Sinema yola çıkanları, yolda birleşenleri, yolun yıkıcılığını ve yolda oluşu sıkça işler. Bu hareket hâli; bir şeyde yer almak veya ilerlemek ifadesini işleyen yaratılarından birine bakmakta fayda vardır. Greg Mottola’nın ilk uzun metrajının odağında eşinin onu aldattığını düşünen Eliza’nın ailesiyle çıktığı yolculuk vardır. Eliza eşinin masasını temizlerken bulduğu mektupla neye uğradığını şaşırır. Bu şaşırma ifadesinin konuşmak istediği yer önemlidir. Yaratının açıldığı sahneyle birlikte mutlu bir evliliğin imlendiğini (ve mutlu bir sevişmeyi) görürüz. Sonrasında Eliza’nın şaşkınlığı ailenin şaşkınlığıyla birleşir. Bir şekilde yola çıkılır, niye, neden veya niçin (birçok soru ifadesiyle birlikte) demeden. Yolun kendisi kişilerini alımlayıcıya gösterir. Kırılganlıkları, aşkları, kökleşen ifadeleri, ailenin yarattığı ritmiyle karşımızda güçlü bir yaratı vardır. Bu güçlü oluş büyük ihtimalle aracın klimasının bozulmasıyla [1] başlar. Bozulan klima aracı soğutur ancak yaratının ifadesi izleyiciyi ısıtır. Yol, sinema tarihinin çoğunda olduğu gibi dönüşümü başlatır.

Sorun, Söyle

Yaratının samimiyetine güvenerek (dikkatle) onun üzerine uzunca konuşmak istemediğimizi belirtmek çokça doğru olabilir. Söylemek istediğimiz izleyicinin bitmesini istemeyeceği türden bir yaratıya denk gelmesi onu yani filmi “kendine saklamaya” [2] çalışmaya yöneltebilir. Karakterlerinin sorunları görünür. Konuşurlar. Açı sıkça dışarıyı gösterir. Binalar ve yolların ifadeleri değişir. Eliza bu mektubun yarattığı gerginlik ile içinde bulunduğu durumun anlamsızlığını görür. Bu anlamsızlık hâli gariptir. Eliza’nın mutlu oluşu için yaratı açılıştan itibaren salt beş, beş buçuk dakika ayırmıştır. Bilinçli seçimdir çünkü ifadenin duruluğu yaratının ritmini gösterir. Mutlu oluş fetişi yaratmaz, orada oluşlarının mutlu-mutsuz ifadesini [3] gösterir. Bir süre sonra artık yol filmin karakteri olur. Ne Eliza ne aile Louis’i aramanın onların tek gayeleri olduğunu düşünür. Yaratı tek gayenin bu olduğunu söyler doğal olarak ancak aranan bir mektubun gerginliğindeki aldatma durumu değildir. Yolda olmak başlı başına konuşan olur. Aile içi dinamiğin yıkıcı ifadeleri, annenin kızları üstündeki baskısı, babanın silik ifadesi yolun ilerleyişiyle (yaratının düzlemi ileri doğrudur, geriye dönmez) açılır. Jo’nun erkek arkadaşı Carl’ın anlattığı alegorik köpek-insan hikâyesi [4] araçtakiler için belki bir açmazı imler: Aynı anda başka araçla birbirlerini takip etmek istememeyi. Aynı yerde olmak (fazlasıyla istekli olmadan) isteklerinin onlardaki birleşme pozunu gösterir. Dememiz odur ki, ailenin tüm kırılganlığı ve komik ifadesi yol boyunca açılır. Amatör sinematik ruhla [5] varlıkların ifadelerindeki “samimi” oluş da bunu netler. Yoldan çoktan çıkmış varlıkların aynı yolda birleşmeleridir buradaki.

