü günümüzde bu ihtimal ham hayalden ibaret kalır. Gençlere düşük vasıflı, düşük ücretli işlerde çalışma zorunluluğu dayatılmış oluyor. Özellikle kadınlar için yükseköğrenim yolu kapatılıp meslek sahibi olma, çalışma hayallerinden vazgeçmesine yol açacak bir düzenleme. Geleceğin nafaka alacaklısını yaratma projesi diyebiliriz bir bakıma. İnsani gelişme ve sosyal kalkınma için yürütülen bir sosyal politika olmadığı kesin. Devlete, kamu kaynaklarına, eve, kocaya bağımlı bir hayat vaat ediliyor. 150 bin liralık borçla kendine bir yaşam kurma ihtimali, tüm gençler ama özellikle genç kadınlar için zehirli elma şekerinden farksız. Kara delik hükmündeki fonların kamu kaynaklarını buharlaştırma yeteneğini de hesaba katarsak hem kadın erkek genç yurttaşların hem toplumun sırtına yeni bir yük ekleniyor.

Cinsiyet eşitsizliğinden........

© Gazete Duvar


Get it on Google Play