Mükemmel ve İmkânsız Aşk

Yol, karakter(ler)ini ne kadar dönüştürür? Bizler çokça biliriz ki (evrenin başından beridir ifadenin duruluğunu gören biri gibi klişeyi düşünerek) artık yolun sonundaki kişi önceki kişiden farklıdır. En azından ifadede farklıdır. Eliza’nın küçük şaşkınlığıyla (baştaki) gördüğümüz ifadesi yaratının sonunda artık orada olmak istemeyene (aracı ilk terk eden odur) dönüşür. Jo’nun annesinin onu Carl’ı bırakmamaya zorlamasındaki imleyiş yine Jo’nun artık yerini sallamak isteyen kişiye dönüşmesiyle sonlanır. Babanın evde veya araçta yer alıp almaması umurunda (kendi) olmayan kişiliği artık anneye ses çıkaran, net karaktere dönüşür. Carl kan bağıyla olmasa da ailenin için(d)e konumlanır. Bizce yaratının en özgün ve en kırılgan [6] karakteridir. Sözgelimi tutarsız politik görüşleriyle baskınlık kurmak ister. Sözünün dinlenmediğini hisseden bir varlığın davranışları gibidir. Aristokrat sınıfın iktidar olması gereğinden bahseder. Bir köpeğin insan suretinde alegorik bir ifade-alanda yer aldığı romanından konuşur. Yaratının en çok “görünmek” isteyen karakteridir ki bu yüzden kız arkadaşının babasının garip bakışlarıyla karşılaşır. Baba tam anlamıyla onun karşıtıdır. Aynı araçta ve aynı fikirlerle güvenli bir yolculuk yapılabilir ancak The Daytrippers’ın (1996) göstermek istediği şey bu değildir. Yaratı Eliza’nın eşinin onu aldattığını düşünmesiyle çıkılan yolun karakterlerindeki yansımasını (aynı yıkıcılıkta birleşmeseler bile) göstermek ister. Bunu birçok yaratıdan farklı olarak güçlü bir şekilde başarır. Hem amatör-sinematik ruhla yapar bunu hem de söylemek istediği şeyi uzatmadan söyler. Bu iki özellik bir yaratının güçlü olması için yeter de artar.

Sarı Dur Demek Değil

The Daytrippers’da beni ilgilendiren, üzerine sıkça konuşabileceğim şey varlıkların yaşadıkları hüsranların, yoldaki dinamik ifadeyle ne kadar birleşik olup olmadığıdır. Şöyle söyleyelim, bu varlıklar (dünyanın oluşumuna gitmeden) neden yola çıkarlar? Bir aile oluşun yarattığı dinamikle mi, şeylerin sonunu görmek istemekle mi (mektup ve gerçek) ya da değişmek istemekteki ifadeyle mi? Buna verilebilecek cevap çokça hepsi veya bazı bazı birkaçı olabilir. Her şeyden önce birleşmeleri, çatışmayı ve yıkıcılığı 1979 model Buick Estate Wagon’a sığdıran güçlü bir senaryo vardır karşımızda. Şehir değişirken varlıkların dinamik alanları da (mekanik bir şehre gelinir) değişir. Salt kendi hikâyeleri değil yolda karşılaştıkları varlıkların hikâyeleri de [7] onların ifadelerini şekillendirir. Jo’nun karşılaştığı yazar ondaki ifadeyi sarsar. Carl’ın kırılgan karakterinin gerçeği yavaş yavaş açılır. Rita’nın (anne) yaratının her yerinde konuşan sesi susma vaktini görür. Jim (baba) bir iki cümleden daha fazlasını söyleyebileceğini görür. Eliza nedenini öğrenmek istediği şeyin peşinden ilerler. Görünen o ki varlıklar yolun ilerleme(k) motifinin imgesini kendileriyle birleştirirler. Yavaş yavaş sona, yani gecenin karanlığına (gerçeklik için en uygun zamana) ilerleriz: onları yola çıkaran şeye, mektubun gerçekliğine.

Ben mi Yardım Etmek Zorundayım?

Yola çıkışın ifadesini yaratan şeyden bahsettik. Eliza, Louis’nin onu aldattığı kişiyi, Sandy’i gördüğünde şoke olur. Sandy erkektir ve Eliza şoke olmasına rağmen Louis’yi homoseksüel bir ilişkiye girmesinden [8] suçlu tutmaz. Ondaki istemi anlamaya çalışır. Bu seçim bile yaratının ifadesini çevreleyen yer için önemlidir. Eliza’nın öğrenmek istediği şey aldatıldığı kişi değil aldatılmış olmasıdır. Bu ifadenin gerçekliğinde büyük bir çatışma yaratmaz ancak sorunun yönü için önemli olabilir. Eliza, Louis’yi yargılamaz. Kırılmış, aldatılmış olmanın gerçekliği onun yönünü şehirden uzağa çevirir. Yaratının sonu ve başıyla aslında odağın en saf karaktere Eliza’ya yaklaştığını söylemek artık daha da netleşir. Yolun kendisi gerçekliğin açığa çıkmasını sağlar burada. Gerçeklik, farkında olan varlık için çokça acı içerir. Acının iç açıcı olanla birleşmesi de [9] The Daytripper gibi bir yaratı için başarılı olur. Filmin başardığı şey tam olarak da burada saklıdır. Varlıklar bir şekilde yola çıkar. Yol güçlü bir hikâyeyi sırtlar ve ilerle(ti)r. İlerleyen karakterler birleşmelere, düşüşlere, sorgulayışlara yaklaşır. Karşımızda kusurlarıyla görünen varlıklar ve kusursuza(?) yakın bir yaratı vardır. Hangisi olduğu yola kalır? Yol derken… [10]

SON NOTLAR

[1] Yani aracın klimasının bozulmasında belki güçlü bir ifade vardır. Bir şekilde ısınmak gereğini hissedecek varlıkların birleşmeleri yaratması çabası görülecektir. Şöyle ki hava buz gibidir, beden ısınmak ister ve yol artık başlar vs.

[2] Bu filmi yazarken ben de az çok böyle düşündüm. Belki özel olabilir bu film, en azından konuşmaya çalıştıklarıyla.

[3] Yolun çok konuşmak, görünmek istemesiyle bunu netleyebiliriz. Yaratının bağlamı tam buradan ortalanır aynı Jo’nun şiir yorumundaki gibi: “Aşk bizi birbirimize bağlıyor ve birlikte tamamen uyumluyuz. Fakat aynı zamanda bir işkence de çünkü şartlar bizi ayrı bırakıyor.”

[4] Carl’ın Usta ile Margarita referansından da anlaşılacağı gibi bir Bulgakov yaratısından Köpek Kalbi’nden bahsediliyor olabilir. Alegorik ifadeden bahsedilişi de bunu doğruluyor olabilir ama Köpek Kalbi ile ilgili en büyük gerçek onu benim Türkçeye çevirmemiş olduğumdur.

[5] Bunu uzunca konuşmak belki yararlı olabilir. Açının dinamiklerine bakalım, sıkça yüz-ifadelere ve doğal olarak konuşanlara odaklanan bir kamerayla karşı karşıyayızdır. Karakterlerinden uzaklaşmak istemez ve en azından bir örneği atlamamak gerekir. Louis’nin yaratının sonlarında Eliza ile konuşmaya çalışırken Rita tarafından ötelendiği sahneye bakın. Louis ne yapacağını bilmeden açının odağına yaklaşır. Fazlasıyla doğaldır, yani herhalde öyledir.

[6] Carl kan bağı olmamasına rağmen ailesinin “birleşmeleri” yarattığı yere çokça yakındır. Görünmediğini düşündüğü için kaygı doludur. Göründüğünde ya da sevildiği hissettiğinde gerçekliği tamamlanır.

[7] Scorsese’nin After Hours’u (1985) aklıma geldi. Garip bir benzeşim alanı var ancak doğal olarak tam anlamı ile öyle değil. Karakterlerin ana-alan dışındaki varlıklarla karşılaşması ekseniyle benzerlik gözüküyor.

[8] Hollywoodvâri klasik bir anlatının tuzağına düşebilirdi. Şöyle ki Eliza’yı Louis’nin bir kadına değil de bir erkeğe âşık olmasından sorumlu tutabilirdi. Burada dengeyi net ayarlamıştır.

[9] İkililik yaratının alanını açıklamak için en net ifadelerden biri olabilir. Tüm yıkılmışlığa rağmen ayakta durmaya çalışmak.

[10] Yol ilerler ama yazı biter. Yol da çokça biter, yazı devam eder. Aynı anda ikisi devam edebilir veya bitebilir. Dünya işte.

The post Bir Şekilde Yola Çıkmak: The Daytrippers (1996) appeared first on Fil'm Hafızası.

QOSHE - Bir Şekilde Yola Çıkmak: The Daytrippers (1996) - Mustafa Yılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir Şekilde Yola Çıkmak: The Daytrippers (1996)

10 0
18.12.2023

Sinema yola çıkanları, yolda birleşenleri, yolun yıkıcılığını ve yolda oluşu sıkça işler. Bu hareket hâli; bir şeyde yer almak veya ilerlemek ifadesini işleyen yaratılarından birine bakmakta fayda vardır. Greg Mottola’nın ilk uzun metrajının odağında eşinin onu aldattığını düşünen Eliza’nın ailesiyle çıktığı yolculuk vardır. Eliza eşinin masasını temizlerken bulduğu mektupla neye uğradığını şaşırır. Bu şaşırma ifadesinin konuşmak istediği yer önemlidir. Yaratının açıldığı sahneyle birlikte mutlu bir evliliğin imlendiğini (ve mutlu bir sevişmeyi) görürüz. Sonrasında Eliza’nın şaşkınlığı ailenin şaşkınlığıyla birleşir. Bir şekilde yola çıkılır, niye, neden veya niçin (birçok soru ifadesiyle birlikte) demeden. Yolun kendisi kişilerini alımlayıcıya gösterir. Kırılganlıkları, aşkları, kökleşen ifadeleri, ailenin yarattığı ritmiyle karşımızda güçlü bir yaratı vardır. Bu güçlü oluş büyük ihtimalle aracın klimasının bozulmasıyla [1] başlar. Bozulan klima aracı soğutur ancak yaratının ifadesi izleyiciyi ısıtır. Yol, sinema tarihinin çoğunda olduğu gibi dönüşümü başlatır.

Sorun, Söyle

Yaratının samimiyetine güvenerek (dikkatle) onun üzerine uzunca konuşmak istemediğimizi belirtmek çokça doğru olabilir. Söylemek istediğimiz izleyicinin bitmesini istemeyeceği türden bir yaratıya denk gelmesi onu yani filmi “kendine saklamaya” [2] çalışmaya yöneltebilir. Karakterlerinin sorunları görünür. Konuşurlar. Açı sıkça dışarıyı gösterir. Binalar ve yolların ifadeleri değişir. Eliza bu mektubun yarattığı gerginlik ile içinde bulunduğu durumun anlamsızlığını görür. Bu anlamsızlık hâli gariptir. Eliza’nın mutlu oluşu için yaratı açılıştan itibaren salt beş, beş buçuk dakika ayırmıştır. Bilinçli seçimdir çünkü ifadenin duruluğu yaratının ritmini gösterir. Mutlu oluş fetişi yaratmaz, orada oluşlarının mutlu-mutsuz ifadesini [3] gösterir. Bir süre sonra artık yol filmin karakteri olur. Ne Eliza ne aile Louis’i aramanın onların tek gayeleri olduğunu düşünür. Yaratı tek gayenin bu olduğunu söyler doğal olarak ancak aranan bir mektubun gerginliğindeki aldatma durumu değildir. Yolda olmak başlı başına konuşan olur. Aile içi dinamiğin yıkıcı ifadeleri, annenin kızları üstündeki baskısı, babanın silik ifadesi yolun ilerleyişiyle (yaratının düzlemi ileri doğrudur, geriye dönmez) açılır. Jo’nun erkek arkadaşı Carl’ın anlattığı alegorik köpek-insan hikâyesi [4] araçtakiler için belki bir açmazı imler: Aynı anda başka araçla birbirlerini takip etmek istememeyi. Aynı yerde olmak (fazlasıyla istekli olmadan) isteklerinin onlardaki birleşme pozunu gösterir. Dememiz odur ki, ailenin tüm kırılganlığı ve komik ifadesi yol boyunca açılır. Amatör sinematik ruhla [5] varlıkların ifadelerindeki “samimi” oluş da bunu netler. Yoldan çoktan çıkmış varlıkların aynı yolda birleşmeleridir buradaki.

Mükemmel ve İmkânsız Aşk

Yol, karakter(ler)ini ne kadar dönüştürür? Bizler çokça biliriz ki (evrenin başından beridir ifadenin duruluğunu gören biri gibi klişeyi düşünerek) artık yolun sonundaki kişi önceki kişiden farklıdır. En azından ifadede farklıdır. Eliza’nın küçük şaşkınlığıyla (baştaki) gördüğümüz ifadesi yaratının sonunda artık orada olmak istemeyene (aracı ilk terk eden odur)........

© Film Hafızası


Get it on Google Play